23 Kasım 2015 Pazartesi

Malaga-İspanya

 Biraz geç kaldım bu yazıyı yazmakta kabul ediyorum,geçerli sebebimde çok yok.
Tembellik başa bela.Çift kişilik yatağım var,odada tek kişiyim,pencerem ve buzdolabım var.Bildiğin sultan hayatı yaşiyorum yani.
 Tek kötü tarafı aralık başında bizim ibne ve ırkçı müdürün geri gelecek olması ve ben gidene kadar kalacak olması.Kontrat sonu değerlendirmeyi de o yapacak,battı balık yan gider hesabı olacak yani.Hoş ırkçılık yaptığı anda mail atarım şirkete o ayrı.

 Konuya dönersek;
Gemi Malagada 1 hafta kaldı bakım için.Makina dairesinin 30 senelik olduğunu göz önünde bulundurursak,bakım olmasaydı boka batardık onu söyleyeyim.Bakım ayağına şirket bize birkaç ağır sayım geçirdi,bundan dolayı sevilla ve granada'ya gidemedim.Boş günlerim haftasonlarıydı ve ispanyada haftasonu şehir gezecek kadar salak değilim açıkçası.

 Eski bir liman şehri olduğu için aman aman görülecek çok yer yok Malagada.Tam 1 gün harcanıp,daha sonra tapas'a dalmak gerekli ki tapas konusunda özellikle yer vermicem,en aşağı 10 yer denemişizdir,hepsi de baya baya güzeldi.O bakımdan gördüğünüz yere dalın.

Malaga'daki uyuşturucu kaçakçılığının Estonyalılar tarafından yapıldığını öğrenmemiz biraz abes kaçtı bu arada.

 Şehri sevdim,2-3 gün kalınabilir eğer plaj muhabbeti de yapmak isteniyorsa.Ayrica süper ucuz,hatunlarda güzel.

 Liman bölgesi baya büyük,özellikle şirket shuttle bus koymadıysa baya baya yürünüyor söyleyeyim.Terminalle şehir merkezi arasına sahil yolu yapıp,etrafını restoranla süslemiş endülüslüler,kafalarını çalıştırmışlar,deli para akıyor buradan.
 Burada aynı zamanda ufak bir kilise de mevcut tarihi ve deniz feneri var.

Şehrin doğu tarafı,plaj var direk burada:

Soldaki abuk şeyin olayını çözemedim daha.Lunapark'ta yok aslında:

 Malaga'nın en işlek caddesi Larios.Aynı adlı bir ispanyol cin firması da mevcut.Bu caddenin sonundaki ''Plaza de la constitucion''dan(anayasa meydanı) itibaren görülecek yerler başliyor.

 

  Ayrıca burada ünlü ispanyol mağazalar zinciri *le corte de ingles*'in bir şubesi mevcut.Gavurun *department store* dediği cinsten.

 Burdan sağa sapılırsa Malaga'nın eski şehrinin ana meydanına ulaşılıyor.
 Plaza del Obispo:
   Yukarıdaki Katedralin adı *La Manquita*,direk malaga katedrali diye geçiyor.''La manquita'' tek kollu hanım anlamına gelmekte,hatta bunun hikayesi de mevcut.
 Bu adamlar katedrali 16.yüzyılda yapmaya başlar,lakin Katedral tamamlanamaz.Güney kule hala eksik,ondan dolayı tek kollu hanım deniliyor.Tamamlayamamalarının sebebi Eski ingiliz kolonilerine(Şimdiki ABD) para yardımı yapmalarıymışmışmış.
 Yetkili abi öyle dedi valla.

 Kuzey kule:
  Giriş:



 Baya büyük yalnız ve içini baya sevdim ben(çok anlarım ya hani);







 Plaza de Obispo'da ayrıca Episcopal Palace'da mevcut:

 Yapım yılı 1700ler.

Malaga'da özellikle ilgimi çeken *hamam*(arab baths diyolar),kale ve picasso müzesi oldu.
 Hamamda durdum ilk önce:
 İçeride birşey yok,adamlar *hamam* diye yıkanmayı takıyolar millete 100 150 euroya.Turizm böyle birşey.

 Picasso müzesini özellikle aradım,çok ilgimi çeken birşey olmadı şu iki yazı dışında:

 Picasso Malagada doğmuş,lakin 17 yaşından sonra bir daha uğramamış buraya.Ev çok büyük değil ama gezmeye değer söyleyeyim.

 Son olarak kaleyi yazıcam ama kaleye çıkmak yürüyerek 35 dakika falan alıyor,otobüs varmış deyolla ama kullanan görmedim.O yokuşu çıkacaksınız.
 Çıkmadan önce romalılardan kalma bir tiyatronun kalıntıları mevcut:



  Buradan kaleye bi 35 dakika yürüyeceksiniz dediğim gibi.
Kalenin resmi adı *castillo de gibralfaro*.Castillo ispanyolca ve italyancada castle,yani kale anlamına gelmekte anlaşılacağı üzere.

 Bu mekan baya baya eski.Bu bölgeye ilk finikeliler gelmiş,birkaç bina yapıp gitmişler,daha sonra müslümanlar 14.yüzyılda gelip kaleyi dikmişler.
 Baya güzel bir mekan,süper manzaralar da çıkıyor ortada.
İçerisi şöyle:






 Surlara falanda çıkılabiliyor.
Tepelere fırlayıp manzara fotosu çekmekten hoşlanan birisi olarak,kaçırmadım fırsatı:

 Liman bölgesi.Bizim gemi sol tarafın en ucundaki ufak noktamsı şey.Uzaklığı hesap edene gofret vericem.Gidiş yolundaki sahil bölgesi açıkça görülebilir.





 Boğa güreşleri nerede hacı? Diyenlere:


 Bunlar dışında çok garibime giden başka birşey ise adamların tren istasyonunu tamamen alışveriş merkezine çevirmesi oldu.Tren istasyonunu mu ilk yapmışlar,alışveriş merkezini mi,anlayamadık.Garip bir oluşum.

 Neyse.

Genel olarak rastgele çektiklerim:









 Bu arkadaşın adı *el cenachero*.1960larda yapılmış,malagadaki bir balıkçıyı temsil etmekte.Elemanın iki yanında taşıdığı çantalara *cenachero* denildiği için,isim böyle.











Malaga aşağı yukarı bu kadar.İllaki sevilla,granada falan kadar güzel değildir ama turistik değil,oradan avantajı mevcut.Turistiklikten boğulan yerlerle çok aram yoktur.
 Geziyi ekim sonunda yaptım,gece dahil şort-tshirt kombinasyonuyla takılabildim,hava durumunu merak edenlere duyurulur.

 Yemek için ise tapasa dalacaksınız.Grande(büyük) ve pequeno(ufak) yapıyor her yer.Tapaslar ise bizim ayvalıktaki mezeciler gibi herşeyi diziliyorlar vitrine,gidip *şu şu,bi de bu* şeklinde seçiyorsunuz.
 Millet *tapas karın doyurmak için değildir* dese de,cayır cayır karnımı doyurdum valla.

 Bunun dışında baya baya paella(paeya diye okuyunuz efenim) yapan yer var.Bazı mekanlar pazarları büyük tavada paella yapıp millete satıyor.
 Yemek yemeye giderken siesta saatlerini unutmamak(öğlen 12-4 arası) ve ispanyolların her öğünü bizden çok daha geç yediğini ve mekanların ona göre dolup-boşaldığını hatırlamak gerek.Şöyle ki;
 Öğle yemeği öğlenin aksine,öğleden sonra 3 gibi yenir,akşam yemeği ise 9,9.30 gibi.Bu saatler arası mekanlar bomboştur,kafa dinlemek isteniyorsa bu saatler seçilmeli.İspanyollar gereksiz car car konuşan bir millet valla.

 Ayrica Kübada ki gibi fazla olmasa da,churros yapan yerler mevcut.1 euro civarı.

Dil konusuna gelirsek;
 İngilizce bilindiği üzere ispanyada inanılmaz ciddi sorunlu ve bunun sebebinin eğitim sistemi olmadığına,birleşik krallıkla yüzyıllar boyu devam eden rekabetten dolayı olduğuna adım gibi eminim.Aynı olay fransada da var,bilen bilir.
 Lakin öküz ingiliz/amerikalılar gibi rastgele birisine çatırt diye ingilizce dalmaktansa,basit bir ispanyolcayla ''ingilizce konuşabiliyormusunuz''(habla ingles yani) sorusu sorularak,kendileri konuşturulabilir.Basit ispanyolcamla(sipariş veririm,yazanı az çok anlarım,sayıları da bilirim) çok sorun yaşamadım açıkçası,gerektiği zaman ingilizce konuşabildi arkadaşlar.Hoş ispanyolca kelimelerin yarısı ingilizceyle aynı ya,neyse.
 Özellikle yemek konusunda temel gıdaların ispanyolcasını öğrenmek gerek diye düşünüyorum.Pollo(poyo diye okuyunuz,tavuk),carnitas(kırmızı et),vs.

 Kısaca Malagayı sevdim.Hem hatunları da güzel bak.

Karayiplerle devam edicem yazmaya.Daha önce yazdığım gibi tek başkentlerle(ki köy aslında) uğraşmayıp,direk ada turu yapmayı düşünüyorum ki ada dediğin yeri turlamak 3 saat falan alıyor.
 Hani barbados 200 kilometrekarelik bir ada,öyle düşünelim.

 Hadi öptüm.