24 Ekim 2012 Çarşamba

Vancouver-Kanada

 İlk liman olan Vancouver ile başlıyorum.
Aslında 3 cruise boyunca Vancouverda dışarı çıkamamıştım,sezon değişikliğinden dolayı sürekli mal geliyordu çünkü.En sonunda 2 tane sloven kankamla dışarı attık kendimizi sabah 8de.
 Şehir hakkında bilgi verirsem:
-British columbia eyaletinin en büyük şehri ama başkent victoria.Vancouver'i istanbul gibi düşünün işte.Victoria ile aralarında sürekli gemi seferleri var,1.5 saatte gidiyor.
-Kanadanın 3. en büyük şehri.1 milyonun üstünde nüfusu var.
-ABD sınırına inanılmaz yakın,40 dakikada sınıra geliyorsun.
-Kendisine en yakın amerikan şehri seattle.
-Ciddi bir asyalı nüfusu var.Özellikle hong kongdan varlıklı aileler gelmiş buraya,west vancouver bölgesinde kalıyorlar genelde.Anlaşılacağı üzere nişantaşı tarzı bi yer oluyor orası.
-Beyaz yakalılar,orta direkler vs. north vancouver bölgesindeler.Geneli asyalı değil,beyaz bu adamların.
-Ciddi bir ekonomik uçurum var bu iki bölge arasında.Beyazlarda bu işten ciddi kıl kapıyor aslında.Geçen yıl ciddi olaylar çıktı bu yüzden.
-British columbia eyaleti doğal güzellikleriyle çok ünlü.Bu demek oluyor ki,şehirden biraz uzaklaşınca saçma sapan güzellikte mekanlar göze çarpiyor.Yazar burda saçma sapanı iltifat olarak kullanmıştır.
-Şehir ciddi anlamda pahalı.Düzgün bir yerde evler 1000 dolardan başliyor.
-Şehirde ciddi anlamda fazla hollywood filmi çekiliyor.
-Favori şehirlerimden birisi oldu ama,yaşanabilir izlenimi verdi.
 Aslında şehirde çok fazla gezilecek yer yok.Olanlarında bir bölümü şehir dışında yer aldıgından dolayı gidememiştik.
 Vancouver cruise terminali *canada place* diye geçiyor.Havaalanı gibi baya karışık bir mekan,limandan dışarı yürümek 15 dakika aliyor rahat.
 Canada place'ten manzaralar şöyle:




  Terminal sadece 2 gemi aliyor,biz her pazar buraya geldigimiz için,hep holland america gemisiyle birlikteydik.2 gemide filolarının en küçük gemisiydi.

 Vancouverda görülmesi gereken ilk yer *gastown* adı verilen eski şehir.Amerika kıtasında eski şehir kavramı pek yok,ama bu adamlar yapmış.O hissi veriyor.
 Şehir 1867de gastown etrafına kuruluyor.Alaska şehirleri gibi,ilk göçmenler altın aramak için geliyor ilk defa buraya.Sonrada gelişiyo işte,bilmiyorum o kadar detayını.

 Gastowna doğru giderken new york tarzı gökdelenler şaşırttı bizi çok;




 Aslında vancouver biraz new yorka benziyor.Gökdelenlerin oldugu bölge new yorktaki gibi bir ada,ufak manhattan diyebiliriz.Ama çok daha temiz hali.Evsizler bile para vermeyeceğinizi anladıgı zaman *özür dilerim efendim* diyip geri çekiliyolar.
 Şimdi kanadanın sosyal sistemi sebebiyle evsiz olması imkansız.Vancouverdaki evsizler genelde devletten yardımı kabul etmeyip,kendi istekleriyle böyle yaşiyorlar.Hatta ufak çaplı bi pazarları bile var adamların.

 Düşük gelirli kişilerin yaşadıgı mekandan bir görüntü aldım hemencecik:
  Sol taraftaki *xxx adult shop* tabelasi dikkat çekiyo tabi.

Gastowna yürürken amarigan tarzı villa tipi evlerde vardı.

  Gastowna gelmiştik bile:

  Burası saat kulesiyle ünlü:
 Şu mekanida sevdim ama giremedim içine:
 Diyo ki,*iyi yiyin,fit kalin,zaten öleceksiniz*

Alaskadan deli gibi *jade* çıkmakta.Jade yarı değerli bi taş aslında,türkiyede çin versiyonu bulunuyo.Vancouverda tabi nasibini almış bundan.

 İkinci resimdeki arkadaş benim boyuma yaklaşiyodu.

 Heykelimizde eksik değil tabi.
 Kanadanın pasifik tren şirketi için çalişanlara adanmış bu.

 Gastowndaki en ünlü restoran *spaghetti factory*.Fotografını çekmedim ama internet siteleri var.Gayet güzel bi mekan,spaghettisi efsane,mekanın ambiyansıda efsane zaten.İçerde oturunca tren vagonlarının içinde masalar falan var,takılabiliyosunuz yani.
 Bunun dışında yerlilerden bi tanesi ufak bir dükkanda hizmet veren makarnacı bi abiyi önermişti,sabahtan itibaren sıra oluyomuş önünde.Gidemedik tabi.

 Çin mahallesine doğru yollandık gastowndan sonra:

 Çin mahallesi Amerika kıtasının en eskilerinden,belki en eskisidir emin değilim o konuda.Tamamen farklı bi diyar,tabelaların hepsi çince,ingilizce konuşan az buz insan var.Almanyadaki türk mahalleleri gibi düşünün işte.

 Çok değişik şeyler gördük burda:


  Baharatta eksik değildi tabi

  Dükkanlar baya orijinal
  Çin mahallesinden sonra kaybolduk diyebilirim.Deniz kenarından agır agır yürürken şöyle bir manzara vardı:
  Anıt eksik değil tabi:

  En önemli görülecek yerlerden birisi stanley parktı.Central park tarzi bi yer,ama baya geniş.İçinde totemler falanda var.Ama gel gör ki tembellikten ve uzak olmasından dolayı kıçımı kaldırıp gidemedim.Zaten alaskada bol bol totem görecektim.
 Özet geçersem şehir hakkında;görülmesi gereken bi yer aslında,gayette güzel yaşanır.

 Sonraki durak,
Icy Strait Point











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder