27 Temmuz 2016 Çarşamba

Cruise'da nasıl çalışılır,adım adım rehber karşınızda(Türkiyede tek!)

 Şimdi darbe girişimi olduktan sonra zikir getirerek,tekbirle falan demokrasi(!) getirecek(iranda gördük bunları 40 sene önce,evet) şahısların fazlalığını görünce,insanlar(özellikle eğitimliler) bu aralar baya bi *lan nasıl kaçarız,bunlar götümüzü kesecek* diye düşünmeye başladılar.
 Biz yıllar önce dedik canlarım benim,siz dinlemediniz.Tarih tekerrür eder;Sivasta otel yakan,ülkedeki gayrimüslimleri zorla terketmeye zorlayan tiplerin sırf yıl 2016 diye,ellerinde *akıllı* telefon var diye değişeceklerini zannetmek biraz fantastik oluyor.Sıradakiler sizsiniz,bilginiz olsun,artık ne yaparsanız.

Neyse,durum böyle olunca,bende bir amme hizmeti yapayım,geçici bir çözüm(kalıcılığı size bağlı) olan *Cruise'a nasıl gidilir* adlı rehberimi paylaşayım dedim.

 Türkiyedeki tek rehberdir,bu da böyle bilinsin.

 Cruise sektörü nasıl yürür?
Valla bu sorunun cevabı basit;sömürüyle tabi ki.Yani afrika tarzı sömürüden tabi ki bahsetmiyoruz ama yüksek pozisyonlar(ve staff) dışında genelde batılılar olmaz ve cruise şirketleri batılıları düşük pozisyona almaz.Yani Royal caribbean'da Amerikalı garson göremezsiniz ama Kanadalı otel müdürü görürsünüz.
 Yani yazılı olmayan bir kast sistemi mevcut hafifinden.Yani 1 haftalık karayip cruise'unu 300 dolara satan bir şirket gemide amerikalı çalıştırarak bunu satamaz,çünkü amerikalı(veya batılı) çalıştırıldığında,vermesi gereken belli bir miktar vardır.
 Ne yapar?
Kendi ülkesinde 300 dolara çalışan filipinliyi getirir,1000 dolar(ve üstü) verir,çalıştırır.Filipinli de inanılmaz mutlu olur,25 30 sene bunlarla çalışır,gıkı bile çıkmaz.Yani *win win* pozisyonu mevcut.
 Tabi ki her sektörde olduğu gibi bu sektörde de mobbing,para vermeden fazla mesai yaptırma,falan filan tarzı sömürü mevcut.Aradaki fark,akıllı olanların bunu kanıtlayıp,şirketi mahkemeye vermesi halinde milyon dolarlık tazminatlar kazanması.Hatta amerikada bunu yapan denizcilik avukatları var.
 Yani Kast sistemi şöyle:
-Garsonlar-kat hizmetleri-temizlikçiler vs.(yani mürettebat pozisyonu):Endonezya,Filipinler,Çin,azda olsa doğu avrupa,az da olsa Türkiye,Hindistan vs.
-Resepsiyonist,Mağaza elemanı,fotoğrafçılar,kumarhane,Spa vs(yani staff pozisyonu):Karayiplerden gelenler,az buz Türkiye,baya bir doğu avrupa,ingiliz,kanadalı,avustralyalı,vs.Bence en güzel pozisyonlardır ve rahattır.
-Otel müdürü,yeme içme müdürü,kaptan,başmühendis vs.(officer pozisyonu):Bunlar *senior management* kadrosu.Çok yüksek çoğunluk batılıdır ama köprü tayfasında yunan çok gördüm.Ender de olsa hintli,türk falan çıkıyor.Genelde ciddi tecrübeniz yok ise,bu pozisyonları alamazsınız ilk kontratta.

 Cruise'da çalışmak için başvurmadan önce şunların sizde olması gerek:
-Akıcı bir ingilizce:Upper intermediate seviyesi uygundur.Özellikle düzgün konuşmanız ve söyleneni anlamanız gerek.
-İstenilen pozisyonla alakalı tecrübe:Cruise'un 5 yıldızlı bir otel olduğunu unutmamak gerek.Bundan dolayı şirketler 5 yıldızlı bir otelde en az 2 senelik tecrübe ister.Ha bu tecrübe Mağazalar,fotografçılar,spa'da çalışanlar,casino'cular falan için gerekli değildir,onların kriterleri ayrı.
-Sağlam bir Göt:Yani özgüven diyoruz buna biz.Minimum 6 ay aileden uzak kalacaksınız,pozisyona göre günde 10 saate kadar çalışmanız gerekecek,odanızı minimum 1 kişiyle daha paylaşacaksınız(4 kişilik odalarda var),Yapay bir hayatınız olacak(buna daha sonra değinicem detaylı),öyle *ay ben yaprak sarma istedim,evimi özledim* diyince cart diye gidemeyeceksiniz.Bunlara da eyvallah demeniz gerek.
 -Emir alma:Gemi dediğimiz şey aslında askerlikten çokta farklı olan birşey değildir.Kaptan hariç herkes birilerinden *emir* alır.Hoş buna emir değil de,*politically correct* manyağı batılılar tarafından *istek* denir.Yani eğer garsonsanız şef garson size emir verir,restoran müdürü verir,otel müdürü verir falan filan.Yapmanız gereken şey ise hiç soru sormayarak bu emirleri uygulamaktır.Eğer yanlışsa bu,zaten sizin kafanız yanmaz,size emir verenin başı yanar.
 Lakin eğer verilen emri bilmiyorsanız,bunuda sormanız gerek.Yani adam *5.kattan tabakları al gel* dediğinde,eğer tabakların yerini bilmiyorsanız,sormanız gerekir.Bilmeden yanlış yaparsanız zılgıtı yersiniz,zaten üstünüz de *e sorsaydın* der.
 Bu olay önemli.
 Belli bir pozisyona/tecrübeye gelene kadar gıkınız çıkmayacak yani.Hatta ilk birkaç ay sizden tecrübelilerde size emir verebilir.
 Düzen askeriyeyle benzerdir yani.
Ben tam tersini yapıyodum ilk geldiğimde,siz yapmayın diye söylüyorum.
 -21 yaşında olmak:Ne yazık ki MSC ve Costa hariç,her gemide çalışmak için en az 21 yaşında olmanız gerek.ABD ile alakalı bir kural bu.
 -En az Lise mezunu olmak:Bunun açıklamama gerek yok.Üniversite diploması sallanmaz çok.Ha diyorsanız ben IT'ciyim,onun olayı farklı tabi.
 -Irkçı/ayrımcı olmamak:Bu da önemli.Oda arkadaşın perulu olabilir,zimbabveli olabilir,gay olabilir,hatta transeksüel bile olabilir.Ayrım yaparsan direk atılırsın.

 Buradaki maddelerden ilk 2'siyle *21yaş* kısmı ve *ırkçı olmama* kısmı zorunludur,diğerlerini benim düşüncelerimdir,bilinsin.

 Cruise şirketine nasıl başvurulur?
Yukarıda yazanlar var ise,sonraki aşama başvuru.Şimdi bu şirketlerin binlerce elemanı olduğu için her saniye yüzlerce CV geldiği için,akıllıca bir hareket yapıp dünyayı bölgelere ayırıp,her bölge(veya ülke) için ayri bir ajans'ı yetkilendiriyor şirketler.
 Yani şöyle;
Mesela siz ingilterede yaşıyosunuz,gemide çalışmak istiyosanız,İngilteredeki bir ajansa(manning agency denir)başvuruyorsunuz.İlk görüşmeyi onlar yapar,eğer seçilirseniz size şirketin elemanının yapacağı iş görüşmesi hakkında bilgi verir,vs vs.
 Yani ilk önce ajansın ikna edilmesi gerekir.Şirketlerde ajansların yolladığı listelere göre topluca iş görüşmesi yaparlar ve elemanları alırlar.

 Yani adım adım açıklayayım:
-Ajansa başvurma:Her ajans belli şirketlerle çalışır.Türkiyede ise Miray international bu işe bakıyor,websitesi şu:
 https://www.facebook.com/miray.int
 http://www.mirayint.com/
Ayrica *sultan cruise* mevcut,nehir gemileri için:
 http://sultancruise.com/

 Bu arkadaşları arayıp,bilgi alıyorsunuz ve sizi ön mülakattan geçiriyorlar.Ayrıca hiçbir ajansa tek kuruş para VERMİYORSUNUZ.Yasaktır,ajanslar yolladıkları elemanlara göre cruise şirketinden para alırlar.Yalnız bu elemanların en az 1 kontrat bitirmesi gerektiği için,ajanslar elemanlarını sağlam seçmeye çalışır.

 Bazı şirketler ise online başvuru alır,bunu havuza atar,belli bir zaman geçince seçilirsiniz falan filan.Bu iş baya uzun,greencard başvurusu gibi birşey.

 -Gemi Şirketiyle iş görüşmesi:Ön mülakat geçildiğinde,yılda belli aylarda şirketin ana merkezinden bir eleman gelir ve toplu iş görüşmesi yapar.Ajansınızın bu elemanın kararına etki etmesi söz konusu olamaz(duruma göre biraz ısrar edilebilir,tamamen sizin ajansla ilişkinize falan bağlı).Sonuçlar genelde 1 haftaya belli olur(tahminim).
 Bazı ipuçları:
-Eğer müşteriyle direk ilişki de olacağınız bir pozisyon(garson,satış elemanı,resepsiyonist vs) için başvurduysanız,altın kural şudur:
 GÜLÜMSEYİN!
Amerikada altın kuraldır bu eğer hizmet sektöründeyseniz.Sahte veya değil,gülümsemek zorundasınız,içten olursa +1 alırsınız.
-İşverene soru sorun:Ben ilk işimi böyle aldım evet.Cevabını internetten bulabildiğim soruları bile sordum,hatta 10 dakikada bir parmak kaldırıp soru sordum.Odada benden başka soran olmadığı için,işveren beni hatırladı,çatırt diye de aldım işi.Eğer şirket amerikan şirketiyse,bunu yapın,pişman olmazsınız.Sonuçta soru sormak o şirketle ilgili olduğunuzu gösterecektir.

 -Evrak hazırlama:İşi aldıktan sonra ajansınız zaten gerekli herşeyi söyleyecek,ama ben bazılarını yazayım:
 -Pasaport:Basın parayı,10 senelik alın.3 günde geliyor.Nasıl alındığını falan yazmama gerek yok sanırım?

 -Sabıka kaydı:Bunun ingilizce alınması gerek.Ankara için konuşursam adliye sarayında vermiyorlar,kızılayda ufak bir mekan var oradan alınıyor.İnternetten araştırıverin.

 -Sağlık Raporu:Sadece belli hastanelerden alınabilen *gemide çalışabilir bu,raad olun* tarzı bir rapor.Kontrolden geçirip verirler,öyle laga luga bir kontrol değil.Genelde 2 senelik olur.

 -Gemiadamı cüzdanı:Bunu her şirket istemeyebilir,zaten ajansınız söyleyecek.Eğer isterlerse denize kıyısı olan herhangi bir yerden alabilirsiniz.İstanbul inanılmaz kalabalık,izmire,marmarise falan bakın derim.1 ay kursa gidiyorsunuz STCW almak için,daha sonra sınava giriyorsunuz,1 aya falan çıkıyor.Duruma göre farklı ülkenin gemiadamı cüzdanını almak zorunda kalabilirsiniz,ajans zaten hallediyor bunları,gerekli bilgileri de vermekle yükümlü.
 Biraz zaman alır cüzdan almak.Parası da var tabi.

 -Kontratın gelmesi,biraz daha evrak ve gidiş:Belli bir süre sonra(ki genelde 6 aya kadar uzayabilir) kontratlar gelmeye başlar.Kontrat geldiği zaman,%95 ABD büyükelçiliğiyle sevişmeniz gerekecek.
 C1D vizesi Cruise çalışanları için olarak üretilmiş özel bir vize olup,C1(mürettebat) ve D(transit) vizelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş bir vize türüdür.5 senelik verilir ve iş kontratı olmadan ABD'ye GİREMEZSİNİZ.Bakarlar pasaportta kontrata.
 Bu noktadan itibaren ABD elçiliğinden randevu alınması,formların falan doldurulması gerek ki onu da basit bir google araştırmasıyla bulabilirsiniz,yazmıcam çünkü.
 Yanınızda sadece pasaport,şirketten gelen bütün evraklar(kontrat,şirket yazısı falan filan),vize için doldurulmuş başvuru formu ve dekont götürülmesi gerek.Schengendeki gibi yok banka hesabı,yok tapu falan götürmeye kalkmayın,gerek yok,sorulmuyor.Vize görevlisi kontratta cevabı olan soruları sorar;genelde *şu limandan mi binicen? ilk kontratın mı?* vs tarzı.Basit yani.
 Buradaki güzellik şu,C1D vizesi ile aynı anda B1/B2(turistik)'ye de başvurabiliyorsunuz ve ikisi aynı anda veriliyor.Lakin çift vize ücreti ödemek lazım.
 C1-D vizesi 5 sene(ülkeye göre değişir,Türkiye için 5 sene),B1/B2 ise 10 senelik verilir.B1/B2 ile ülkeye kafanıza göre giriş çıkış yapabilirsiniz.C1-D vizesi ile gemiden çıktıktan sonra maksimum 29 gün ABD'de kalabilirsiniz.

 C1-D vizesi gemiye ABD'den binmeseniz bile alınması ZORUNLU olan bir vizedir.

 Bunun dışında gemiye avrupadan binilecekse,Schengen alınması için gerekli belgeleri şirket yollar,gidilecek ülke için evraklar farklılık gösterebiliyor ama turistik vizeye nazaran çok az evrakla(banka hesabı falan yok) vize alırsınız.Uzun süreli vize de verilebilir(istenmesi halinde).

 Ayrica bazi şirketler Avustralya gemici vizesi de istiyorlar(bunu almak zorunda kaldım,evet).Bu internetten alınabilen ve 3 senelik olan çok basit birşey.Avustralyanın göçmenlik sitesinde bulunabilir detayları.İnternetten başvuruyosunuz,bir süre sonra şirket yazısı isteniyor,onu yollayip maile gelen vizeyle gidiyosunuz.Ha havadan giremiyorsunuz,onun için çatır çatır para verip bir de transit vize almanız gerek.
 Avustralya vizeleri pasaporta işlenmez,söyleyeyim.

 Terörist falan olmadığınız sürece,şirket yazısıyla red almanız imkansıza yakın,söyleyeyim.

-Uçak bileti-otel rezervasyonu:Bu konuda her şirketin farklı bir kuralı var.Büyük çoğunluk için konuşursam,ilk uçak biletini siz ödüyorsunuz,otel rezervasyonu şirketten(genelde gemiye binmeden 1 gün önce gidilir,yatılır),kontratınızı başarıyla bitirirseniz,sonraki uçak biletlerini ödemiyorsunuz.Bu ödeme olayı da genelde her ay maaştan kesinti şeklinde oluyor.Ajansa sorulması gerek.

-Eee bavul hazırlıcaz?
 Bu en kolay kısım(yada en zor,ben alıştığımdan dolayı).Gemide size gereken en en EN önemli şey iç çamaşırı ve çorap.Ne kadar çok iç çamaşırı ve çorap koyarsanız,o kadar rahat edersiniz.Sebepleri:
 1)O çorap çalınır,teki kaybolur:Geminin ilk kurallarından birisidir.Kontrat başlangıcında 15 çift çorapla giden,10 çiftle döner.
 2)İç çamaşırı çalınır:Özellikle kadınlar için geçerli.Eğer çamaşırı makineye atip,*ya ben takılıyım 45 dakka sonra biter,gelirim* derseniz,o sütyenlerden bir tanesi çalınır,tangalardan 2 tanesi gider.Fetişistler gırladır yani.
 Bunun dışında gidilen destinasyona göre adaptör(amerikan/ingiliz vs. prizleri için),telefon,laptop,içi film/dizi vs. dolu bir harddisk,ilk 1-2 hafta yetecek şampuan/duş jeli(1 litreliklerden falan almayın,gereksiz),mayo(banko karayiplerde olacaksınız zaten),birkaç tane havlu(genelde verilir ama ne olur ne olmaz) götürülmesi elzemdir.
 Karaya çıkmak içinde birkaç tane şort,tshirt falan götürülmesi gerekiyor ama bunları abartmayın.Pozisyonla alakalı olarak bazen günlerce dışarı çıkamayabiliyosunuz.
 2 çiftten fazla ayakkabı önermiyorum(gidilen yere ve mevsime göre değişir),2 çift terlik öneriyorum bir tanesi kapalı olması kaydıyla.Kapalı olan gemideki personel alanlarında,açık olan dışarıda giyilecek şekilde.
 20 kiloyu aşmamaya özen gösterin.Denizci biletleri genelde 2 bavula izin verse de,o bavullar kalacağınız odaya sığmayacak baştan söyleyeyim.
 Bunun dışında gitmeden önce ajanstan teyit alın uniforma konusunda.Şirketlerin hepsi üniforma verir ama beyaz gömlek giymek zorunda kalırsanız,onu siz getireceksiniz.
 Çok önemli not:Yanınıza alacağınız çantada şirketten gelen evrakların olması gerekiyor.Bavul kaybolursa ve evraklar uçağa verdiğiniz bavuldaysa,gemiye giremezsiniz,kontratınız başlamadan eve şutlanırsınız.Yani pasaport,gemiadamı cüzdanı,şirketten gelen kontrat,sağlık raporu falan vs.yi güzelce dosyalayıp,sırt çantasına koyun ve bavula vermeyin.

 -E tamam ben limana vardım,gemiye bindim,noolcak şimdi?
 Personel farklı kapıdan girer,müşterilerin sırasına girmeyin bile.Bunu öğrenmek için halihazırda limandaki terminalde görevli olan gemi personeline soru sorabilirsiniz,söyleyeceklerdir.Bazı şirketler(özellikle MSC ve Costa) sizi havaalanından elemanlarıyla alıp,otele bırakıp,sabah otelden alıp,gemiye götürdükleri için,bunlarla uğraşmazsınız.
 Gemiye binince kalabalığı takip etmeniz kafi.Personel ofisine(crew office) gidilip kayıt yaptırılır,gemi kimliği alınır-pasaport verilir,bundan sonra amirinizi çağırırlar,sizinle o ilgilenir bundan sonra.
 Kabin gösterilir,oda arkadaşıyla tanışırsınız(ki her soruyu ona sorun bence),gemiyi gezdirirler falan filan.Oryantasyon yani.
 Gemide ilk 1 ay güvenlik eğitimleriyle geçer.Genelde her limanda yapılır ama 1-2 saatten fazla olmaz bunlar.Eğitim bittikten sonrada quiz tarzı birşey olur,3 kere geçemezseniz eve yollarlar pozisyon farketmeksizin.Toplanma alanları gösterilir,yangın söndürme tüpleri nerdedir,bunların çeşitleri nedir,ilkyardım eğitimi,can botları(lifeboat) nerdedir,can yelekleri nasıl kullanılır,kalabalık nasıl yönetilir vs. tarzı eğitimler olacak ve bunların bazılarını bitirince sertifika verecekler,o sertifikayı SAKLAYIN.

 Gemideki en önemli şey GÜVENLİKTİR.Pozisyonunuzla,yaptığınız işle alakasız olarak herkesin öncelikli görevi güvenliği sağlamaktır.Bu unutulmasın,unutulursa nahoş bir şekilde hatırlatırlar.

-Kariyer nasıl yapıcaz?
Valla bu da size bağlı.Gemiye ilk gelip,3 ayda müdür yardımcısı olan da tanıdım,25 senedir sadece garson olan da.Buradaki kural işinizi öğrenip mümkün olduğu kadar minimum hata ile yapmanızdır.Belli bir süre sonra zaten ya siz terfi istersiniz,ya sonraki kontratınızda otomatik terfi gelir,ya da amiriniz söyler.Her terfi için eğitim gerekir ayrıca.
 Yüksek pozisyonlar için yıllarca çalışmanız gerekir(10 yıldan fazla).Lakin bu pozisyonlara erişildiğinde geçinme sorunu olmaz,karaya geri dönüldüğünde iş bulma sorunu olmaz,vs vs.
 Eğer hakikaten başarılı bir elemansanız,şirketin merkez ofisinde işe başlayabilirsiniz.Bu da otomatikmen ya amerikaya,ya ingiltereye,veya geminin merkez ofisi nerdeyse(%90 miami) oraya göçmek ve full time çalışan olmak şeklinde oluyor.Yapan tanıdıklarım var.
 Bazıları ise belli bir kariyer yaptıktan sonra bırakır kendi işini kurar.Bkz.Miamide restoran işine girip,kısa zamanda paranın gözüne vurup Kanada da zincir yapmaya başlayan restoran müdürü abimiz(adını unuttum valla).


-Püf noktalar nedir?
Bu da hayati önemli bir konu.İnsanlarla iyi geçinmeye çalışın,sinirlendiğinizde bağırmayın,*ass licking* dediğimiz göt yalamayı yapmayın,amirlerle iyi geçinin(departman farketmeksizin).Gemideki bağlantılar kontratınızın boktan mı,süper mi geçeceğiyle doğrudan alakalıdır.İnsanların sizi severse(özellikle güç sahibi kişiler),yetkilerini gayet güzel kullanabileceğini unutmayın.Özellikle kadınlar bu konuda çok daha şanslı çünkü yetkisi olanların %90'i erkek.Artık gerisi manipülasyon yeteneğinize kalmış.

-Gemideki oluşumlar nelerdir?
Hadi ben oluşum diyerek nazikleştirdim,asıl olay *mafyalaşma*dır.Her gemide mevcut olup,genelde belli bölgelerden gelen insanların birlikte olup,bazen yasadışı işler çevirmesi durumuna *mafya* denir.Başlıca mafyalar:
 -Filipino Mafia:Adı üstünde filipinlerden gelen kişilerin hepsi birbirini tanır ve yardım eder(rütbe farketmeksizin).Bu mafyaya filipinli bir hatun/erkekle takılıp,veya size servis/hizmet eden kişilere insan muamelesi göstererek katılabilirsiniz.Genelde odanızı temizleyenler,kahvenizi servis edenler falan filipinli olur ve batılılar bunlara insan muamelesi yapmazlar.Çok basit,sıcak bir muhabbetle kontrat boyunca beleşe kahve alabilir,çamaşırlarınızı beleşe temizletebilir(aylık hafif bir bahşiş karşılığı,olmadı promosyon ürün hediye ederek),genel olarak hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz.Sonuçta bu insanlar zararsızdır hakikaten.
 Filipinlerin bağımsızlık günü kutlamaları efsane olup,her hafta en az 1 kere bar'ı kapatıp karaoke yapar bunlar,kaçınız.
 Not:Aralarından çok tatlı hatunlar çıkıyor.Hele ki benim gibi ufak tefek seviyosanız.
 -Indonesian Mafia:Endonezya mafyası.Filipinlilerle aşağı yukarı aynıdır.%90'i Bali'den gelir,arada müslümanlar çıkabilir(ismine bakınız),direk kanka olabilirsiniz.Bu iki mafyayla iyi geçinmek hayatınızı çok kolaylaştırır.
 -Balkan Mafyası:Eski Yugoslavyadan gelen herkestir bu.20 sene önce birbirine dalan insanlar,gemide can ciğer kuzu sarması olurlar(lan o zaman niye savaştınız?).Türklerle ilişkileri *nefret ve aşk* şeklinde oluyor ama rahat anlaştığımız kişiler genelde.Bunların mafyası çok etkin değildir ama gemiye göre beleş masaj,saç kesimi vs. gibi yararları olabilir.Etkin oldukları departmanlara bakmak gerek.
 -Latino Mafia:Hah,en sevdiğim.İspanyolca/Portekizce konuşulan her ülkeden gelen kişiler bu mafyanın içindedir otomatikman.Latino geceleri yaparlar salsalı,her türlü atraksiyonda bu mafyanın elindedir.Doğaları itibariyla gayet rahat iletişim kurulabilir.Gemide sıkça kullanılan *paisano* kelimesinin sahibidirler.
 Paisano ispanyolcada *hemşehrim* tarzı bir anlam taşır.Yani bir sırp,bir hırvata *paisano* der çünkü aynı dili konuşurlar.
 Bir erkek olarak diyebilirim ki,o *latin kalçası* denilen şey gerçek,bilinsin.Ha hatunlar biraz delidir.
 Erkekleri de ağır flörtözdür,kafa adamlardır,severiz.
 -İngiliz Mafyası:En en en tehlikelileri bunlar.Hatta genişletip *batılı mafyası* diyebiliriz.Batılılar kendilerini korurlar genelde ve içlerine girilmesi zordur.
 İngiliz mafyasından korunmak için,ingiltereyi eleştiren hiçbirşey söylenmemesi gerekir.Çok çok basit şeyler olsa bile.Yoksa başınız çok ağrır.Özellikle kadınlardan uzak durulması önerilir.
 -Caribbean Mafya:Karayip adalarından gelenlerin mafyası.Valla bir olaylarını görmedim,geneli Jamaikalıdır.Relax,rahat adamlardır,genelde personel bar'ında *jamaicans chillin* adlı bir köşede *chilling* dedikleri *sülalem raad panpa* modunda takılırlar.Arada bir karayip müzikleri gecesi olur o kadar.
 Hani ırk ayrımı yok,bir beyaz olarak gayet rahat takılınabilir.
Bu mafyadaki erkeklerin görevi gemideki batılı beyaz çalışanları düdüklemektir.
Gayet tatlı hatunlar çıkabiliyor,önyargılı olmayınız derim erkekler için.
 -Hint Mafyası:Bu hintliler değişik insanlar.Hindistandaki kadın-erkek ilişkileri Türkiye gibi Afrika seviyesinde(taciz/tecavüz olayları,erkeğin kadına bakışı,kadının yeri vs.) olduğu için,bunlar kadınları etkilemek adına baya baya manyak gibi dans etmek gibi bir taktik geliştirmişler.Hoş bunun sebepleri arasında gece kulüplerinin amiyane tabirle *sausage fest* olması da olabilir.Hindistan bağımsızlık günleri filipinler gibi efsane geçer,toplanıp manyakça dans ederler(seyretmesi çok keyiflidir),tek tükte aralarında kadın görmüşlüğüm vardır.

 Bunların dışında her gemide belli bir sayıya sahip olan belli milliyetler mafya oluşturabilir.Mesela güney afrika mafyası,mauritius mafyası vs.

 -Aşk-Meşk olayları nasıl?
Bu da önemli konulardan bir tanesi.Daha önce yazdığım gibi,gemide her türden insan mevcut ve ayrımcılık kesinlikle yasaktır.Filipinli ladyboylardan tut,dindar İŞİD sakallı gay araplara kadar her türlü insan aynı çatı altında yaşıyor.Bundan dolayı açık görüşlü olun.
 Şimdi şöyle bir durum var aşk meşk konusunda.Genelde gemideki ilişkiler uzun sürmez.Yani taraflardan birisinin kontratı bitene kadar sürer,sonra anı olarak kalır.Uzun süren ilişkiler genelde aynı şirkette ve departmanda çalışan ve sonraki kontratlarında aynı gemiye düşebilen kişiler tarafından sürdürülüyor,şirketlerde buna uygun düzenlemeler yapabiliyor.
 Amerikalı bir blog yazarı da cruise hakkında yazarken bir cümlesi vardı *everyone bangs everyone on the ship*,yani herkes birbirine girer gemide.Şöyle bir durum var açıklanması gereken;
 Gemi hayatı yapaydır.Yani öyle sabah kalktığınızda kuş sesi falan olmaz,çoğunlukla pencereniz bile olmaz,güneşi falan göremezsiniz odanızdan.Bunun dışında belli bir yalnızlık hissi,karada yaşanılan olayları kaçırmak,*hayat akıyor ben mal gibi denizdeyim* hissi falan olabiliyor.Bunlar olduğu için insanlar yanlarında kendilerini anlayan insanlar istiyor ki,kontratları rahat geçsin.
 Yani gemideki duygusal ilişkiler çoğunlukla *modifiye* edilmiş seks arkadaşlığıdır.Ayrılırken bazen ağlanır o kadar.
 Bunun dışında *karadaki ilişki* ve *gemideki ilişki* ayrımı vardır.Bu şöyle birşey yani;*gemide olan gemide kalır*.Pratik olarak anlatırsam,karada sevgilisi olan insanlar,evli olanlar falan gayet rahat gemide ilişki kurarlar(tabi ki karadaki sevgilileri bunu bilmez),bu da bilinir herkes tarafından.Hatta taraflardan birisinin sevgilisi gemiye geliyorsa,gemideki sevgilisi direk *tanımama* numarası çeker.
 Özellikle MSC'deki İtalyan officerlar bunu çok yapar ama evrensel bir kural gibidir bu gemi hayatında.
Şahsen 5 senelik ilişkim bitince yapmama kararı vermeme rağmen,bende birkaç kere bu ağa düştüm(şeytan tüyü olan kadınlar diyelim).Şimdi kariyer değiştirince öyle birşey olmayacağından dolayı,kafa rahat.Yani ben başlarsam birine duygusal olarak bağlanırım,sonra üzülürüm falan,hiç kalp kırılmasına gerek yok.
 Bunun dışında partilerde olan herşey partilerde kalır.Kim kimin odasında uyanmış,ne yapmış,bunlar ertesi gün sorulmaz.Olmuş bitmiştir yani.Zaten herkes bilir.Sonuçta lise hayatı gibidir gemi,herkes herkesin ne yaptığını bilir.
 Neyse,
Hemcinslerime uyarı yapayım;Bir kadın *ben tecavüze uğradım,bu yaptı* yalanıyla sizi direk gemiden attırabilir.Çok dikkatli olunuz,özellikle şerefsizlikleriyle ünlü ingiliz/amerikalı kadınlara bulaşmayınız.
 Ha müşterilerle herhangi bir ilişkiye girmekte yasaktır.Gerçi yapan var ama tehlikesi büyük,uğraşmayın.İhbar ederlerse sorgusuz sualsiz atılırsınız.
 Ayrica manyak gibi sarhoşta olmayın.Corona 50 cent olabilir,adabınızla için,rastgele içki testini geçemezseniz,yine sorgusuz sualsiz atılırsınız,hatta uçak parasını da size ödetirler.


 Şimdi bazı şirketleri anlatıcam:
MAĞAZA DEPARTMANI:

 1)Starboard Cruise Services:
Websitesi:http://www.starboardcruise.com/home/
 Türkiyeye en yakın Ajanslar:
-RIV Agency
P.O. Box 61
Koper 6000, Slovenia
+386 4 173 90 11
Email: info@riv.si

-Job Selection
Str. Alexandru Odobescu nr. 9
500271 Brasov, Romania
+40 268 314 314
Email: recrutare@jobselection.ro
Website: http://www.jobselection.ro
Bu arkadaşlar aranıp,bilgi alınabilir.
 Starboard benim ilk şirketimdi(1-2 sene Türkiyede kaldılar,balıma oradan girdim ben de).Mağazalar konusunda dünyanın en büyüğü olup,milyar dolarlık kar yaparlar her sene.Louis vittonun sahibi olduğu 80 küsür gemideki mağazaları işleten bir şirkettir.
 Lakin bu şirkete girmek çok zor değildir(bkz.yukarıdaki ipuçları).İşi öğretirler,parası çok iyi değildir(1500 doları çok zor geçer aylık),birbirinden ayrı pozisyonları ve uzmanlık alanları vardır(kuyumcu,lüks butik müdürü vs vs) ve ciddi eğitimleri de mevcuttur.
 Gemiye ilk gidiş için gereken uçak biletini siz verirsiniz,daha sonra koy götüme şeklinde olur.
Not:Eğer karada lüks bir mağazada müdürlük tecrübeniz var ise,bu şirketin *fast track shop manager* programı ile,eğitimden geçerek direk müdür olarak başlayabilirsiniz.
 Maaşlar elden verilmez,*ocean pay* adı verilen dünyada heryerde kullanılabilen banka kartı tarzı bir karta yüklenir,oradan çekersiniz veya western union ile atarsınız banka hesabınıza.
 Maaş:500 dolar(2 kontratta bir 15 dolar artar,evet şaka gibi)+komisyondur.Komisyonlarla beraber en aşağı ortalama 1000-1200 doları bulursunuz aylık.Müdürler para manyağıdır,en önemli şey para yapmaktır,söyleyeyim.
 Limanda çalışmazsınız ekstrem durumlar dışında.Bu şu demektir ki,denizde geçen günler dışında akşam 5te-6da falan işe başlarsınız,12 gibi bitirirsiniz.
 Kontratlar minimum 6 ay olup uzatılabilir,tatil genelde 2 aydır.
Bunun dışında eğer Starboard'a alındıysanız,bunların belli *division*ları vardır.Yani royal caribbean gemileri ayrı divisiondadır,celebrity ayrı,costa ayrı vs.Bunlardan birine verirler sizi ve diğer division'a geçmeniz istisnalar dışında çok zordur.
  Çoğu gemisi için gemiadamı cüzdanı gerekmez.Bu da güzel bir bonusudur aslında bu şirketin.

 2)Harding Brothers Retail:
Starboard'un en büyük rakibi Bristol merkezli bu şirket aslında bir aile şirketidir ve iş hayatına *kasap* olarak başlamışlardır(hala da onu farklı bir şirket aracılığıyla yürütüyolar).
 Websitesi:http://www.hardingretail.co.uk/
Ajanslar:Türkiye için yok,internetten başvuruyorsunuz,48 saat içinde cevap geliyor.İş görüşmeleri genelde skype yada telefon aracılığıyla olur.Tecrübeniz varsa direk kuyumcu olarakta başvurabilirsiniz.
  En son Starboarddan carnival'in 18 gemisini alarak beni bile şaşırttı bunlar ama carnival para yapmıyormuş,bunu öğrenmiş olduk.Sahibi *Neil Harding* şirketi kardeşleriyle yönetir.Starboarddaki gibi division yoktur.Yani ilk kontratınızı *queen mary*de yapip,sonraki kontrat 4 yıldızlı *thomson* gemilerine gidebilirsiniz.
 Genelde İngiliz gemileri bunlardadır.Cunard,P&O,Thomson gibi.Bunların dışında ultra lüks,7 yıldızlı gemilerde var bunlarda ama siz TC vatandaşı olarak oralara gidemeyeceksiniz,unutun.
 Irkçılıkları meşhurdur.
En büyük avantajı ajansla falan uğraşmadan,işe alınabilmenizdir.Starboarddan farklı olarak satış tecrübesi istenmeyebiliyor(öğretmen birisi girdi mesela).Lakin gemiadamı cüzdanı çıkartıp,ekstradan ingiltere gemiadamı cüzdanı almanız gerek,şirket gerekenleri söylüyor zaten.Ayrica ingilizlerin sevdiğim özelliği *gerektiğinden 1 dakika daha fazla işte kalmama* sağolsun,gerekenden 1 dakika fazla çalışmazsınız.Rahatlarına düşkün oldukları için ekstrem durumlar dışında limanda da çalışmazsınız(ben 8 ayda 2 kere çalıştım mesela).
 Maaş:693 Pound+Komisyon.Maaş elden verilir(ingiltere banka hesabınız varsa ona yatırılır).Kuyumcuların ekstra komisyonu vardır(ki güzel bir rakamdır).Ben kuyumcu olarak 1200 pounddan fazlasını görmedim.Standart satış elemanları 800 900 pound civari alırlar yıllık ama bazı gemiler manyağa bağlayıp ciddi paralar yapabiliyor.
 Kontrat:Minimum 6 ay,maksimum 9 ay yapabilirsiniz.Ben 9 ay yaptım,tavsiye etmem.Tatil ise karmaşık,şirketle hallediliyor.Yani 3 hafta da tatil yapabilirsiniz,6 ay da.

 3)Mediterranean Shipping Cruises(MSC): 
Benim ikinci şirketim ve hayal kırıklığı olan bu şirket baya baya boktan aslında.Royal caribbean gibi bir düzene sahip olmak istiyorlar ama çekirdek *sokaktaki mahmut abi* olunca,ortaya garip mutasyonlar çıkıyor.Düzensizlik,kaos vs. gibi.
 Websitesi:https://www.careers.msccruises.com/#/
Ajansta kullanılabilir.
 MSC'yi diğer şirketlerden ayıran en önemli şey aşağı yukarı bütün otel operasyonlarının aynı şirket bünyesinden yönetilmesi.Yani resepsiyonda MSC'nin,mağazalarda.
 Merkezi Cenevrededir ama özellikle italyada ofisleri mevcut.Aslen Sorrento'lu bir aile şirketidir sonuçta MSC.
 Mağazalar için konuşursam:
 Maaş:Dolara geçtiler,önceden euroydu.Hatırladığım kadarıyla 780 dolar maaş ve komisyon.Komisyonlar ise diğer şirketlerden farklı olarak *yüzde* şeklindedir.Yaptığınız paraya göre %1-2-3-4-5 alırsınız.MSC bu konuda inanılmaz dengesiz,900 dolarda olabiliyor alınan para,2500 dolarda.
 Kontrat:Minimum 7 ay.
Genelde limanlarda çalışılır,paso envanter yapıp birşeyleri sayarsınız.Öyle starboard veya hardingdeki gibi kafanıza göre dışarı çıkmayı unutun.
 Diğer şirketlerin aksine bunlarda baya Faslı bulunur,kültür ve yaşantı olarak amerikan şirketlerinden baya farklıdır.
 İtalyan erkeği tandansı olan hatunlarımızın başvurması gereken şirkettir.
Bence en güzel tarafı *gala* gecesinde ortalığın fashion show haline dönüşmesidir.*Ya bu hatunu dün barda gördüm,bildiğin tipsizdi* dediğiniz kişiler *abov* şeklinde çıkar.
 Spa'da da ciddi miktarda Kübalı çalışır,bu konuda da özel MSC.
Gelmeden önce İtalyanca öğrenilmesi önerilir.İngilizce resmi dil olmasına rağmen gemide,açıkçası hayatını kolaylaştırmak isteyenin İtalyanca öğrenmesi zorunlu gibi bişey.

 4)Flagship Retail Services:
Çok garip bir şirket.Neden garip çünkü ne websitesi var ne de bir bilgi.Bildiğim kadarıyla sadece NCL(Norwegian cruise line)'de aktifler ve *dufry* denilen büyük bir duty free şirketinin yan sanayisi şeklinde takılıyolar.
Daha da garip bir şekilde Starboard'da çalışmış olan kimseyi almıyorlar.
 Tek bulduğum websitesi şu: http://www.jobselection.ro/assistant-shop-manager-onboard-cruise-ships-flagship-retail-services-inc/
 Rumen bir ajanstan.

FOTOĞRAFÇILAR:

 -The Image Group:
Bunlar Fotoğrafçı alan bir şirket.
Websitesi: http://www.image.com/team#join
Maaş:Arkadaşların söylediği 1000 dolar civarıydı.
 Fotoğrafçıların mağaza çalışanlarından farkı,limanlarda da çalışmaları ve mağazayı açmaları.Sebebi ise fotoğraf sattıkları için *duty free* olayından bağımsızlar.
 Başka da birşey bilmiyorum açıkçası.

 -Ocean Images:
Başka bir fotoğrafçı alan şirket.Lakin bunlar daha ufak gemilerde çalışıyorlar.Image group genelde büyük amerikan gemilerinde etkin.
 Websitesi: http://www.ocean-images.com
 Maaş:Image ile aynı

-Trans-Ocean Photos:
Websitesi: http://www.transoceanphotos.com/home.html

-The Ship's Photographer:
Websitesi: http://www.theshipsphotographer.com/careers.html
 Sadece P&O ve Cunard'da bu arkadaşlar var.

-Paragon Pixels:
Websitesi: http://www.paragonpixels.com/
 Sadece ultra lüks Crystal Cruise'da çalışıyorlar.

-Colorbox Cruise:
Websitesi: http://www.colorbox.co.uk/cruise/index.html#.V5bkHzXsGTs
 Sadece Thomson,Saga,Louis(adı değişti,artık celestyal) ve Voyages of Discovery şirketleriyle çalışıyorlar.

SPA:

 Steiner Leisure:
Bu arkadaşlar aşağı yukarı bütün gemilerdeki *spa*'yi yönetiyorlar.
Websitesi: https://www.theonboardspa.com/
Maaş:Maaş yok,direk %10 komisyon.Duyduklarım 2500-3000 dolar civarı.Lakin kaldığınız odaya para veriyorsunuz(günde 2 dolar mıydı neydi).
 Erkekler genelde *fitness instructor*,*berber* vs. pozisyonlarındalar.Kadınlar bilinen kuaför,masör vs. pozisyonunda.
 Bunlar (d)İngiliz.
Ağır çalışırlar ama söyleyeyim.Öyle limanda kapatma falan yok.Ama *staff* kategorisinde en iyi paralar bunlardadır.

 CanyonRanch Spa:
Aslında kara merkezli bir firma bu ama birkaç şirkette spaları yönetiyorlar.Türkiyede kaplankaya'da bunlardaymış,bilmiyodum.
  Websitesi: http://www.canyonranchdestinations.com/sea/
Queen Mary 2(Cunard),Regent seven seas,Celebrity ve Oceania'da faaliyet gösteriyolar.Bu gemilerin hepsi ultra lüks.

  CASINO:

Ocean Casino Jobs:
Websitesi: http://www.oceancasinojobs.com
 Carnival'ın sahibi olduğu bir şirket.Doğal olarak carnival'in sahibi olduğu bütün gemilerde etkin bu arkadaşlar.

 Casinos Austria Maritime Corporation:
Websitesi: http://www.casinosaustria.us/index.html
Sadece ve sadece Silversea ile çalışan bir şirket.Silversea'nin gayet 7 yıldızlı bir şirket olduğunu unutmayalım.

 Fiesta Casino:
Websitesi: http://www.fiestacasino.info/
İstanbul merkezli bir türk şirketi(yamuldunuz dimi?).Celestyal adlı bir yunan şirketindeki casinoları işletiyor bu arkadaşlar.Ek gelir olarakta websitelerinden cruise satiyolar.
 Sahibi iyi birisine benziyodu,bilemem.

 Century Casinos:
Websitesi: http://cruiseships.cnty.com/
Windstar,Tui ve Thomson şirketlerinde faaliyet gösteren firma.

  KONUŞMACILAR(Port Lecturer):
 Bunu biraz açmam gerek.Özellikle amerikan gemilerinde gidilen limanlarla alakalı seminer veren bir kişi bulunur(genelde 45 dakikalık bu seminer).Bu kişinin amacı dünyadan haberi olmayan amerikalıları bir nebze eğitmek,kültürel atraksiyon sağlamak falandır.
 Genelde bu işi yapanlar emekli akademisyenler,tarihçiler falan filandir.Çok az genç gördüm(isveçli bi hatun vardı mesela).Verdikleri seminerler uzay hakkında,tarih olabilir,kültürel seminerler vs. olabilir.
 Bunların dışında bir de gemideki mağazalarla işbirliği içinde çalışan *port shopping guide* adını verdiğimiz kişiler vardır.Bu kişiler genelde karayipler ve alaska cruiselarında çalışıp,insanları limanlardaki belli duty free mağazalara yönlendirmek ve bilimum lüks ürün satışını sağlamakla yükümlüdürler.
 Basitçe açıklayayım olayı;Modern hanutçu yani.Seminer falanda veriyorlar.Genelde değerli taş/saatlerden anlayan kişiler seçilir.

 Bramson Entertainment Bureau:
Bunlar baya bir gemiyle çalışan 60 yıllık bir firma.Lecturer dışında komedyen,ventrilogist,dans eğitmeni,dansçı,müzisyenler,ilüzyonistler,dini görevleri yerine getiren rahip ve hahamlar alan bir şirket.İmam alıyorlar mı hakikaten bilmiyorum ama görmedim.
 Websitesi: http://www.bramson.com/entertainment/

 Sixth Star Home:
Celebrity,Silversea,Cunard,Disney vs. ile çalışan bir şirket.Lakin bunlar para veriyor mu o kısmı anlamadım.Pozisyonlar mevcut ama anladığım kadarıyla bu pozisyonlara başvurduğunuzda *indirimli* cruise yapıyorsunuz.Yani ücret verilmiyor size.
 Lecturer,konusunda uzman akademisyenler,naturalistler,*yüz boyama*cılar(nasıl bir tanımdır bu allahım),Oryantal Dans öğretmenleri(evet,dansözlüğü öğretenler) falan filan sürüyle abidik gubidik şeylerle bu arkadaşlar ilgileniyor.
 Websitesi: http://www.sixthstar.com/sixth-star-home/
Benim tecrübem,özellikle bir konu hakkında uzman olan insanların seminerlerinin gayet bilgilendirici ve ilginç olduğu şeklinde.

  Port Shopping(onboard media):
Websitesi: http://www.portshopping.com
 Yukarıda anlattığım gibi,bu arkadaşlar Port Shopping guide almaktalar.Bu pozisyonun en güzel tarafı kazanç konusunda sınırınızın olmamasıdır.Başarılı insanlar çok çok ciddi paralar kazanmakta(10bin dolardan tut,fizana kadar).Sonuçta insanlar sizin önerdiğiniz mağazalarda alışveriş yaptıkları taktirde,belli bir komisyon alıyorsunuz.
 Seminerler vermeniz,televizyona falan çıkmanız gerek.Ayrıca değerli taş ve saatlerden de anlamanız lazım.
 Starboard gibi bu şirkette Louis Vitton bünyesindedir.

 PPİ Group:
Adıyla dalga geçmeyiniz,napalım adamlar koymuş böyle bir isim.
Websitesi: http://www.ppigroup.com/sellingatsea/

  MEDICAL DEPARTMANI(Doktorlar,hemşireler vs):
Tahmin edilebileceği üzere her gemide bir revir mevcut.Bazı büyük gemilerde o revir hastane kadar büyük olabiliyor,ameliyat falanda yapabiliyorlar.
 Doktorlar ve hemşirelerin bazıları full time çalışan olup,bazıları *beleş cruise* karşılığında çalışmakta.
 Her şirketin farklı standartları mevcut işe alım konusunda ama tahmin edilebileceği üzere doktor olmak istiyorsanız,adam gibi diploma,tecrübe vs. gerek.
 Ne yazık ki websitesi yok bununla alakalı çünkü her Cruise şirketi alım yapıyor ve şartları farklı farklı.O şirketlerin websitesine bakmanız gerek.

 AÇIK ARTIRMA(art auctioneer):
Evet bu departmanı beklemiyordunuz.Özellikle amerikan gemilerinde ciddi miktarda sanat eseri mevcuttur ve bunlar açık artırma ile satılır.
 Tek bir şirket var,o da *Park West Gallery*.
Websitesi: http://artauctionsabroad.com/
Para konusunu bilmiyorum ama komisyon aldıklarına eminim.Bu işi yapanlar genelde amerikalı veya kanadalıydı,e yaptıklarına göre kendi ülkelerinin standartlarında para aldıklarını tahmin ediyorum.

 ANİMATÖRLER:
Bunu da biraz açayım.Bilineceği üzere her gemide dansçılar olur ve her gece bir performans olmak zorundadır.E bunun da ayrı bir departmanı mevcut ve bu kişileri sağlayan şirketler.Dansçılar dışında teknik pozisyonlarda mevcut(kameraman,gemi televizyonunun stüdyosunda çalışanlar,falan filan)

 Boogie Management:
Websitesi: http://boogiemanagement.co.uk/at-sea/
 Sadece ingiltere-fransa-ispanya arasında faaliyet gösteren *Brittany* feribotlarında faaliyet gösteren bir şirket.Cruise'da değiller.
 *Lecturer* kısmında yazdığım Bramson Entertainment'ta dansçı alıyor.

 Don Casino Productions:
Websitesi: http://www.dcptalent.com/
 Baya bir Cruise şirketiyle çalışan bir firma bu.Müzisyen,dansçı vs. alıyorlar.ABD merkezli.

Jean Ann Ryan Productions:
Websitesi: http://www.jeanannryanproductions.com/

Mike Maloney Entertainment:
Websitesi: http://www.mmec.com/apply-to-play

 Hokkabaz,Pub gitaristi,en az 150 şarkılık repertuarı olan müzisyenler,davulcular,saksafoncular falan baya bir insan arıyor bunlar.Las Vegas merkezli.

 Oceanbound Entertainment:
Websitesi: http://www.oceanbound.ca/
Görüleceği üzere Kanada merkezli bir firma.Bunlar grupta alıyor 2-4 veya 4-6 kişilik.

 ProShip Entertainment:
Websitesi: http://www.proship.com/en/entertainers/proship-entertainment/e-about-us.html
 Quebec(kanadanın fransızca konuşulan eyaleti) merkezli bu firma ana maaş+komisyon usulü çalışıyor.
 Irkçılığımı konuşturup,*francophone mu? KAÇ KAÇ KAÇ* diyebilirim.Bu cümleyi ciddiye almayınız tabi.



 Dansçılar dışında teknisyenler ve *cruise staff*ta(animatör,maymunluk yapan tayfa yani) bu gruba girer. Cruise director animasyon departmanının başıdır ve her türlü eğlenceden sorumludur.


 HOUSEKEEPING:

Garip bir şekilde bazı departmanları eklememişim,housekeeping bunlardan birisi. Housekeeping her gemideki en geniş departmandır. Bazı pozisyonlar şöyledir;
 -Cleaner: Ortalığı temizleyen tayfa. Genelde dogu asyalıdır, 500-800 dolar civari para alır, 10 saat civari çalışırlar.
 -Assistant stateroom attendant: Cleanerların terfi aldıgı pozisyondur. Odaları temizleyen kişilerdir bunlar. Gemilerdeki oda sayısı ciddi anlamda fazla olduğu için,her birinin sorumlu olduğu x miktarda oda vardır. 1500 civari para alırlar.
 -Stateroom attendant: Bunlar assistant stateroom attendantla beraber çalışırlar. Yatakları yapma, değişik şekillerde havluları pozisyonlara sokma(zürafa vs, hatta kitabını satiyorlar gemide), odanın sahibi olan yolcuyla direk iletişim vs. bu arkadaşların işidir. 2500 dolar civari para alırlar.
 -Housekeeping supervisor: Belli bir kat/bölgeden sorumlu olan kişilerdir.Geminin büyüklüğüne göre 3-5 kişi olabilir.
 -Assistant housekeeper/Chief housekeeper: Bütün departmandan sorumlu kişiler.

Bu departmanın ücret skalası çok değişik. Sabit bir maaşları mevcut(azdır aslında), bunun üstüne müşterilerin verdiği *gratuity*ler bir merkezde toplanır ve departmandaki kişilere dağıtılır yüzde hesabıyla(mesela cleanerda bu şekilde ekstra tip alır, housekeeperda). Piramit şeklinde bir ücret skalası mevcut.
 Ayrica müşterilerin yazdığı olumlu yorumlar çok önemlidir.

Bu pozisyonlar için cruise şirketi/ajanslara direk başvurmanız gerekir.

 Engine Room;
Yük gemileriyle cruise gemilerinin ender ortak tarafı bu departmandır. Çok bir bilgim yok kendileriyle alakalı, yalnız fiyakalı bir departmandır(ücret konusunda). Genelini doğu avrupalılar oluşturur.
 Yük gemisi tecrübesi istenir genelde. Hayati tehlikesi vardır(mesela 1-2 sene önce 5 tane bulgar vatandaşı buhar odasında patlama sonucu öldü).

 Food&Beverage Department;
Housekeeping ile beraber en büyük departmanlardan bir tanesi. Bir gemideki yemek kalitesi herşeyden önemli olduğu için, bu arkadaşlara çok iş düşer. Ayrica 90lardan beri gemilerde çalışan türk mafyasının en etkin olduğu departmandır. Hoş geneli artık restoran manager/ f&b manager pozisyonundadır ama garsonlar + şef garsonlar hala var ve az sayıda değiller.

 Gemideki açık büfe, spesifik restoranlar(specialty restoran diye geçer, kendi hedefleri vardir), dining room, cafeler, şarap, vs. yani yeme içmeyle alakalı herşeyden sorumludur bu arkadaşlar.

 Pozisyonların genel tanımı şöyle;
-Snack attendant: Genelde açık büfede olup, yemek servis eden kişilerdir. 700-800 dolar civari para alırlar aylık.
 -Assistant waiter/waiter: Bu arkadaşlar sağlamdır, çok çalışırlar ama iyi para alırlar. Lakin uzun süre bu pozisyonlara sahip olmak sağlık sorunlarına yol açmaktadır(özellikle bel).
 -Head waiter: Şef garson. Belli bölgelerin yönetiminden sorumludur(mesela açık büfe). 3-4 bin dolar kemiksiz alır.
 -Assistant maitre'd: Bu arkadaşlar restoran müdürünün yancısı oluyor. Genelde dining roomdan sorumludur,ya da specialty restoranların yönetiminden.
 -Restaurant host: Spesifik bir pozisyon bu. Bir restorana girdiğinizde hoşgeldiniz diyip x masasına yönlendiren kişidir bu.
 -Restaurant Manager: F&B'den bir önceki pozisyon. Gemideki bütün restoranlardan sorumludur.
-F&B Manager: 3,5 pırpırlı senior manager pozisyonu. Bu arkadaşla kanka olmanız kontratınızı rahatlatacaktır.

 F/B departmanında mutfakta çalışanlar da mevcut ve onların pozisyonları tamamen farklı. Lakin çok alakam olmadığı için bilmiyorum.
 Souf chef, assistant cook, executive chef vs. diye gidiyor. Kafalarına taktıkları takke ne kadar uzunsa, o kadar yüksek pozisyonda demektir.
 Bu arkadaşların bazıları yemek kitabı yazacak kadar kalifiyedir bu arada.

 Mutfak dışında bir de Bar departmanını da içine alır F/B.

Barista, sommelier(şarapçı tayfa), Assistant Bar manager vs. diye gider. Bir gemi içkiden çok ciddi para yapar.

GUEST SERVICES:
 Resepsiyon, turlar, finans departmanı vs. dahil müşteriyle alakalı her pozisyonun içinde olduğu geniş bir departmandır.

 Bu departmanda çalışanlar genelde sabit maaş alır(tur departmanı hariç), günde 10 saat belli bir shiftte çalışırlar.

 Bazı pozisyonlar şöyle:
-Guest service host: Bildiğimiz resepsiyoncu. Genelde 2-3 dili konuşan insanlardır.
-Concierge: uçak biletlerini ayarlayan, suitlerde falan kalanlarla ilgilenen kişiler.
-Shore excursion: Bu kişiler genelde resepsiyonun hemen yanındadır ve gemideki en çok sıra olan bölge burasıdır. Bu departman gemi müşterisine kara turları satar. Bu departmanda çalışanlar eskort olarak turlara giderler, gemi müşterisine göz kulak olurlar.
-Future cruise consultant: Gemi müşterisine sonraki cruise'unu satan bir pozisyondur. Genelde gayet fiyakalı, kolay ve rekabetin bol olduğu bir pozisyondur bu. Genel konuşursak her gemide 1 kişi vardır. Büyük gemilerde ufak bir departmanda olabiliyor.
 -Purser: Bu finans departmanının belkemiğidir. Gemi içindeki her türlü finansal işi bunlar yapar.

 SECURITY:
En az nüfusa sahip departmanlardan biridir. Staff captain'a bağlıdır.
 -Security officer: Gemiye giriş çıkışlarda güvenlik kontrolü, xray cihazları, bavul kontrolü(personel için), gemide devriye gezme vs. bu arkadaşların görevidir. Giriş pozisyonudur. Genelde hintli/israilli/nepallilerden oluşur. Silah taşımazlar(gemide silah deposu vardır o ayrı). Sabit bir maaş alırlar ve belli bir çalışma düzenleri vardır.
 -Security supervisor: Security officerların başı.
 -Chief Security officer: Bu arkadaş %90 israillidir. Ya eski mossad ajanıdır, ya da israil ordusunda hizmet etmiş,emekli bir subaydır. Polis/asker geçmişi olan insanlar bu pozisyonlara özellikle seçilir.
 Security departmanı genelde gayet ciddi insanlardan oluşur. Lak lak durumu pek olmaz yani.

 CREW PURSERS/HR:
Personelin belkemiği olan departman. Personelin her türlü işlemini bu arkadaşlar yapar. Mesela;
 Internet kartı almak, personel kartına para yüklemek, x limanında dışarı çıkmak için gerekli bilgi, kabin değiştirmek, aileyi gemiye misafir olarak getirmek, kütüphaneden kitap almak,maaşları almak vs vs.
her türlü bürokrasi vs. bu arkadaşlardadır.

 Gemiye bindiğinizde pasaportu bu departman tutar.

Personelle uğraşmak hakikaten zor bir iş olduğu için, nazik olunursa ona göre hizmet alınır.

 HR ise eğitimle uğraşan ufak bir departmandır. Genelde L/D(learning and development manager) ve HR managerdan oluşur.
 HR manager %99.9 kadındır ve direk kaptana bağlıdır.
Gemideki kariyerle alakalı eğitimleri verirler.

 Bir sıkıntınız var ise ve müdürünüz çözemediyse, HR'a gidersiniz.

 BRIDGE:
Ha, geldik zurnanın zırt dediği departmana. Kaptan, navigational officer,1. kaptan, 2.kaptan falan hepsi burdadır.
 Bu departman spesifik. Genel konuşursak denizcilik okulundan mezun olanlar direk *cadet* olarak başlar(mesela msc için, napoli denizcilik akademisi mezunları direk işe girer) ve yükselir yavaşça. 1500 dolardan başlar maaşları, spesifik saatlerde çalışırlar ve kabinleri direk köprü bölümünün olduğu kattadır. Köprüye özel bir kart dışında girilemez.
 Personeller güvenlik eğitimlerinin bir parçası olarak kontrat başı 1 kere girer, müşteriler ise tur departmanına para vererek köprü turu satın alır(evet tur departmanı para yapmak için her turu satar:) )
 Genelde gemiyi *süren* kişi 2.kaptandır bu arada. Limana girişlerde bütün köprü personeli hazır bulunur(sabahın köründe kalkarlar bunun için).
 Özellikle istanbul/çanakkale boğazı, St.Petersburg ve bazı limanlara giriş sıkıntılı(gemi dışından özel birisi gelir gemiyi yönlendirmek için) olduğu için, hepsi sabah 6 dedin mi ayaktadır.
 Hepsi sağlam para alır. Türk görmediğim bir departman. Sakız adalı yunan + hırvat çok gördüm ama.
 Geneli çapkın olup, gemiye yeni katılmış 0 tecrübeli kadınları avlarlar.

 GENTLEMEN HOST:
Bu inanılmaz spesifik ve her gemide olmayan bir pozisyon.Bu pozisyon için genelde *working holiday* deniliyor,yani şirket sizin için gemiye gidiş-geliş uçak parasını veriyor,gemide bazı avantajlarınızda oluyor(bedava tur,yeme-içmeye para vermeme vs).
 Diğer pozisyonlardan farkı bunun için para ödüyorsunuz(25 dolar günlük).Pozisyon aslında gemideki emekli kadınlarla dans etmek ve onlarla sosyalleşmek üzerine kurulu(kocaları mefta,neden acaba diye bir sorun bence).En önemli özellik dans etmeyi bilmeniz,centilmen olmanız vs.Yazayım gereksinimleri:
 -Single men, 40 to 70 years old, who are still young at heart.
-Very sociable gentlemen with excellent manners. Good minglers who enjoy dining, dancing, games, shipboard activities, and touring ashore with all guests. 
-Always dancers! Especially men who have taken social ballroom dance classes.
-Kind, honorable and smiling community-minded volunteers.
Görüleceği üzere bu cidden spesifik bir pozisyon.Özellikle emekliler için.


 Websitesi: http://www.theworkingvacation.com/text/about2.html


Bu saydıgım departmanlar dışında değişik pozisyonlarda mevcut, mesela:
 -IT officer: Bilgisayardan sorumlulardır, genelde 3-4 kişidir bu arkadaşlar. Gemideki internet cafeyi yönetir, sistem sorunlarını falan hallederler.
 -Florist: Çiçekçi. Evet bildiğiniz çiçekçi. Sormayın detaylarını ama.
 -Quartermaster: Gemideki genel envanterden sorumludur.
 -Tailor: Terzi işte, uniformada sıkıntı varsa onu halleder.
 -Laundryman: Büyük bir departman aslında, housekeepinge bağlı. Çamaşır yıkama/yağlama vs. ile ilgilenirler. Geneli asyalıdır(çinli olanda var).
 -Youth Staff: Gemideki çocuklarla ilgilenen kreş departmanı. Bazı gemilere çok fazla çocuk gelir, hatta bazı şirketler(bkz. disney cruise line) çocuk üstünedir. İş yükleri gemideki çocuk sayısına göre değişir. Geneli 20 yaşlarında olan genç kadınlardır. İngiliz,güney afrika, kanadalı vs.
 

Şimdi bazı Cruise şirketlerinin kariyer sayfalarını yazıp,bilgi vericem:

 Princess Cruises:
Websitesi:http://www.princess.com/careers/shipboard-cruise-jobs/onboard-careers/
Ben bunlarla çalışmadım,ondan dolayı kulaktan dolma bilgilerim var sadece.Ajanslarla çalışıyorlar ve Türkiyeye en yakın ajans şu an napoli gibi gözüküyor.
 Mağazalar için başlangıç maaşı 1250 dolar sabit diye duydum,kontratlar geçtikçe o da artıyormuş.Komisyon yok.
 Kalite olarak Celebrity kalitesinde bir firma(yani orta-üst düzey).Şahsen kötü birşey duymadım kendileri hakkında.
 Lakin mağazalar için sadece batı avrupa vatandaşlarını alıyorlar diye bir duyum aldım.Hoş bu teyit edilebilir ajanslar sayesinde.

 Royal Caribbean Cruises:
Cruise sektörünün en büyük 2.şirketi olan Royal orta sınıf,genelde amerikan ailelerine hitap eden bir şirket.
 Websitesi:http://www.royalcareersatsea.com/pages/about_hiring_partners
Ajanslar görülebilir.Aralarında türkiye yok ama en yakın ülkeden bilgi alınabilir.
 Zamanında baya baya türkün çalışmak için gittiği şirkettir ayrıca.
Bunun dışında Royal caribbean Celebrity cruises,Azamara(ultra lüks),Tui'nin %50si(alman),Pullmantur'un %49u(ispanyol) ve CDF(fransız) şirketlerininde belli hisselerinin sahibidir.
 Celebrity için websitesi:http://celebritycareersatsea.com/
 Celebrityde çalışmak için önerilir tarafımdan.

 -Carnival Cruises:
Bu şirket Cruise sektörünün en ağır abisidir ve Royal'in ana rakibidir.Bünyesinde P&O(ingiliz),Princess,Aida(alman),Costa(italyan),Cunard(İngiliz),Holland America,Seabourn(Ultra lüks) gibi markaları barındıran çok uluslu bir şirket.Ciddi anlamda gemiye sahiptir.
 Websitesi:http://www.cclcareers.com/
Kendisi *fun ship* olarak hizmet verir.Yani öyle *5 yıldızlı süper lüks* olucam diye bir amacı yok Carnival'in.Zaten 250 300 dolara cruise satıyorlar amerikalılara(karayipler mesela).Öyle kalite yok yani,doldur babam doldur.
 Tabi ki bunlarda ajanslarla çalışıyor.

Birkaç tane örnek verdim şirketler ve iş bulma konusunda.Aslında basitçe konuşursak,*şirket ismi+career* yazarak,o şirketin kendi özel websitesine ulaşılıp,gerekli bilgi toplanabilir.

 Şöyle diyebilirim ki, her cruise şirketi ajanslarla çalışır ve kendi bünyesinde de başvuru alır.

 Olay baya basit yani.

 Ufak tefek notlarla bitireyim:
-Cruise sektörü kapalı bir kutudur.İçine girmesi zordur(aslında o kadar da zor değil)+zaman alır.Lakin bu durumun avantajı yüzlerce gemi olmasına rağmen aslında herkesin birbirini tanıması,diğer şirketleri bilmesidir.Yani bu sektörün içine girdiğiniz zaman diğer şirketler hakkında da bilgi sahibi olursunuz.
-Kapalı bir kutu olduğundan dolayı karadan alınan sertifikalar,eğitimler falan çok işe yaramaz ve tanınmaz(spesifik sertifikalar ve diplomalar hariç).Yani tanınır da bir işe yaramaz.Gemide çalışmak çok spesifik birşeydir ve karada buna benzeyen hiçbirşey olmadığı için,cruise tecrübesi olan kişiler diğer cruise şirketlerinde başvurduğunda devasa bir + alırlar.
-Karadaki pozisyonunuz,gemideki pozisyonunuza asla denk değildir(teknik pozisyonlar hariç tutulabilir).Eğer karadaki 5 yıldızlı bir otelde yeme içme müdürüyseniz,gemiye yeme-içme müdür olarak giremezsiniz(eğer otel uluslararası tanınan bir otel değilse,öyle olsa bile size bakar aslında).En iyi durumda şef garson olarak girersiniz,genelde direk garson olursunuz.
-Aynı şekilde gemideki pozisyonunuz(otel için geçerli) karadaki pozisyonunuzdan bir tık aşağıdadır.Yani gemide Bar müdür yardımcısı iseniz,karada lay lay lom bir şekilde bar müdürlüğü yapabilirsiniz.Veya gemide yeme içme müdürü olan birisi,çok rahat karada otel müdürlüğü yapabilir.
-Geminin dinamikleri karadan inanılmaz farklıdır.Her karada çalışan kişi aynı pozisyonu ve işi gemide yapamaz.Ciddi anlamda efor sarfetmek gerekir gemi için.
-Genelde gemiye girdikten sonra 2 ay içinde insanlar karar verir kalıp kalmayacaklarına.
-Gemideyken alacağınız her evrağı titizlikle düzene sokup saklayın.Özellikle kontratların orjinallerini,maaş bordrolarını,şirketten yollanan her resmi belgeyi saklayın.Vize başvurusunda işe yarar,gemiden ayrıldıktan sonra başvurulan şirketlerde *kardeş bak ben bunlarla çalıştım*'ın resmi kanıtıdır,askerlik için gerekir,vs vs.Resmi evrak atılmaz zaten,manyak mısınız?
-Denizci olarak SGK'dan muafsınız.Dilekçe yazmanız gerek,söyleyeyim.

Hadi bakalım bol şans.Soruları da bu başlığın altında alayım.

26 Temmuz 2016 Salı

Ülkelere göre müşteri Tipleri

 Darbe muhabbeti azaldığına göre,yazmaya devam edebilirim.
Şimdi tahmin edilebileceği üzere gemide biz sürüyle farklı yerden gelen insanlarla uğraşiyoruz,e durum böyle olunca bazı ülkelerden gelen insanların benzer yanları olduğunu keşfediyorsunuz.

 Burada yazacaklarım tamamen genelleme olup,doğruluk payı taşımamaktadır.

Amerikalılar:Cruise endüstrisini tek başlarına ayakta tutan bir millet tabi ki yazımızın tepesinde yer alacak.Aslında tarihi anlamda Cruise'u başlatan İngilizler olsa bile,en büyük şirketleri kuran,yöneten ve cruise sektörünün %90ini elinde tutan amerikalılardır.Hatta ve hatta çoğu şirketin ana merkezi Miami'de *caribbean way* denilen tek bir cadde üstünde bulunur.Fantastik.
 Amerikalıları aslında genellemek inanılmaz zor.350 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz,eyaletlerin hepsi farklı,batı-doğu kıyısı farklı,hatta iç savaş 1700lerde olmasına rağmen,kuzey ve güney eyaletleri arasında da ciddi farklar mevcut.Güney eyaletlerinde siyahilere ve meksikalılara daha ağır ırkçılık yaparlarken,bazı kuzey eyaletlerinde siyahiler bile yoktur.
 Lakin bu demek değildir ki Amerikalıların bazı ortak yönleri yoktur.Sonuçta herkesin sistemin bir parçası olması gerektiği zorunlu olan bir ülkeden bahsediyoruz.Bu arkadaşlar sizinle gayet güzel hoşsohbet etseler bile,arkanızdan sizi resepsiyona çok rahat şikayet edebilirler ve bunun sonuçları ağır olabilir.
 İşinizi iyi yapmanız,kendilerine dokunacak bir hata kesinlikle yapmamanız ve sürekli gülümsemeniz gerekmekte bu arkadaşlara hizmet ediyorsanız.Sahici değil,tipik batılı *fake* gülümsemesi kafidir.Onlarda içten gülümsemeyecek zaten size.Bunun dışında sürekli bir *how are you* sorusu gelir,hatta bazılar selam bile vermez,direk how are you diye girer,cevabını aslında umursamaz,öyle alışmıştır.
 Şerefsizlik yapma kapasiteleri hakkında bir örnek vereyim;Geminin birinde ana yemek yenirken bu arkadaşlardan bir tanesini boğazına yemek kaçar,servis eden garson direk bunu arkadan tutup,basınçla yemeği çıkartır(hareketi var bunun ilkyardımda ya),herifin ciddi ciddi hayatını kurtarır,adam teşekkür eder ve gider.1 hafta sonra gemi şirketine ve bu elemana dava açar,sebebi ise *yemeği boğazımdan çıkarırken kaburgamı hafif çatlattı,xx milyon dolar tazminat istiyorum*dur.Gemi şirketi işin içinden çıkamaz,herifi şutlamak zorunda kalır.Bu kadar ağır şerefsizleri çıkmaktadır aralarından.
 Bazıları sizinle,geldiğiniz ülkeyle,vs. baya ilgilenir,çok azının gerçekten bilgisi vardır ama.Böyle bir durumda eğer gemideyseniz diplomatic ve *politically correct* cevaplar verilmesi ve dine,siyasete falan hiçbir şekilde girilmemesi,girilmesi gerekiyorsa nötr cevaplar verilmesi gerekir.Yani *erdogan kötü ya,bak neler yaptı* diyorsa karşınızdaki *anlıyorum* tarzı cevaplar verilmesi lazım ki muhabbet hemen bitsin,uzamasın.Karşınızdakinin kim olduğunu bilemezsiniz+zaten bu tür muhabbetlere girmek yasaktır,girilse bile kişisel fikrinizi söylemeniz yasaktır.
 Genelde bu arkadaşlar ABD dışında bir yere gittiğinde nasıl ki biz hayvanat bahçesini nasıl geziyoruz,aynen öyle gezerler.
 Bunun dışında aralarından ciddi anlamda dindar olanları,milliyetçi olanları(aynı bizimkiler gibidir bu tipler) çıkabilir.Uğraşmayınız.
 *İndirim* lafı büyülüdür.Eğer birşeyde indirim varsa(fake yada değil) kafayı yerler.Black friday zamanlarını haberlerde okuyanlar nasıl birşey olduğunu çakmıştır diye düşünüyorum.Ciddi ciddi birbirini ezenler var.
 Ayrica bu arkadaşların kişisel alanlarına saygı gösterilmesi gerekir.Asla ve asla dokunulmayacak kendilerine(onlar size dokunabilir ama),hatta çocuk,bebek varsa bile kesinlikle(bak kesinlikle diyorum) dokunmamanız gerekir.
 Bütün bunlara rağmen,sağlam para bırakırlar.Özellikle avrupa ve asya sezonunda.

 Kanadalılar:İşte en sevdiğim milletlerden bir tanesi.Kendilerini tecrübe edene kadar *yandan yemiş amerikalı işte* diye düşündüğüm bu millet,valla çok tatlı çıktı.
 Muhabbetleri iyi ve rahattır,şikayet etmezler,memnun etmek kolaydır,kasıntı değillerdir.Amerikalıların aksine dünya hakkında biraz daha bilgililerdir bunlar.
 Ayrica sapık gibi para harcarlar.Kanada da herşey pahalıdır da ondan.
Bu yazdıklarım Quebec(yani fransızca konuşulan eyalet) için geçerli değildir.
 Gördüğüm tek kötü özellikleri İngiltereden baya etkilendikleri için(bağımsızlık sonrası da) *politically correct* manyağı olmalarıdır.Yani çoğu Kanadalı *ben ISISden hoşlanmıyorum,islam kötü,müslümanlar terörist* falan demez,korkar,*ırkçı* damgası vurulacağına inanır.Bundan dolayı çoğu konuda negatif cevap alamazsınız.
 Baya baya da naziktir bu arkadaşlar.ABD'den ve amerikalılardan içten içe çok haz etmedikleri hissiyatını yarattılar bende.
 Bir de Quebecte herkes ingilizce bilmez,ülke dışına çıktılarında bile konuşmayabilirler(fransız artığı olduğu ne kadar da belli),cinnet geçirmeyin yani.

İngilizler:Bu yazacağım biraz ağır olabilir ama özgür konuşma kapsamına giriyor,ondan hiç gücenmiyorum.
 Dünyadan tamamen silinse zerre eksikliğini hissetmeyeceğim ve üzülmeyeceğim bir millettir ingilizler.Hatta atom bombası da atılabilir,hiçbirşey hissetmem.
 Yazacaklarım büyük ihtimal Londra için geçerli değil,çoğu kişinin Londra tamamen farklı bir yer dediğini duydum,ki zaten londralı kimseyle de çalışmadım ve müşterim olmadı.Benim tecrübem ufak tefek şehirler,kasabalar,köylerden vs. gelenlerdi.
 Müşteri olarak konuşursak açıkçası çok bir sorun yaşamadım,güzel de muhabbet etmişliğim var.Lakin muhabbet ettiklerim genelde *baby boomer* dediğimiz,şimdi emekli olan insanlardı.Dünya hakkında fikirleri olan,gezen,hafif soğuk olan ama rahatça konuşulan kişiler.Lakin hala manyak gibi içiyorlar,nedenini hiç anlamadım,anlatan birisi olursa da anlayacağımı zannetmiyorum.
 Gelelim benim jenerasyon ve daha gençlere(yani 28 yaşındayım,35 yaş ve altı diyelim).Bu tipler ırkçını,o.ç'nin en önde bayrak sallayanıdır.İngilterede doğmuş büyümüş,aksanı bile tamamen aynı olan birisine *o bizden değil,annesi babası hırvat*(kadın hayatında hırvatistana gitmemiş) diyen ve aralarına almayan tiplerden bahsediyorum.
 Saf ingiliz değilseniz,aralarına girmeniz imkansıza yakındır,girseniz bile sürekli sarcasm,iğneleme,şaka yollu küçük görme muhabbetleriyle uğraşırsınız.Eski sömürgelerinden gelenlerle çok iyi anlaşırlar(ABD'li,avustralyalı,kanadalı falan).Çok ciddi bir mafya örgütlenmeleri vardır gemide,birbirleriyle içip,sonra arkalarından konuşsalar bile,birbirlerini kollarlar,herşeyden haberleri vardır.
 Kendilerine göre İngiltere dünyanın en mükemmel ülkesidir ve hiçbir kötü tarafı yoktur.Asıl zurnanın zırt deliği buradan giriyor,eğer siz(yani 3.dünya ülkesi vatandaşı) bu adamların ülkesini eleştirmeye kalkarsanız,direk cephe alırlar,savunurlar,ülkenize laf ederler,ışık hızıyla bu bilgi gemideki bütün ingilizlere gider.Bu eleştiri *ben cadbury çikolatasını sevmiyorum,çok tatlı* gibi inanılmaz basit birşey olabilir.Kraliyet ailesini kendi aralarında(veya sizinle muhabbette) eleştirebilirler,lakin siz birşey diyemezsiniz,derseniz yandınız.
 Gezmekten anladıkları *ya plaja gidelim,ıstakoz gibi yanalım*dan ibaret olup,gittikleri yerlerin yerel yemeklerini,kültürünü,tarihi yerlerini falan tanımaya tenezzül bile etmezler,direk ingiliz yemekleri varsa(buna gülesim geliyor,çok ağır hemde) oraya giderler,olmadı burger king.
 Bu gözler kaç tane ingilizin ispanya ve italyada burger king aradığını gördü.
Kendi mutfaklarının muhteşem olduğuna inançları tamdır.En güldüğüm salaklıklarından birisi de budur.
 Hala *kraliyet vatandaşı* sanrısındadırlar(cem yılmazın anlattıkları kelimesi kelimesine doğru evet),azımsanamayacak bir kısmının *iyide ben suç işlesem birşey olmaz ki başka ülkede,ingiltere kanunlarına göre yargılanmam gerekir* tarzı bir düşüncesi vardır.Hatta bazıları kendi pasaportlarının diplomatik dokunulmazlık falan verdiğini düşünür.Dalga geçmiyorum.
 Benim neslimin ciddi ciddi dünyadan haberi yok.Türkiyede kendileriyle eşdeğer olan insanlar çok daha kalitelidir bu tiplerden,kalıbımı basarım.
 Eğer çalıştığınız takımda bu arkadaşlar var ve bunların arasında kadınlar ve gay'ler(hayır homofobiklikle alakam yok,sadece tecrübe.10 tane gay oda arkadaşım olmuştur şimdiye dek) var ise İNANILMAZ ÖTESİ dikkatli olmanız önerilir.Bu kadar arkadan iş çeviren,sizi baltalayan,yardım etseniz bile sizi şikayet eden tiplerle karşılaşmadım ingilizler dışında.Genetik olarak hepsinde bir *politikacılık* var.Sokaktan adam çevir,Türkiyeye başbakan yap,çoğu kişiyi parmağında oynatır,öyle bir yetenekleri var.Erkeklerin arasından da gayet kafa,rahat tipler çıkabiliyor,sorun yok o konuda.
 Bunun dışında,aşağı yukarı hepsi *fake* naziktir.Paso sorry der,excuse me der,umurunda bile değildir,otomatik der bunu,robot gibi yani.İngilterede ses tonuna göre *sorry*nin 10 anlamı olduğunu biliyormuydunuz mesela?
 Hayat felsefeleri genelde *içelim,sıçalım,sonraki gün ne yaptığımızı hatırlamayalım,sürekli parti yapalım,weed,uyuşturucu falan ne varsa alalım,dünyadan haberimiz olmasın zaten sıkıcı* şeklindedir.
 Tiksindirici.
 Ha bir de hemcinslerime söylüyorum bunu;İngilterede doğup büyüyen birisiyle evlenmeyi,ciddi ilişkiye girmeyi sakın ha sakın(bak sakın diyorum) düşünmeyiniz.Boynuzların sayısını unutursunuz bir süre sonra.Hoş o kadar çakaldırlar ki,haberiniz bile olmaz.Kendi erkekleri kadınlarını *en az feminen olan kadın* seçti,*slut*lıklarından şikayet ediyorlar ki ingiliz erkeği baya geniştir.Artık buradan nasıl bir sonuç çıkariyorsanız bilemem.Ağızlarıyla içemeyen bir millet bunlar.
 Ha birde pintidirler.
Arada bir ingiliz mutfağı muhabbeti oluyor,gülmekten geberesim geliyordu.Hindistan olmasa açlıktan geberecek bir milletten bahsediyoruz,yazık.

Galliler:Bu arkadaşları çoğunuz duymamıştır,anlatayım.Galli dediğimiz kişiler ingilterenin batısında olan *galler* adlı ülkeden gelen kişilere denir.Büyük britanyanın parçası yani,kendilerine ait yasaları var,başbakanı falan filan var.
 Galliler aslında güneyden ve kuzeyden gelenler olarak ikiye ayrılıyor.Güneyliler ingilizlerin yandan yemişiyken,kuzeyde galce konuşulur,hatta çoğu insan ingilizceyi ikinci dil olarak konuşur ve ağır anti-ingilizlerdir.Şahsen gallileri severim.
 Büyük britanyanın en az gelişmiş olan bölgesi olduğu için(maaşlar falan daha az),ingilizler bunlarla paso dalga geçer,ülkedeki koyun sayısıyla alakalı sürekli bir dalga geçme ortamı mevcuttır(bkz.sheepshagger).
 Britanyanın en güzel kızları da buradan çıkar ama.En baba müdürlerim ve tanıdığım en tatlı hatunlar bu bölgeden çıkmadır.
 Fakir oldukları için gemide çok para harcamazlar ama muhabbetleri süperdir.Kadınlarının aksanı inanılmaz tatlıdır ayrıca.
 Yaşam tarzları ingilizlerle benzerlik gösterir(içme,sıçma falan).
Kendilerine ingiliz demeyiniz ayrıca,baya alınıyorlar.

İskoçlar:İşte geliyor gönlümün efendisi diyeceğim iskoçları baya severim,hatta britanyada yaşamayı düşüneceğim tek yerdir iskoçya.Aksanları inanılmaz tatlı olup(amy macdonald dinleyiniz,fikir verir),küçük şehirlerden veya köylerden geldilerse ne dediklerini hiçbir şekilde anlamazsınız.
 Benim kendileriyle muhabbetim genelde karşımdaki kişinin hararetli bir şekilde konuşması,benim cümlelerden bazı kelimeleri çakıp,ana fikri oluşturup cevap vermem şeklinde oluyor.Hintli,pakistanlı,avustralyalı aksanını bile anlayan insanım,bu adamların aksanının ne kadar ağır olduğunu siz düşünün.
 Gayet muhabbet sever,ırkçılığı olmayan,aralarına çabuk kabul edilebileceğiniz insanlar topluluğudur.Tam eglenmelik,severim baya kendilerini.Kendilerine asla ve asla *ingiliz* demeyiniz(dayağa kadar gitme potansiyeli var),*British* yani britanyalı tabiri uygundur eğer karşılarındaki kişi yabancı ise.
 İçip sıçma ve yaşam tarzı konusunda ingilizlerden çok farkları yok birde.
Garsonlardan duyduğum kadarıyla bahşiş vermeme gibi bir pintilikleri varmış.Hoş ben 10 dolar almıştım ama o ayrı konu.
 İngilterenin aksine iskoçyanın yasaları baya baya farklı olup,kendi poundları bile var(britanya dışında geçmiyor,çeviremiyorsunuz bile).3 tane ayrı banka para basiyor,britanya içinde geçerli ama bazı yerler kabul etmiyormuş cahilliklerinden.Öyle demişti yetkili abi bi ara.
 Bağımsız olmalarını bekliyorum,hadi aslanlarım.

İrlandalılar:Bkz.iskoçya hakkında yazdıklarım.Zaten bu adamların dili,kültürü falanda çok benziyor birbirine.
 Ufak bir not yazayım;Galler,İskoçya ve İrlanda da bazı yerlerde insanlar galce konuşur ve birbirine benzer bu diller.Hatta galce koruma altında bu 3 ülkede.Lakin duymak için ufak köylere falan gitmek gerekiyor.
 Kuzey gallerden gelip *benim ana dilim galce* diyen çok kişiyle karşılaştım.

Ha bu arada ben britanya ve irlanda adasını yazdım da,bu arkadaşların birbirine düşman olduğunu düşünmesin kimse.Ülke dışında çok güzel kenetleniyorlar,o bakımdan güvenilmemesini öneririm.Laga luga muhabbetleri güzel o ayrı.

 Almanlar:Bunları da *doğu-batı* diye ayırmak gerek bence.Doğudakiler fakir olup,ingilizce konuşmazlar.Batıdakiler allah ne verdiyse.
 Severim almanları,rahat müşterilerdir,para da harcarlar.Lakin türklere karşı biraz soğuk olduklarını kabul etmek gerek.
Neden acaba?

 Fransızlar:Evet,favorime hoşgeldiniz.Hoş ingilizlerle karşılaştırıldığında fransızlar *melek* gibi kaliyor.En azından *politik doğruluk* manyağı olmadıkları için,sizden hoşlanmadıklarını direk anlayabiliyorsunuz.
 Bu arkadaşlar zerre(bak zerre diyorum) ingilizce konuşmaz,ama anlarlar,gemideki herkes kendilerinden nefret eder.
 Bu gözler nice fransız şehirlerindeki turist bürolarında ingilizce anlaşamayan turistler gördü(kim acaba).Turist bürosu bu yahu!
 Eğer turistseniz,üstüne bir de tc vatandaşıysanız,hayırlı olsun,150.sınıf vatandaşsınız(zerre abartmadım).Amerikalılar falan en azından pasaporttan kurtarıyor.
 Tatlıları,pastaneleri,uzun süreli vize veren elçiliği olmasa çekilmez fransızlar.Ülke güzel o ayrı.Ülke genelinde(özellikle güneyde) siesta durumu olabiliyor,dikkat.
Ha birde iyi para harcıyor çakallar.Fransa genel olarak pahalı bir ülke zaten.

 İtalyanlar:Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir,İtalyanlara çok ağır giydirmişliğim vardır,lakin bu insanlar çalışmak için doğmamışlar.Muhabbet olsun,parti olsun,bunlar için italyanlardan iyisi yoktur,ama çalışmak için de bunlardan kötüsü yoktur.
 Lakin Güney-Kuzey ayrımının bu kadar keskin olduğu başka bir ülke yoktur dünyada.Kuzey'i direk batı avrupa olarak düşünmek gerekiyor.İngilizce sorunu bile yok bak o derece.Lakin hafif soğukluk mevcut(yine de çok güzel muhabbetlerim olmuştur kuzeylilerle).
 En güzel kadınlar kuzeydedir.Hani evlenirim o derece tatlı olanları çok.
Güney ise tamamen bir keşmekeş.Müşteri olarak bu tipler o kadar itici ki,anlatması bile zor.Çocuklar *saldım çayıra* kafası,bağırıp çağıranlar,herşeyi yıkanlar,ingilizce diye bir dilin varlığından haberi olmayanlar falan,ne ararsan var güneyde.Lakin güneyin kendine ait bir güzelliği var her zaman(mesela bari'de kapıları açık evler,içinde yaşayanlar vs).Sokaktaki tipleri istiklal'e koy,zerre sırıtmaz,*mahmut abi naber* muhabbeti olur.

 İspanyollar:Bkz.yukarıdaki italya yazım.Fark yok hiçbir şekilde.Dil yetenekleri italyanlardan da kötü ama.

 Türkler:Açık konuşayım,kendi insanımın en büyük sorunu dil bilmeden ülke dışına çıkması.Hayır her gemide türk çalışan olacak diye bir kaide yok,ciddi zamanımı çalan birşey oluyor *çeviri* yapmak.
 Eskiden gemide sağlam para harcayan yurdum insanı,bu aralar alıştı,saat/parfüm dışında çok birşey almıyor.Çanta hariç,çanta manyakları inanılmaz fazla.Yurtdışı olmasının avantajı çok şikayet edilmiyor(artık korku mu çekingenlik mi bilmem),yoksa benim insanım şikayetsiz olmaz.
 Lakin arada iyi oluyor 1-2 tane türk müşteri gemide.Muhabbet vs.

 Yunanlar:Bkz.yukarıdaki Türkler hakkındaki yazım.Yunanlar biraz bağırıyor ve ingilizce sorunu çok yok,aramızdaki farklar bu şekilde.
 Diğer herşey aynı,mimikler bile.Ben zaten yunanlarla türklerin arasındaki farkın sadece din olduğunu savunurum her zaman.

 Çinliler:Yazımızdaki en fantastik tipler olan çinliler.Çin bilindiği üzere komünist(!) bir ülke ve insanları dil bilmediği için,genelde ülke dışına çıkma olayı *150 kişi toplanalım,turla gidelim* şeklinde oluyor.
 Lakin bu adamlar o kadar görgüsüzler ki,şaştım kaldım çoğu zaman.Sürekli bir bağırma,car car konuşma durumu mevcut.Romadaki çeşmeye ayaklarını sokup,uyarılınca bağıran bir millet bu çinliler.Hatta turist olarak giden çinliler hakkında o kadar çok şikayet gelmişki,artık devlet bunlara *avrupada dikkat edilecek görgü kuralları* tarzı bir broşür veriyor.
 Bu arkadaşlar grup halinde gezer,car car konuşur,gerekli olduğunda tur lideri bunu ingilizceye çevirir,siz kenarda izlersiniz.
 En büyük avantajları lüks mallara milyonlarca dolar harcamaktan kaçınmamaları.
Sonuçta çin komünist(!) olsa bile,ülke içinde çok ciddi miktarda zengin var ve bu insanlar avrupa/amerikaya gidip,paralarını saçmaktan hiç çekinmiyorlar.Kredi kartları çin dışında 10 bin dolarla limitli olduğu için,milyon dolarlarca nakit alıp gelen çok kişi gördüm.Hatta almanyada kiralanan bir arabada koltuklara saklanmış 2 milyon dolar buldular 2 sene önce falan.Köpek kokuyu almış.
 Hoş tek veya çift olarak gezen asyalı görmedim ben hiç.Bunu da asyada hiçbir zaman başarılı olamamış *bireysellik* kültürünün olmamasına bağlıyorum.Sürekli toplu bir iş yapma mevcut.

 Hintliler:Hintlileri de biraz ayırmak gerek.Batı ülkelerinde yaşayıp gemiye gelenlerle,hindistanda yaşayip gemiye gelenler arasında ciddi fark var.
 İlk grup amerikalılar gibidir,gereksiz şeylere çok para harcamazlar,eglenirler,muhabbetleri iyidir,giderler sonra.
 İkinci grup ise,Hindistandaki kast sistemi ve eşitsizlik sağolsun,Cruise'a gelebilenler manyakça zengin kişiler olduğu için,mağazayı boşaltırlar.Lakin boşaltmadan önce kafanızı şişirmeyi,sürekli pazarlık yapmayı(sabit arkadaşım fiyat,valla bak sabit,kazıklamıyoruz alla alla) ihmal etmezler.Hani bizdeki gibi *indirim yok mu? hiç mi yok* muhabbeti direk.

 Ruslar:Ruslar genelde *şişman zengin eleman-güzel yiyici kadın* çifti olarak geliyorlar.Adam çok konuşmuyor genelde parayi veren olduğu için,kadın ise en büyük ve en çok parlayan parçayı seçer mücevherat bazında.Rus kadınlarının sevdiği spesifik parçalar olur yani.
 Biraz kafa şişiriyorlar ama,rusların zengini sağlam mal alır,onu da söyleyeyim.
Bu arada ingilizce konuşmazlar.

 Jamaikalılar:Bunlar ilginç bir grup.Jamaika aslında güzel bir ada olsa da(geceleri ölümüne tehlikeli o ayrı) devlet Türkiyeden bile boktan olduğu için,cruise'a gelenleri hali vakti yerinde insanlar oluyor.
 Yani ya çok zenginsin,ya da çok fakir.Devlet zaten kendi vatandaşını sallamıyor,ülkeyi satiyor paso.
Bob Marley'de buralı,ekleyelim.
 İnsanlarını severim,muhabbetleri güzel,aksanlarını anlamak inanılmaz zordur ve tatlıdırlar genelde.Mükemmel tavuk yapıyorlar bir de,söyleyeyim.
 Para harcarlar,muhabbette yaparlar gemiye gelenler.Rahattırlar yani.

 Barbadoslular:Barbados karayiplerdeki en gelişmiş adalardan(hollanda/fransaya bağlı olanları geçersek,bunlar bağımsız),lakin kişi başına düşen gelir Tr ayarında olduğu için,çok bir harcama olmuyor bu arkadaşlar tarafından.
 Lakin tipik karayip insanı olarak muhabbetleri iyidir,kalpleri de öyle.
Alışveriş yaparken fix olarak kendi paralarına çevirirler,akılda olsun 1 ABD doları,2 Barbados doları eder.

 Finler(genel olarak nordik ülkelerinden gelenler diyelim):Açıkçası finleri hiç amerikan gemilerinde görmedim.Bunlar avrupa gemilerinde takılıyorlarmış.
 Valla soğuk nevale bu insanlar da,2-3 fince kelime duyunca pamuk gibi oluyorlar.Lakin Nordik ülkelerinde sahip olduğun şeyleri millete gösterip,hava atma gibi bir kültür olmadığı için(başbakanın bisiklet kullandığı ülkeler bunlar),lüks tüketim baabında bir para harcadıklarını görmedim.
 Aralarından çok tatlı olanlarla karşılaştım çok.Özellikle İsveçliler konuşmayı seviyor.Alkol/sigara dışında para harcamalarını beklemeyin yalnız.İngilizce seviyelerinde tabi ki problem yok.

 Latin Amerikalılar:Bunları tanımak inanılmaz kolay.5'li 10'lu bağıra bağıra yürüyen kadın grupları görüyorsanız,onlar latin amerikalıdır(latina diyoruz bundan sonra).Bu kadınların kocalarını daha görmedim ama mağazaları boşalttıklarını çok kez gördüm.
 Sonradan anlaşıldı ki marka ürünler latin amerikada ağır pahalı.Bundan dolayı çantadır,saattir,parfümdür direk dalıyor bu hatunlar.
 Bunun dışında latinaları diğer ülkelerden ayıran en önemli fark gece alışveriş yapmayı sevmeleri.Gece 11'den sonra başlar bunlar,şaşırmayınız.
 Ha bu arada ingilizce bilmek mi? İngilizce ne,dil mi? Sorularını sorarak dil seviyeleri hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
 Vücut dili tabi ki her yerde geçerli.

 Avustralya-Yeni Zelandalılar:Valla bunları severim,gayet neşeli ve konuşkan oluyorlar.Türk olunca zaten konu direk *gallipoli* yani çanakkale.Lakin hepsi doğma büyüme avustralyalı olmayabiliyor,söyleyelim bunu kenarda dursun.
  Avustralya bok gibi pahalı bir ülke olduğu için,artık bavul ne kadar alırsa tıkıyolar bunlar,alkol olur sigara olur vs.
  Aksanları zordur yalnız.
 Kızları da güzeldir,gönül kaptırmamak koşuluyla tabi.Hani üzülmeyin diye diyorum.Dünyada erkekleri tek gecelik ilişkiye zorlayan iki ülkeden bahsediyoruz(evet istatistik yaptılar,hatta erkeklere sordular).
 Neyse,konu kaymasın.Tam partilik,mangallık insanlar bunlar.

 Caponlar:*Fotoğraf çekemeyince ölen japon* hadisesini görebileceğiniz bu milliyete mensup kişiler ordu halinde dolaşır,herşeyi ve her yeri fotoğraflarlar.Hani çift olarak gelen açıkçası hiç görmedim.
 Gelenlerde zaten emekliler oluyor,lakin hepsi kadın,erkeklere ne olmuş sormak istemedim.
 Alışveriş kısmı sıkıntılı.Eskiden sağlam alışveriş yaptıklarını duydum,lakin japonyadaki ekonomik durgunluktan dolayı fazla lükse girmiyolar şimdi.Çinliler gibi grup halinde dolaşırlar,ingilizce bilen olmaz.
 Hoş haklarını da yemeyeyim,bazen basit konuşanlar bulunabiliyor.Genelde ellerinde ufak bir translator tarzı makina oluyor,onunla anlaştığımız çok olmuştur.
 Tatlı insanlardır,severim caponları.Zararsızlar sonuçta.*Türküm* dediğinizde pozitif tepki alacağınız ender milletlerden.

  Yazının başında dediğim gibi,burada yazılanlar genelleme olup,herhangi bir geçerliliği yoktur.