4 Kasım 2012 Pazar

Castries,St.Lucia

Gittigim adalardan en tehlikelisi St.Lucia idi.Özellikle fakir kesimin oldugu başkent castries ciddi manada güvensiz oldugu izlenimi uyandırıyor.Ayrica karayip adaları arasında en fakirlerinden bir tanesi.Belki tehlikeli değildir ama özellikle castries'in uyandırdığı izlenim o şekildeydi,gemideki diğer kişilerde ayni şeyi söyledi zaten.

 St.Lucia'da önceki iki ada gibi commonwealth üyesi ve doğu karayip doları kullaniyor.Başkent castries.
Ada kolonizasyon döneminde fransızlarla ingilizler arasında gidip gelmiş.

 Ana dil ingilizce,ama neredeyse herkes fransızcada konuşabiliyor(ama karışık bir fransızca bu).

 Ayrica volkanik bir ada oldugundan dolayı ulaşım zor.20 km 1 saat sürüyor.

Biz ne yaptık?
 4 kişilik bir grup olarak çıkıp ilk önce castries,sonra milli parkı dolandık.

Şehirden başlayayım.
Bu piramit şekilli bina fransız kültür merkezi:
 Niye böyle bir şekilde onuda bi anlasam.

 Devam edeyim:





















  Sonra taksiye atlayip parka doğru yola çıktık(toplu taşıma yok çünkü).
Ulusal park aslında gayet geniş bir arazi.İçerisinde amerikalıların ikinci dünya savaşı zamanında kullandıkları radyo alıcısı,kolonizasyon zamanında kullanılan binaların harabeleri bide kale var.
 
  Dedigim gibi,arazi büyük.En tepedeki kaleye çıkmak için baya efor sarfetmek gerekiyor ama manzara süper.




















 Fotograftaki Norwichten Benjamin,ayni zamanda oda arkadaşımdı:
 Hindistandan Mani ile Kolombiyali Carolina,arka planda Benjamin:

  Tepeye çıkarken 2 tane alman turistle karşılaştık.Eşcinselmiş kendileri,çift olarak gelmişler.Güzel bi muhabbetimiz oldu kendileriyle tepeye çıkarken.
  Tepedeki kale şöyle:








 Efsane manzara şu şekilde:









 Her çıkışın dönüşü güzel olur derler.Dönüşün patikası ayri oldugu için,direk kumsala indik.
Pina colada yapan ufak ama orijinal kafeye uğradıktan sonra dönüş saati için anlaştıgımız taksi gelmişti.



 St.Luciadan bu kadar.

 Sırada Barbados var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder