26 Ağustos 2013 Pazartesi

Zakynthos-Yunanistan

 Bu kontrat yazacağım son liman burası olacak.
Sonra ne olur bilemem(kafamda bikaç bişey var,italyanlarla 5-6 sene geçer mi lan?)

 Bu cruise'un tek tender(bunun ne olduğunu açıklamıştım zaten) limanı olduğu için kendisini gezmemek için çok uğraştım.Tender uğraştıran birşey+gemi burada sadece 14.30a kadar kaliyordu.

 Sonunda millet *hacı süper mekan git gör* diyince bir sabah fatma ve thiagoyla kıçımızı kaldırdık çıktık dışarı.

 Zakynthos anakara yunanistanın batısında ufacık bir ada(iyonya denizindeki adalardan),lakin ünlüymüş ama biz bilmiyomuşuz.

 Burası 10 bin kişilik ufacık tefecik bi şehir,görülecek hiçbir yeri yok(kalesi hariç),lakin o kadar tatli o kadar güzel ki,yamuldum şahsen görünce.
 Hoş internetten okuduğum kadarıyla efsanevi bi gece hayatı varmış,göremedik tabi.

Şehrin ortasından geçen 1 tane uzun bir cadde mevcut ve sürüyle ara sokak.Şehir sadece bu kadar.

 Birde caretta carettaların uğrak noktası burası.
Şöyle:


  Bilindiği üzere kuzey kıbrıstada var caretta yumurtalama alanları.

 Şehirde görülmesi gereken en önemli yer Agios Dionysos Kilisesi
Tam çekemedim ama olsun


 Bunun dışında birde kale var ama onu daha sonra anlatıcaz.

  Şehir(kasaba mı desem?) meydanı,arkada şair Dionysios heykeli var. 

 Ana caddede bir tane dönerci(gyros işte) mevcut.Kendisinden yenilmesi şiddetle tavsiye edilir.

 Genel görüntüler vereyim: 




















 O yukarıdaki kedi bizim angara kedisi değil mi ya?

  Sonracığıma

Kaleye dalıverdim ama gitmek baya zahmetli oldu(çık babam çık)

 Kale büyük ama içinde çokta bişey kalmamış açıkçası birkaç bina dışında.Asıl olayı manzara diyebilirim.

İçi şöyle:








 Kaleye girmeden önce adamlar ufak bir alana kilise dikip sürüyle turistik mekan açmış,takdir ettim kendilerini.
 şehirdeki 1 euroluk frappe burda 3 euro mesela.


 Bunun dışında kalenin tepesinden Şehir ve adanın diğer taraflarının manzarası görülebilir,gayet tatmin edici diyebilirim.
 Zaten onun için çıkmıştım ki o kadar yokuşu.
Şehir:



 Adanın diğer tarafları:







  Ne yalan söyleyeyim,şehir hakkında söylenecek çok fazla bişey yok(inanılmaz tatlı olması dışında,insanınıda sevdim) ama adanın geri kalanı süpermiş.

Mesela batık bir geminin karaya vurduğu sahilde denize falan girebiliyosunuz.
Deniz suyuda karayipler gibi anasını satiyim,tam bir turkuaz.

 Adanın asıl olayı bunlar yani,biz gidemedik gerçi zaman yetmezliğinden,yapcak bişey yok.

Bence 1-2 hafta geçirilebilir burada rahat rahat.Eğer çok bilinmeyen bir destinasyon ariyosanız.

 Ha tabi uçakla nası gidilir onu bilemem.Havaalanı var gerçi.

 Bu kontratı böylece bitiriyorum,ama yazacak şeyler bitmedi tabi.
Gelecek günlerde ne olacak ona göre bişeyler yazicam.

 Dağılın bakim.

25 Ağustos 2013 Pazar

Haifa-İsrail

 Geldik nüfusumuzun %80inin ölümüne nefret ettiği ülkeye.

 Bu yazıyı okumadan önce şunlara bi bakıverin:

-Eğer israile veya yahudilere laf atmamı falan bekliyosanız,çok beklersiniz
-İsrail-filistin konusunda tarafsızım tamamen.Hoş ara sıra israilin politikasını desteklerim o ayrı.

Bunun dışında,Haifaya gelmeden önce israilliler nasıl ağzımıza sıçtı onun hikayeside var tabi.

Bilindiği üzere bu adamlarda güvenlik paranoyası almış başını gitmiş.Ülkeye gemiyle girmeden önce şunları yapmanız gerek:
 -Gemi haifaya gelmeden birkaç gün önce bütün mürettebat pasaport kontrolünden geçiyor.Yüz yüze.
 -Daha sonra Landing card veriliyor(ABDnin verdiği I-95 gibi).Her israile girişte damgalanıyor bu.
 -Eğer isminiz/geldiğiniz ülke müslüman bir ülkeyse,sizi hayattan soğutacak ekstra şeyler yapmanız gerek.Bunlar şöyle:

 -Haifaya gelinen günün sabahı 6ta kalkıp güvenlik görevlilerinin saçma sapan sorularını cevaplamak(silah var mı?,silaha benzer birşey var mı?,oda arkadaşın kim?,oda arkadaşında silah,uyuşturucu var mı?,başkası tarafından kullanılıyor musunuz? vs. tarzı)
 Bu aşamada ben,fatma,2 tane faslı eleman ve 2 tane karayipli eleman *ekstra güvenlik görüşmesine* çağırılmıştı.
 Faslılar zaten israile giremiyor,adamları sırf kıl etmek için çağırdılar.
Biz görüşmeye girdik,landing card'a *u* yazdılar,saldılar(sonra bu U'nun ne anlama geldiğini öğrenicez acı bi şekilde).
Diğer 2 tane karayiplinin bir tanesinin adı cemal,öbürününde başka bir arap adı vardı.Herifler israilin nerde olduğunu bile bilmiyodu,görüşmeye gelmek zorunda kaldılar.

 Bunlar bittiyse dışarı çıkabilirsiniz.
Deermişim.

 Gemi Haifaya ilk geldiğinde otoriteler tarafından sıkı bir şekilde teftiş ediliyor.Bu teftiş bitene kadarda kimse dışarı çıkamiyor(israilli güvenlik görevlileri falan dahil buna).Sonuç olarak ilk Haifada öğlen 2ye kadar çıkamadık.

 Bu aşamalardan geçtiyseniz ülkeye girmenin ilk adımını başarıyla tamamladınız demektir.

Burada ufak bir bilgilendirme yazısı yazmam lazım.Gemi ilk defa israile geldiğinde bizim(gemideki türkler olarak) landing cardlara *u* yazıldı.Lakin ikinci ve sonraki gelişlerde gelen türk pasaportu arkadaşın landing card'ına *u* yazılmadı.Ne yaptıklarını bilmiyorlar gibi geliyo ya,neyse.

2.adım şöyle:
 Gemiden çıkınca güvenlik kontrolünden geçmek;
Bu tamamen güvenlik kontrolünü yapan personelin size karşı ne düşündüğüyle alakalı.Eğer batılıysanız bütün cepleri falan boşaltıp x-rayden geçip gidiyosunuz.
 Eğer doğu avrupalıysanız,buna ekstradan laptopu falan açıp,şarkı çalmanız lazım.
Eğer nüfusunun çoğunluğu müslüman olan bi ülkeden geliyosanız,elemanlar zaten U'yu görüyor,başlıyolar triplerini atmaya.
 İlk önce bütün cepleri boşaltıp x-rayden geçiyosunuz
 Daha sonra güvenlik görevlisi metal dedektörüyle sizi ariyo tamamen
 Bu sırada başka bi eleman bütün eşyalarınıza *eroin,kokain var mı* kontrolü yapiyor(avustralya border guard programını izleyenler bilir bunu)

 Eğer metal dedektörü beep yaptıysa sonraki aşamaya geçiyoruz(bu başıma geldi geçen sefer,şortum beeplemişti)
Güvenlik görevlisiyle beraber terminaldeki özel bir odaya gidip,odadaki 2 tane silahli eleman eşliğinde şortunuzun çıkarılması,iç çamaşırınızın metal dedektörüyle aranması ve daha sonra salınmanız.

 Bu aşamalar sizi yıldırmadıysa ülkeye girebilirsiniz.

Girebildik sonunda:



Haifa ashdoddan(mavi marmarayi hatırlayınız efenim) sonra israilin en önemli limanı.Ülkenin kuzeyinde,dağın tepesine kurulmuş bi yer.

 Liman direk şehrin içinde ve hemen yanında tren istasyonu mevcut.İsrailin her yerine gidilebilir burdan(zaten ufacık ülke).Hoş ben kıçımı kaldırıp gitmedim.

 İsrail ile sıkıntım şu oldu;bu ülkede görülecek aşağı yukarı herşey dini referanslar içermekte(kilisedir,sinagogdur vs.).Zaten en önemli görülecek yeri Kudüs,o da 3 dinin başkenti görevini yapiyor.
 İyi güzelde,din turizmiyle benim hiç ilgim alakam olmadığından dolayı,haifadan dışarı çıkmadım.

Haifada görülecek başlıca yerler şu şekilde:
 -Baha'i bahçeleri
 -German Colony
 -Sculpture museum(heykel müzesi,popüler değil,aramanız lazım)
-Stella Maris kilisesi(bunun bizimle alakası var)
 Stella marisin oralarda ise tarih öncesi mağaralar falan var,gitmedim şahsen.

 Şehrin en çok turist alan yeri Baha'i Bahçeleri.Unesco dünya mirasınada girmiş bi yer kendisi.
Açıkçası dünyada bu tarz başka bi yer olduğunu düşünmüyorum.

 Bahçelere ve manastıra turlar düzenleniyor,lakin o turlar öğlen 12de bittiği için kıçımı kaldırıp uyanmadım ve sonuç olarak gitmedim(bir gece limanda kalan geminin personeli erken uyanmaz,uyanamaz,kuraldır).
 Uzaktan çekiverdik.

 Aha şöyle:

 Bahçelerle alakalı beni gezdiren kankam Danielle'nin yaptığı yorum şuydu:
*Yahudiler bahçe yapmaz,hıristiyan işi bu*.
Olayın hıristiyanlarla alakası yok gerçi.Baha'i diye 3 dinin karışımı bir din var,burasıda o dinin *vatikan*ı.

 Bir diğer görülmesi gereken yer ise Alman Kolonisi.

 Burasına *eski şehir* diyebilirizde,almanlarla ne alakası var diye sorucak millet.Onuda söyleyeyim:
Basitçe buraya templar denilen hıristiyan bir grup gelmiş almanyadan 19.yüzyılda,daha sonra sürüyle olay olmuş.Neler olmuş bilmiyorum valla

 Aha yaziyo burda:

 Alman kolonisi Ben gurion(israilin kurucusudur kendisi) caddesi etrafında konuşlanmış 200 yıllık binalardan ibaret diyebiliriz.Aynı cadde turistik bir mekan olduğundan dolayı fiyatlar kazık söyleyeyim.Biz kazıklandık siz kazıklanmayın(en nihayetinde bizde de kazıklıyolar,aynı ortadoğulu kafası devam)




 Ara sokaklara dalınabilir rahat rahat.

Ana caddede Douzan diye bir mekana götürüldüm Danielle tarafından,beğendim çok(lakin tuzlu biraz)

 Middle eastern pastries diye birşey istedik,içli köfte getirdiler.Yerim sizi.
Tecrübe ettiğim kadarıyla bildiğimiz şiş kebap tahinli bir sosla beraber gelmekte(hatta şişin kendisi tahin).Bu sos rezil rüsva birşey ama söyleyeyim.

 Daha önce dediğim gibi Haifa dağın tepesine kurulduğu için,diğer yerlere gitmek istiyosanız her türlü otobüse binmek zorundasınız.
 Sonraki durağım dağın tepesinde olan Stella Maris Katedraliydi.





 Burasının bizimle alakası şu:
Napolyonun 1700lerdeki seferlerinde yaralanan fransızlar buraya sığınmış,geri çekilirkende bizimkiler kesmiş bunları.

 Bunun anısına yapılan bir anıtta var kiliseye girişte:

 Bunun dışında Katedral 800 yıllık.Yıkılmış,tekrar yapmışlar falan filan.Burası *carmelite* denilen hıristiyan bir mezhebin merkezide ayrıca.

 Katedralin hemen yanında bununla alakalı bir anıt mevcut:


  Stella Marisin en güzel tarafi güzel manzara resimleri çekebilmeniz.



  O gemilerin ne işi var orda abi?



 Görüleceği üzere ülkenin neredeyse yarısı çöl olmasına rağmen iyi ağaçlandırmış herifler.

 Stella Maristen dümdüz aşağı inerseniz Sculpture Müzesine variyosunuz.Heykel müzesi olarak çevirebilirim heralde.

 Haifadaki en orijinal ve güzel yer kendisi.
















  Görülmesi lazım bu parkın.Beğendim.

Genel resimlerle bitireyim efenim:




















 Bir gün canımız sıkıldı alışveriş merkezine gidelim dedik.Şehirde 2 tane bizim AVMler kadar alışveriş merkezi var.
 Bir tanesinde şöyle fantastik bişey vardı:


 Buraya gelirkenki bindiğimiz otobüs aşırı dinci(bunların bi adı vardı unuttum) yahudi mahallesinden geçiyordu,çok fantastik malzemeler çıktı ortayada çekmedim foto falan.
 45 derece havada gömlekle,takım elbiseyle,şapkayla gezilir mi abi sapık mısınız?
Birde sürekli kola içiyolar,nedenini anlamadım.Gelirinin bir kısmını israile bağışlıyodu kola,ondan mıdır acaba?

 Bunun dışında ülke *shekel* kullanıyor para birimi olarak,1 euro:4.7 shekel diye hesaplanıyor.Lakin bu herifler bizim gibi çakal olduğu için kura bakın.

 Ülkede herşey pahalı.İskandinavya kadar olmasada,ona yakın seviyede saçma sapan bir pahalılık söz konusu,neden böyle çözemedik.Diğer şehirlere gitmememin diğer bir nedenide buydu aslında.
 Sonuçta ortadoğu ülkesi lan burası,nası bu kadar pahalı olabiliyo diyosunuz.

 Dil sorunu yok.Herifler arapça falanda konuşuyor.İngilizceyle arapçayı öğrenme sebepleri zannedersem *düşmanının dilini bileceksin* kafası.İngilizce bilmeyenler genelde rusyadan ve fransadan(çok şaşırdınız dimi?) gelen yahudiler(gemideki tecrübemde bu şekilde).

 Garip bi şekilde turistik mekanlardan dışarı çıktığınız anda herşey ibraniceye(tabelalar falan mesela) dönmekte.Kıbrısta böyle değil mesela.

 Ha birde gece şehir tamamen ölü,yada yerlilerin takıldığı yerleri biz bulamadık.Hiçbir yer açık değil.
Bunun dışında cumartesi kutsal olduğu için yine hiçbir yer açık değil.Pazar iş günü mesela adamlar için.

 Genel olarak konuşursam israil bana çok hitap eden bir ülke değil(ha belki kudüs hakkaten güzeldir,bilemem ama izlenimim bu).Din turizmiyle alakam yok pek.
 Beklentimin altında kalan bir yer oldu.Hayalkırıklığına uğradım diyebilirim.

Burada bir gece kalacağımıza marmariste,izmirde falan kalsaydık daha mantıklı olurdu(ilk defa kendi ülkemi övdüm bak görüyomusun).

Bu kontrat son durağım çok sevdiğim,çokta bilinmeyen bir yunan adası.Sürpriz olsun hadi.