20 Ekim 2012 Cumartesi

Varşova-Polonya

 Yolculugumun son duragı varşovaydı.Varşovaya iki kere gittim toplamda.İlki olacaktı bu.Tarih:Agustosun başı,2010.
Aslında plan kaunastan helsinkiye dönüp,ordan uçaga binmekti -ki uçak biletinide öyle almıştık aslında-.Ama o zamanlar kuzenim varşovadaki türk elçiliginde çalişiyodu,ısrar edince varşovadan döneyim bari demiştim.İyi de yapmişim aslında şimdi düşünüce.

 Burası herkesin bildigi üzere polonyanın başkenti.İkinci dünya savaşında %95'i yıkıldıgı için,eski şehir dahil,herşey yeniden yapılmış.Bi eski şehir var ama öyle tarihi değil,adamlar orjinaline sadık kalarak birebir inşa etmiş.Tarih kokuyo gerçi o ayri konu.

 Kaunastan varşovaya gitmek 8-10 saat civari sürüyor otobüsle.Eurolines yerine ecolines kullandım ve ilk defa hostesin otobüste sıcak yemek servis ettigini gördüm.Bu konsepti türkiyeye getirmek lazım.
 Sınırdan geçerken pasaport kontrolü oldu rastgele.Otobüste uber süper türk vatandaşı olarak otobüsü 30 dakka beklettim.
 Bi ara saçma sapan pasaport kontrolü diyaloglari diye ayri bi başlık açmam lazım aslında.Her sınır geçişimde abuk subuk muhabbetler dönmekte,pasaportu gören tribe girmekte arkadaş.

 Herneyse gecenin bi yarısı varmış oldum yani.

Geceyi kuzenin ve eşinin evinde geçirmiş oldum yane.

 Varşova aslında ankara kadar kalabalık degil ama kapladıgı alan ankara kadar.Burdan benim anladıgım paso kaybolacak olmamdır.Ki kayboldum zaten.

 İlk duragım şehir merkezindeki ufak bir kilise olacaktı:

  Şehir merkezinden eski şehire giden uzun bir cadde var bizim istiklal gibi (neden her cadde istiklalle karşılaştırılır onuda bilmem ya,neyse).

    Amcam olayı bitirmiş burda:
  Eski şehirin girişindeki büyük meydan:
  Girişte st.petersburgdaki gibi büyük bir sütun turistleri karşılamakta:
 Sigismund'un sütunu diye adlandırılıyor kendisi.Kral 3.Sigismund ülkenin başkentini krakowdan varşovaya taşıyınca,bu sütunu dikmiş arkadaşlar.

  Sonraki duragım Kale olacaktı,ama giderken şununla karşılaştım:
  Kim acaba?

  Sonraki duragım kale olacaktı tabi:



 Kralin tahtı zannedersem:


 Kale aslında kaleye benzemiyo dışarıdan.Saray denilmesi daha dogru olur kanımca.Baya büyük,en azından yarım gün harcanabilir buraya.

 Kaleden çıktıktan sonra favorim olan şey yaptim.
Eski şehirde kaybolmak.


  Kaybolurken bir tepecik bulup eski şehrin genel görüntüsünü almayi ihtimal etmedim tabe:



  Hakkaten kayboldum ama eski şehrin merkezindeki market square'i bulana kadar sürdü bu tabi:
  Varşovanın sembolü denizkızı heykeli:
  Bu heykel kopenhagdaki little mermaidin aksine,çok bilinmiyor.
 Eski şehirdeki market square kaunastakine çok benziyor aslında.Gece hayatıda mevcut bol bol.

 Aslında çok gezilecek yer var eski şehirde.1 gün harcanır rahat rahat.

 Sonraki duragım turist kaynayan varşovanın en ünlü müzesi *warsaw rising museum* olacaktı.
 Baya baya büyük burası,varşovadaki 1944 isyanını anlatiyor.O zamanlardan kalan çok ciddi bir materyal var,beni bile duygulandırdı:P





   Özet geçersek,müze sovyetlerin yaptigi orospu çocukluklarını anlatmakta.
 O zamanlardan bir matbaa makinası:
 Alet edevat:
 Baş orospu çocugu şu arkadaş olmakta:
  Bu aşagıdaki 2 arkadaşta bunun yaptigi orospu çocukluklarını paylaşmakta:

   Bunun fotografını çekmek zordu,ama böyle birşeyi daha önce görmedigimden çekiverdim:

 1944teki varşova isyanı gettolarda başlayan ve varşovanın geneline yayılan bir isyan aslında.Batıdan hiçbir şekilde yardım gelmeyince -ingiliz ve amerikalılar zaten ülkenin kaderine kadar vermiş stalinle-,ruslar bunların agzına vurmuş.
 Müze burdaki fotograflarla anlatılamayacak kadar büyük ve detaylı,atmosferide tipik müze atmosferinden baya baya farklı.Gidilip görülmesi gereken bi mekan.Batı tarihini seven birisi olarak hoşuma gitti çok.

 Sonra nereye mi gittim?
Lehlerin deyimiyle *Kültür ve Bilim Sarayına*.
  Gördüğünüz üzere pekte bilim ve kültür sarayına benzememekte.
Bu kule aslında stalinin polonyaya bir armaganı.Lakin lehlerin hepsi bu kuleden ölümüne nefret etmekte,ama ciddi bir turist getirisi oldugu için dokunmamakta.Önceleri gökdelenlerle falan kapamaya çalişmişlar,başarılı olmayinca *koy götüne* diyip,turistik hale getirmişler.Empire state binasi gibi,varşovanın her yerinden görünüyo burası.

 Buraya gitmek kolay olmadı aslında.Yine kayboldum ama hiç beklemedigim bir yer buldum
Evrim müzesi:
  Aslında burası bilim ve kültür sarayının içinde,ama bina devasa oldugu için,tabi ki yanlış kapıdan girip yanlış yerlere girince buldum burayı.Müze baya kapsamlı.''Hacı biz maymundan gelmedik yaae'' diyenler bakmasın zaten.
  Şu resimle veda ettim kendisine:

 Sarayın tek olayı bütün şehri görebilmenizi sağlaması.Bide gece ışıklandırıyo arkadaşlar,güzel oluyo baya.Bütün şehir merkezi bu *saray*ın çevresinde.





 Eski şehirden ayrılırken şans eseri şu anıtı buldum:
   İsimsiz bir asker için yapılmış bu anıt.Hala inşa ediliyodu gittigimde.Vilniustada benzer biyer vardı gerçi.

Bundan sonra eski şehire giden eski caddenin başlangıcına geri gidip *army museum*a gidiverdim.Özel bi ilgim yok ama st.petersburgda da aynı boku yediydim zaten.Açıkhava müzesi tarzında yapiyolar,güzel oluyo aslında.





 St.petersburgdakinin aksine,bunlar bir medeniyet göstergesi olarak ingilizcede yazmışlar.

 Sonraki duragım şehrin biraz dışındaki Wilanow palace olacaktı.
  Burası bildigin saray yavrusu devasa bi yer.Saraya girene kadar zaten devasa bir bahçeden geçiliyor.
Bu sarayın en önemli özelligi hiç yıkılmamış olması -almanlar zarar vermiş gerçi-.İkinci dünya savaşıda dahil buna.Bundan dolayı leh kültürünün en önemli eserlerinden birisi olarak görülür.
 1600lerde Polonya kralı 3.John için yapilmiş.

 Ciddi manada güzel bi yer.1 gün harcanır rahat rahat.






 Sarayın alt katında ilginç bir sergi vardı,hemen atladım tabi.Ahanda şudur:


  Anlayana çok şey anlatiyor aslında.Özellikle göçmenlikle ilgili olan kısım.

 Son olarak,kuzenle şehrin en büyük parkı olan Lazienki Parkına gittik.Park tavuskuşları ve sincaplarıyla ünlü.


  Park demeye bin şahit ister aslında,ciddi anlamda devasa bir yer.Saray var parkın içinde.
  Tabiki Frederick Chopin anıtıda unutulmamış:
  O zamanlar saçım uzundu tabe:P.Bide amfi tiyatro var parkta.
 Şöyle bişeyde var,olayı nedir bilemedim:
  Olay detaylarda gizli gerçi.


Parktan sonra nooldu?

 Kürkçe dükkanına geri dönmek zorunda kaldım tabi.

Atatürk Havaalanından tam dışarı çıkarken o sıcakta ilk gördügüm insan türbanlı olunca *welcome to turkey* dedim içimde.

 Sonra ne mi oldu?
 Onuda anlaticaz işte.

 Asıl hikaye şimdi başlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder