30 Mayıs 2021 Pazar

Ne oldu ne bitti

  1 senedir yazmıyormuşum, vay anasını.

 neyse çok şey oldu.

 Şimdi pandemi başlangıcından beri türkiyede iş arıyordum. Maksat binlerce lira kazanmak değil, pandemi döneminde şirkete yararımız olsun, birşeyler yaptıgımı hissedeyim muhabbeti. Sektörüm için en azından(Mücevherat).

 Ne yaptık? cv'yi düzenledik iyice, her iş ilanı ingilizce istediği için ingilizce yaptık europass cv'yi kullanarak, güzel şeyler oldu.

 Mu acaba?

İş bulamadım😂😂😂

Yani buldum ama çalışmama değecek bir iş bulamadım, call center vs. Şöyle oldu yani; 

 -Glamira'dan aradılar(alman menşeli firma, online mücevher satış) call centerci olarak, ofis balıkesirde mi neydi(bunların hepsi 2020de oluyor bu arada,yazın). 5000 tl maaş önerdiler, 10+ saat çalışmaca, çok yogunlarmış bıdı bıdı. İşe aldıgınız kişilerin % kaçı işe devam ediyor gibi basit bir soruya cevap vermekleri için işi kabul etmedim. Sonuçta başka şehre taşınıcaz + çoğu kişi işi bırakıyorsa o şirkette bir ibnelik vardir'i kabul ederim ben genel olarak. Siz de yapın.

 -Linkedinde istanbul ve portekizde magazaları olan bir mücevher şirketinin ilanını bulup elemana yazdım. Kendisi istanbula gelin konuşalım dedi, ben de *ilk önce online görüşme yapalım, birbirimize uyarsak istanbula gelirim* dedim, cevap yok 😂
 Sene olmuş 2020, pandemi ayagına herkes remote çalışıyor, lakin bizim g.tü kalkık yurdum insanı hala ayagına çağırıyor. Terzihan'dı herhalde mekanın adı. Aile şirketi tabi.

 Başka ne oldu bir düşüneyim..

Ha bir tane gümüş firmasından(baya magazası var herhalde) aradılar bilmemne mağaza müdürü için denizlide. Şaka gibi *yarın gelebilirmisiniz görüşmeye* dediler, gitmedim. Dalga mi geçiyorsunuz kafaya bak ya.

 -Tabi bu arada bilinen firmalara (altınbaş,gülaylar vs.) başvurdum lakin onlarla da fantastik muhabbetler oldu. Gülaylar'dan başlayalım;

 İlk önce kendileri ayaklarına çagırdılar ilk görüşme için(yarın gelebilirseniz bilmemne direktörlerimiz ofiste olacak) istanbula. İş garantisi de vermediler, *tanımak* içinmiş. Iıh dedim.

 Birkaç hafta sonra linkedinden hr müdürü mesaj attı online görüşme için, yardımcısıyla görüşme yaptık, nasıl geçti bilmiyorum 😂

 1-2 hafta sonra linkedinde çalışanlarından birisine(yönetici pozisyonunda) mesaj attım görüşme yaptım,umarım iyidir,şirkete çok şey katacağımdan eminim tarzı, kendisi görüp cevap bile atmadı, 10 dakika sonra *kabul edemiyoruz* maili geldi.

 Altınbaş ise daha fantastik bir şirket. Bu gerizekalılar başvurunu yaşadığın yerdeki altınbaşlara iletiyorlarmış sadece. Yani ayvalıkta yaşayip istanbuldaki bir pozisyona başvurduğunda otomatik olarak değerlendirilmiyormuşsun. Bunu da linkedinde hr müdürüne attığım mesajla ögrendim.

 Baya güldükten sonra üzüldüm, sonra tekrar güldüm. Herhalde sovyetlerde yaşıyoruz, insanların başka bir şehre taşınması yasak 😂

 Daha sonra başka bir ülkeye gittim ama söylemem. Lakin işveren türk olduğu için o da leşti. Hiç mi şaşmaz yahu, dna'mızda ciddi sıkıntılar var.

 Sonra ne mi oldu? Bastım gemiye gittim. Haziran sonunda ilk test cruise'unu yapıcaz(şu an karantinadayız), yavaş yavaş sektör uyanıyor.

 İşin garibi şu(yani bize göre garip); ben bu şirketin executive vice president'i ile çalıştım 2 sene önce, hatta aynı gemideki supervisorları falan şu an recruiter oldu. Ona rağmen işe alım için standart process'ten geçtim(hr managerla interview, referansların check edilmesi falan). Ha aradaki fark bu işlemler hızlı sürdü o kadar. ABD'nin en büyük mücevher üreticilerinden birisi bu firma bu arada. Öyle onu tanıyormuşsun hemen gel kafası yok yani, s.ke s.ke processten geçeceksin. Bunlarda aile şirketi, yahudi(hatta iran yahudisi), lakin bizdeki aile şirketi kafasına bak, bunlara bak, aradaki fark allah gibi.

 Pandemi güzel oldu, türkiyede hiçbirşeyin olmadığını ögrenmiş olduk(yurtdışı tecrübesiyle rahat iş bulurdum diye düşünüyordum). Hoş bunu annem yıllardır söylerdi de inanmazdim. Herhalde bi 10 sene falan daha gemideyiz kariyer vs. yaparım işte.

  Ülke batık abicim, kaçan kaçsın o derece.  

Hadi öptüm bye.

 

2 Haziran 2020 Salı

Koronacığım naber?

 İşler biraz yatıştıktan sonra yazmaya karar verdim çünkü virüs hakkında pek birşey bilinmiyordu önceden.
 Mart 8'de asya turumu bitirip trye geldim ki çok güzel zamanda gelmişim, ufak ufak kapatıyolardı her yeri. Endonezyada zaten %95 yakalandım ben buna o da ayrı bir konu.
 Neyse,

Gençler bu çok ciddiye alınması gereken birşey değil, olay sosyal medya/ana akım medyanın her boku abartıp küresel çapta insanları paniğe sevketmesi.

 Hayatta anlaşılması gereken en önemli şeylerden bir tanesi şudur; eğer ana akım/sosyal medyada sürekli aynı konu konuşuluyorsa işkillenin, bu kadar basit. Hatta düpedüz inanmayın. Bunu da hayatınızın bir kuralı haline getirin.

 Kaynağımı aktarayım;
https://medium.com/@mrsoydan90/covid19la-i%CC%87lgili-ger%C3%A7ek-veriler-8c4b454968ce
 Fason bir kaynak değil, adam dünya sağlık örgütünden falan kaynak verip, direk çıkarıp masaya vurmuş.

 Hemen aklıma gelen örneklerden başlayalım;
-Çinde bu virüs ilk patlak verdiğinde aniden yere düşen adamları falan gösterdiler. Bir daha göremedik.
-DSÖ ilk başta maske takmayın,sadece doktorlar taksın dedi mesela.
-Diamond princess gemisinde *ya yüzeylerde haftalarca kalıyor bu virüs* diye haber yaptılar(dsö söylemişti herhalde), daha sonra dediler ki yüzeylerde çok yaşamıyor, yüzeylerden bulaşma riski az.

 Daha sürüyle abuk subuk saçma sapan haber.

Sonuç? %98 iyileşme oranı. Dalga mi geçiyorsunuz? Nüfusun %80inden fazlası bu virüsü kapip reaksiyon bile göstermiyor. Böyle salak saçma bir virüs görmedim lan ben. Virüs dediğin ebola gibi, sars/mers gibi olacak. Ben bunu s.ksen ciddiye almam.

 Bunun dışında bir de ölenlerin sadece covidden mi yoksa covidin tetiklediği diğer nedenlerden mi öldükleri sorusu var. Hatta geçen bir haber çıkmıştı ingilterede aşı üzerinde çalışan şirket yeteri kadar hasta insan bulamıyormuş.
 Hani ingilterede binlerce virüslü vardı lan? Beyni olan yemez bu naneleri.

 Burada 2 ihtimal var;
1)Virüs insanlara ilk bulaştığında bizim bünye bunu bilmediği için saçma sapan bir reaksiyon gösterdi ve daha çok kişi çok kötü semptomlarla öldü. Burada asıl bilinmesi gereken şey virüslerin gayesi yaşamaktır. Tek başlarına yaşayamayacakları için en popüler host'a göre(bu insan oluyor) mutasyon geçirirler, ilk 1-2 ayda da o olmadı işte. Zaten şimdiki yakalananlar arasında ciddi olan çok az var(%0.1 falan), genelde ilaç verip eve yolluyorlar insanları.
 Bunun dışında baya yaşlı olup virüse yakalanan ünlü kişiler oldu, hiçbirisi ölmedi, nasıl iş lan bu? Hani 60-65 yaş üstünde öldürme oranı %25 falandı?

 2)Virüsü wuhandaki laboratuarda yapip saldılar, bütün dünya da deney tahtası oldu. Şimdi diyeceksiniz ki *lan ne kazançları var? herşey kapandı, ekonomi sıkıntıya girdi vs*. Derim ki canım benim, her kriz zamanında zengin + ultra zenginler servetlerini minimum 10'a katlar. Hatta jeff bozos'un servetinin pandemi süresince katlandığına dair haberler çıktı mesela. Yani sıkıntıya giren ekonomi senin ekonomin, zenginlerin değil.

 
 Şimdi sürekli *yaaee 2. dalga gelecek* tayfası var. Gelmeyecek kardeşim, şurdan s.ktir git kendi çükünle oyna. Zaten bu tipler sürekli korku pompaladı pandemi boyunca sinir oldum(özellikle ekşi + bilimum forum tayfası, buna yurtdışı da dahil). Bu tiplere kalsa bütün dünyayi 5 sene zorla evde tutacaklar allahın gerizekalıları. Her boktan korkan pembe götlü sjw tayfası bunlar, umursamamak gerek.
 
 Covidle alakalı haberlere bakınca değişik bir tablo ortaya çıkıyor.
-İlk asyada çıktı, oralarda ortalığı kavurdu.
-Sonra türkiye > avrupayi kavurdu.
-Şimdi abd > brezilya ve latin amerika olarak gidiyor.

 Buradan anlaşılması gereken şu, dünyadaki insan çeşitliliği çok fazla olduğu için, virüse insanlar alışana kadar o ülkelerde sıkıntı yaşanıyor, bu kadar basit. Latin amerika/abd'de de 1-2 aya pandemi geçecek gibi gözüküyor eğer önceki basamaklara bakarsak. İtalya birkaç ay full lockdownda kaldı, güya virüs kavuruyordu italyayı. Şimdi adamlar sınırları açıyor.
 Şu an mesela asyayla alakalı bir haber geçmiyor ana akım medyada, varsa yoksa brezilyadaki ölümler, abddeki ölümler falan.

 Bunun dışında *yeni normal* muhabbeti de geçiyor. Ne yeni normali lan, millet eski alışkanlıklarına dönmek için gün sayiyor(2021 cruiseları full dolu mesela). Max. 6 ay bu sağlık,dezenfektan vs. muhabbeti olur, sonra eski tas eski hamam devam eder.
 
 Uzaktan çalışma durumu da bana saçma geliyor. Ha pandemi süresince normaldi, lakin ofis ortamı güzeldir, muhabbet edilir, tavsiye alınır, iş geliştirilir vs vs. Uzaktan çalışmaya devam eden şirketler tabi ki olacak, lakin bu çoğu sektörde sürdürülebilir birşey değil. Mantığı yok bir kere.
 
 Lakin alttan alttan çok servis edilmeyen birşey var. Bazı devletlerin *virüslüleri takip edicez hacı* bahanesiyle herkesin telefonuna app yüklemesi ve o appnin(bizde de var HES) kameraya, mesajlara falan alakasız birçok şeye erişim izni istemesi. Pardon bebişim olay nedir? Amacın ne senin bakayım?
 Ha millet şimdi diyecek *zaten seni takip ediyorlar* diye. Tamam canım ediyorlar da, şimdi bir sıkıntı olduğunda bahaneleri hazır *sizin sağlığınız için* diyecekler.
 Hani 11 eylül saldırılarından sonra havaalanları güvenlikleri artırılmıştı ya(ve sürüyle yeni uluslararası düzenleme geldi), ha onun bahanesini hatırla;
 *sizin güvenliğiniz için*. Millette bunu lak diye yedi.

 Gemide de bu çok olur biz ordan alışkınız. Hatta müşterilerin de başına gelir dolaylı yoldan. Başımdan geçen bir olay mesela şöyledir;
 Kaptan messinaya gidiyor(anlattım bunu hatta blogda), sabah anons yapiyor, diyor ki *güvenliğiniz için messinaya ögleden sonra gideceğiz, hava durumu kötü, güvenliğiniz bizim önceliğimiz* falan. Standart bullshit laflar yani.
 Messinanın hemen dışında da demirledi gemi.
Hava bütün gün yaklaşık 28 derece, güneşli ve deniz dalgasızdı.
 Millet bunu yedi mi? çatır çatır yedi, hatta mangalda yedi. Neden yedi? çünkü soru sorsa diğerleri cıngar çıkaracak *sen bizim güvenliğimizi düşünmüyormusun salak* diye. Buradaki anahtar kelime *güvenlik*. Böyle diyince müşteriler dava da açamıyor çünkü hava şartları kontrol edilemeyen birşey. Yani kaptan kendi götünü kolluyor şirketle beraber.

 Birisi *sizin sağlığınız için x*, yada *sizin güvenliğiniz için y* dediğinde oturup iki kere düşünmeniz lazım. Kimse babasının hayrına söylemez bunları çünkü, arkasında kesin bir ibnelik vardır.

 Daha basit bir örnek vereyim;
Herhangi bir magaza/şirket vs.deki güvenlik kameraları vardır. Magazaya girerken zaten söyler *güvenliğiniz için kamerayla izleniyorsunuz* diye. Sizin güvenliğinizle alakası yok, çalmayın diye izliyor seni o kamera. Bunu küresel'e çevir bakayım, beynini kullan biraz.

 Covidi falan geçin yani, 2. dalga olmayacak, max. 2021 başlarında dünya normale dönecek. Olay bu kadar basit.

 Gidip saçma sapan *ayh dışardan x alıyorum,dezenfekte etmeden kullanmıyorum*, *şurdan covid bulaşır mı* gibi mal mal şeyler söylemeyin. New Yorkta yeni vakaların %66si kendisini aylarca karantinaya almış kişiler. Her türlü sana girecek o virüs, kaçarın yok genç. Sen astronot gibi gezsen de bulaşacak(ki doktorlara bulaştı, adamlar astronot gibi full çalışıyordu). Boktan bir maskeyle, siperlikle falan korunamazsın.

 İnsan olun, herşeyden korkmayın, pembe götlü olmayın yani. Bu pandemiden sonraki süreçte insanların özgürlüklerini kısıtlayan yeni kanunlar çıkacak mı onu merak ediyorum(11 eylülden sonra olduğu gibi). Burada da anahtar olarak *sizin sağlığınız için* diyip millete yutturacaklar mı acaba?

 Kaçtim hadi ciao.

edit: 2021 sonunda bitecekmiş bill gates abimiz öyle dedi. Pandemiyi önceden bilen, ne zaman biteceğini de biliyor herhalde :)

16 Aralık 2019 Pazartesi

3.Dünya ülkeleri

Bilindiği üzere baya ülkeye gitme şansı ettim cruise sağolsun. Bunların aşağı yukarı yarısı bir bok etmeyecek olan ülkelerdi.

 Yeni boktan ülke hindistandayım bir süredir ve evet, bütün boktan ülkelerin benzer yanlarını keşfettim garip bir şekilde.

 Neden acaba diye düşünüyor aslında insan. Boktan ülkeler neden boktandir ve hiç düzelmez?

Hindistan örneğini kullanayım;
 Herkes herkesi s.kme peşinde. Bu herşey ve herkes için geçerli. Sadece turistleri değil, birbirlerini de s.kiyorlar mütemadiyen ama turistlere daha ağır girmeye çalışıyorlar.
 Şöyle diyeyim, her gün otelden belli bir yere gidiyorum ve rickshaw 80 rupi civari tutuyor. Lakin her sabah gitmek istediğimde en az 10 rickshawa sormak zorundayım çünkü adamlar turistsin diye 200 rupiden başlatiyorlar(metre açık değil tabi,normalde metreyi açarlar). Bu durum gittiğim yerden otele geri dönmek istediğimde de gerçekleşiyor ve hiçbir şekilde şaşmıyor.
 hatta bugün 10 15 tane rickshaw vardı, hiçbirisi götürmedi. İbneler pazarlıkta yapmıyor, olmaz diyince sallamıyorlar, öyle rahat herifler.
 Sonunda uber çağırdım.
bu arada 1 dolar 70 rupi. Aslında çok bir fark yok ama aynı şeyi türkiyede de yabancılara yapiyorlar. Kıl olduğum olayı bu. Yer mi lan türk genci?

 Sokakta hissettiğim tek şey *welcome to the jungle* muhabbeti. Sürekli bir *güçlü olan hayatta kalır* kuralını hissediyorum ve hakikaten yorucu birşey bu. Rahatsız ediyor bu insanı ciddi bir şekilde.

 Sürekli bir *s.kimde degil hacı* muhabbeti geçiyor. Herşey yalapşap yapiliyor, ciddiye alınan tek şey pakistanla yaşanan sorunlar anladığım kadarıyla. Bir de hindular müslüman tayfayı zerre sevmeyip, üstüne *ya bu müslümanlar her şeyin ağzına sıçıyor* kafasındalar. Bunu diyen adam çevresine bakmıyor tabi.

 Bunun üstüne tabi bir de hayvani bir gelenek ve din etkisi olunca, alın sizi hindistan. Garip bir şekilde milliyetçiler ama. Hindistanla alakalı negatif bir eleştiriye hiçbir şekilde açık değiller ki eğer yurtdışındalarsa bu daha ciddi bir hal oluyor. Ulan ülkenden milyonlarca kişi s.ktirip gitmiş yurtdışına, geri kalanları bıraksan gidecek, sen ne milliyetçiliği sallıyorsun bana gerizekali?

Heryeri saran yolsuzluğu falan söylemiyorum bile. Plansızlık falan filan da had safhada.

 Bu arada güya *eski* ingiliz kolonisi burası. Nüfusun %10u ingilizce konuşabiliyor ve zaman zaman ciddi sıkıntılara girdiğim oldu. Eğitim seviyesi de böyle güzel işte.

Başka bir örnek vereyim; Adamlar hala görücü usulü evlilik yapiyor, bunu savunuyor. *Neden yabancı kadın almıyorsunuz* sorusuna verilen cevabı hiç unutmam;
 *ya yabancı kadınlar kolay aldatıyor, hem daha önce çok sevişmiş oluyor, uygun olmuyor*. Bu gerizekalılar hint kadınlarının aynı şeyleri yapmadığını zannediyor. Kafa yapısı böyle, algılamıyor, anlamıyor, dinlemiyor, beyin yok.

 Bu yazdıklarımın sadece Hindistana özgü olduğunu zannediyorsanız yamultayim sizi, öyle birşey yok.

 Gezdiğim bütün 3.dünya bok ülkelerinde hemen hemen aynı şeyler oluyor. Hemen örnekler;

-Karayiplerde beyazsanız geçirirler. Taksiden tut, restorana kadar. Hatta jamaikada bunu master degree olarak yaparlar. Curacaoda(ki hollanda krallığının bir parçasıdır) başbakan ilkokul mezunuydu. Nasıl bir fantazi değil mi?

-Kolombiyada eğer ispanyolcayı kolombiya aksanıyla konuşmazsanız, yine geçirirler. İngilizce konuşursanız geçirme 5x olur. Perulu adama 10 dolar çekti taksi, bana 15 dolar, kolombiyaliya 2 dolar. Çaktın köfteyi?
 Pablo escobarın zamanında bütün kolombiyayi satın aldığını unutmamak gerek ayrıca.

-Dominikte adamlar havaalanı-şehir merkezi toplu taşıma diye birşey yapmamışlar(yapmışlar da turiste binmeyin diyorlar açık açık). Dominikliye arattım fiyat aynı, ben aradım fiyat aynı, otel aradı fiyat aynı. Yani genel bir geçirme var.

-Çinde supermarkette fake alkol satılması. Kör eden fake alkol evet. Ha çin'e gitmedim ama gidenden duyduğum şey bu.

-Genelde bu tür ülkelerde iş yapmak sıkıntılıdır. Yerel partneriniz yalancı çıkar, dolandırıcı olabilir, dediğine güvenilmez ve hukuk sistemi sıkıntılı olduğu için bir b.k yapamazsınız.

Türkiyeyi saymaya gerek bile yok.

 Bu ülkelerin hakikaten gelişebileceğine inanan var mı? Kendi dilinde okuduğunu anlayamayan ülkeler listesi var, bakın.

 Olay şudur gençler, 3.dünya ülkelerinin 3.dünya olmasının sebebi politikacılar ve o ülkeyi yönetenler değildir. Asıl sebebi o ülkelerde yaşayanların yaşam tarzıdır ve boktan çalışan beyinleridir ki buna biz dahiliz, hatta dibine kadar.

 Eğer bakılırsa, 3.dünya ülkelerinde yolsuzluğun girla, eğitimin bok gibi, birbirine hiçbir şekilde güvenmeme, sürekli kazık yeme riski, hukuksuzluk ya da hukuğun abuk subuk işlemesi gibi ortak noktalar görülebilir.
 Bu noktalar işte o ülkelerin gelişmesini engelliyor.

Yani yahudilerin gizli planı falan yok. Suçlu amerikan emperyalizmi falan da değil, hatta amerika bu ülkeleri sallamaz bile.

 Kendi götünüze bakın ilk.


14 Ağustos 2019 Çarşamba

Egonomi çoh iyi

 Alaska sezonunu bitirirken yurdum ekonomisini de yakından takip ediyorum. Olayları özet geçeyim de millet anlasın.

 -Siyasal islamcılar ekonomiden anlamaz, okumaz, cahildir, tek bildikleri insan sömürüp paraları cebe atmaktır.
 Bu kural hiçbir ülkede değişmez genç, unutma.

 Şimdi kısaca anlatırsak, ülkedeki özellikle beyaz yaka dediğimiz kesim 2008den beri sıcak paranında etkisiyle kurlar güzelken gayet güzel bir hayat sürüyordu. Hele ki instagram falan çıkınca, olayın iyice boku çıktı. Her yaz yunandır, italyadır vs vs. derken selfienin, instagram turizminin falan bokunu çıkardı bizim millet(herşeyin bokunu çıkardıkları gibi).

 Lakin yıllardır eğitimli kişilerin söylediği şey, bu durumun geçici olduğu ve sonsuza kadar sürmeyeceği idi -ki sürmedi-. Neden sürmedi? dediğim gibi siyasal islamcılar ekonomiden anlamaz, nokta. Anca yol yapar.

 An itibariyle alım gücümüz hindistan-pakistan-bangladeş seviyesinde. Bak tayland bile demiyorum, onların beyaz yakalısı bizimkine basıyor(hatta genel halk olarak basıyor).
 Hatta ve hatta hindistanda falan yeme içme, genel market alışverişi falan ciddi anlamda ucuzdur ülke içi üretim manyak bir seviyede olduğu için. Bizde o da yok eskisi gibi.

 Seviyemiz bu, ekonominin düzeleceği de yok.

Ülkemiz instagramcıları artık kendi ülkesini keşfedebilir. Yok salda gölüymüş yok dogu ekpresiymiş, bilmemne. İyi oldu bu aslında. Hoş keşfedilen yerleri mükemmel hökümetimiz gayet s.kebilir. Hatta başladılar bile yavaştan.

 Uzaktan da olsa takip ediyorum fiyatları, genel durumu falan. Durumlar baya bok gibi ama krizi kullanıp gayet iyi iş yapanlarda mevcut(mesela ihracatçılar).

 Bu duruma üzülüyor muyum?

Tabi ki hayır.

 Hakettiğimiz seviye buydu çünkü ezelden beri.

29 Nisan 2019 Pazartesi

Seçim mi olmuş?

3 hafta gemideydim, ama seçimleri takip ettim. God bless meksikada roaming yapmayip cayır cayır data veren ABD sim kartı!
 Geç olacak ama tabi biz değerlendirmemizi yapalım.

Açık konuşmak gerekirse büyükşehirlerde 2014te ankarada yaptıkları gibi bir polis/belediye başkanı/içişleri bakanı baskını yapip akabinde oyların alayını değiştireceklerini düşünüyordum -ki tarih tekerrürden ibarettir- ama böyle birşey olmadı.

 Çok garip, hatta chpnin 3 büyük şehri alması çok daha garip, hatta ve hatta bu şehirleri alan kişilerin düzgün kişiler olması daha daha daha da garip. Teknik olarak parti farketmez, hepsinin adamı gücü eline aldığında çalar, işin özü budur ki garip taraf bu.

 İlk intibamız bu, tabi bu laflarımı yutabilirim, umarım yutarım.

YSK'nin akpnin arka bahçesi olduğunu zannediyorduk, değilmiş. Narcos dizisinde pablo escobarı herkesi satın alıp, ysknin kolombiyasını satın alamamasını hatırlattı bu.

Yurdum seçmeni yine ters köşeye yatırdı beni. Demirelin bir lafı vardır *bu ülkede tencerenin düşüremeyeceği iktidar yoktur* diye.

 Bakalım hakikaten düşürecek mi düşürmeyecek mi. Bu seçimler testti, gerisine bakıcaz.

Dolar bu arada 6 lira, taksitlerim türk lirasıylaydı, sesli gülüyorum.

 Ha bu arada sezonluk olarak eylülün sonuna kadar alaskadayım. 2011den beri bir değişiklik var mı yok mu bakıcaz. Sürüyle food truck falan gelmiş deyolla ki yemek sorundu hakikaten.

 mekan güzel de, türkiyeye dönüş uçak bileti yok. Bildiğin yok.

Öptüm ciao.

Bavul kaybetme hikayesi

 Evet şaşıracaksınız, 2011den beri sürekli bir yerlere giderim(neredeyse hepsi aktarmadır) ve şimdiye kadar hiçbir sefer bavulu kaybetmedim.

 Sebebi ise transit uçulan yere girme imkanım var ise(vizesizse), pasaportu geçip, bavulu alıp tekrar check in yapiyordum, hiç şaşmaz bu hatta. Lakin mükemmel pasaportumuz sayesinde bu olamayabiliyor bazen.

 Herşeyin bir ilki vardır diyoruz ve bunu anlatıyoruz.

1 ay trde kalacağıma 3 hafta gemiye gidip vakit geçireyim demiştim, izmir çıkışlı(ki bu da ilktir benim için) münih aktarmalı houston bileti aldı şirket. İyi güzel aldı da, münihe kadar sun express(lufthansanın), münihte bir gece kalmalı, sonra unitedla houstona gitmeli bir bilet var ve bu bileti lufthansa satmiş.
 Ha bu arada düzgün uçuş önerimi kabul etmeyen CEO'ya kafam girsin. Bir bildiğimiz var genç!

Neyse,

 Neden istanbul çıkışlı almadık? çünkü uçuş 6sindaydı ve biletleri paso iptal etme durumları olduğu için almadık. Ayrica yeni havaalanını ölsen 1 sene kullanmam. Trde yeni çıkan birşeyi ilk defa kullanırsanız ya ölürsünüz, ya kazıklanırsınız ya da rezil olursunuz. İlk önce insanlar ölsün, gazetelere çıksın, ortalığı düzeltsinler, sonra kullanırız.
 Örnekler için bilimum tren kazaları, pasaportlar ilk çıkınca 5 senelik ücret alip, pasaport dağitip daha sonra 10 seneliği aynı parayla veren devlet, vs vs.
 Ülkeni tanıyacaksın.

 Konudan ayrılmayalım;

Münihte sıkıntı yok, adamlar iyi yer yapmışlar da, kardeşim 10da heryeri niye kapatıyorsunuz? Manyak mısınız lan?
 Neyse ki transit yolcular için ücretsiz lounge tarzı bir yer yapılmış, bildiğin böyle internetli elektrik prizli, yataklı falan yatabiliyorsunuz geceleri. Lufthansa müşteri hizmetleri de yastık+battaniye falan pakedi veriyor.

 Sabah uçağa binmeden önce müşteri hizmetlerine bavulun uçağa yüklendiği teyidi aldıktan sonra houstona varınca öğrendik ki sun expressle united arasında bavul anlaşması yokmuş(bu ne demek kardeşim).

 Sonuç şu, elde sırt çantası, altta şort, 11 saatlik uçuş sonrası hafif yamulmuş bünye(artık yaşlandık) ve gerizekalı united'in geminin yanaştığı limanlara bavulu yollayamayacağı bilgisini almak -ki yalan, her zaman yapılan şey bu-.

 Ha bu arada gemiye bindiğim gün fırtına çıktı böyle hortumlu falan(bildiğin korktum, evet), uçuşların alayı da ondan dolayı iptal olunca 1 hafta mal gibi kaldık biz.

 Neyse ki otel avmnin yakınındaydı da 2 3 gömlekle falan işi çözdük. United bunları karşılıyormuş(bakıcaz hakikaten karşılıyor mu).

 Ben gemiye bindim, bu arada tabi her gün müşteri hizmetlerini arayip *bakın uçuş var american airlines'in meksikaya, yollayın ben alayım ordan* diyorum, karşımdaki hintli eleman, dünyadan haberi yok, anca ekrana bakıp bilgi verip *tamam efendim* tarzı muhabbet çekiyor ki asyada birisi böyle bir muhabbet çekiyorsa anlıyorum ki o dümdüz kolpa.

 Sonra dedim ki tamam bari havaalanından cruise terminaline yollayın, herif cruise terminalini havaalanının yanında zannediyor. Ki normal şartlarda bu hizmetin verilmesi lazım ama adamları çok zorlamak istemedim(ellerine yüzlerine bulaştırmasınlar diye), gittim kendim aldım 1 hafta sonra bavulu.

 Bu arada houstondan cruise terminaline her gidiş 30 dolares,belirteyim.

İşin özü şudur; united'a kafam girsin bu 1.
 Bavulun fotografını çekin, çok işe yariyor, bu 2. Her uçuştan önce yapın bunu.
 Sırf ucuz olsun, bak ingilizce de konuşuyorlar diye bütün call centeri hindistan adlı boktan ülkeye almak bir şeyi çözmüyormuş, bu da 3.

 United boktan bu arada. Filmler boktan, yemekler eh işte, koltuklar ortalama üstü(ki boy 1.83 benim). 

 Yahu abd gibi bir ülkede o kadar havayolu firması var, bir tane thy,lufthansa, qatar kalitesinde firma neden çıkmıyor onu anlamıyorum ben.

 Neyse ki seni hala seviyorum sayın ABD, ama senin topraklarında yaşamam, cık.

Ha bu arada ilk defa tek soruyla pasaporttan geçtim, bundan sonra ölsen zorunlu olmadığı sürece schengen mengen uğraşmam. Adam basıyor 10 seneliği, kafan rahat.

 Ciao.

16 Şubat 2019 Cumartesi

Bangkokta Sürreal bir mekan,Mega Plaza

 Valla böyle birşey yazacağımı tahmin etmiyordum ama bugün bildiğin nostaljinin dibine vurdum,duygulandım.

 Sabah bizim öğretmenin kardeşinin cafesine uğradim(taylanddaki ender caz kafelerden birisi,evet), motorsikletle fantastik bir seyahat yaparken bir mekanın önünde captain america ve spider man'i görünce merak ettim neymiş bu diye.

 Evet gençler,içinde 600 tane mağazanın olduğu,5 katlı(6da olabilir) zannedersem dünyadaki ilk-tek-en büyük oyuncak merkezi Mega Plaza denilen yer.

 Adresi vereyim; old townda.
900 Mahachai Road | Wang Burapha Phirom, Phra Nakhon, Bangkok 10200, Thailand
 Mega plaza diye aratın google mapsta.
 Mega mall diye başka bir alışveriş merkezi var,karıştırılmasın.

 Burasının sürreal olma sebebi oyuncak satması değil. Aynı çatı altında saatçi+drone satanlar+oyuncak/figurine ve silah(bb gun) satanlar mevcut. Bebeler falan gezinirken silah satan abi çıkabiliyor karşınıza. Üst katlarında kameracılarda var ama kamera için bangkokta apayrı bir mekan mevcut zaten.

 Nostaljik kısmı şu, eski nintendo kartuşları(oyunlar),playstation 1 satan(80 dolar civarıydı) mekanlar, hatta ve hatta magic the gathering ve pokemon kartı satan yer bile var. Hatta özel bir alan gördüm milletin magic ve pokemon oynadığı. Zamanında ankarada oversoul vardı bilen bilir(ben 16 yaşında falandım,13 sene önce).

 Bunun dışında ciddi sayıda figurine'ler,hayvani büyüklükte marvel karakterleri falanda var. Hatta pikaçu falan bile gördüm.

 Gözümle gördüğüm kadarıyla figurine'lerin kalitesi hakikaten güzel(boktan olanları da var). Fiyat sormadım ama ki genelde yazıyor zaten üstünde. 1'e 1 boyutta modellerde mevcut. WOW ile alakalı illidan ve sylvanas gördüm.

 video atayım hemen:
 https://www.youtube.com/watch?v=BFR208k35xc

 https://www.youtube.com/watch?v=Vb-5cEKliRI


Fotografları googledan çaldım,hiç telefondan falan nakletmeye uğraşamam.













 Yürümek zorlaşabiliyor yalnız söyleyeyim. Her yerde birşeyler var.

Hadi bu da nerd toplumuna amme hizmeti olsun.