5 Temmuz 2014 Cumartesi

Selanik

 Uzun zamandan sonra tekrar yazıcam -ki garip bi his aslında bu-.Normal şartlar altında bir yeri gezdikten hemen sonra yazardım lakin bu gerizekalı şirket yüzünden bırak dışarı çıkmayı,yatağımdan kalkacak enerjiyi bile zor bulabildiğim için ilk önce kontratımın bitmesi gerekiyordu Selaniği yazmak için.

 Basitçe anlatmak gerekirse,selaniğe gideli 2.5 ay falan oldu.Ne kadar boktan bir şirkette çalıştığım anlaşılsın diye söylüyorum.Fotoğraf makinam tozlanmıştı lan.

 Neyse,daha fazla kafa ütülemeye gerek yok.Başlayalım,
Aslında selaniğe bayadır gitmek istiyordum,gemiyle gitmek kısmet oldu.Türkiye cruiselarına başlamadan önce uğramıştık buraya.İzmirden hemen sonra hemi de.
 Haritaya bakalım ilk önce:


 Görüleceği üzere büyük bir şehir değil.Yürüyerek rahat rahat gezilebiliyor.

Güney afrikalı kankamı alıp direk sahil şeridinden beyaz kuleye doğru yollandım.

 Sahil şeridi:



 Sabah erken çıktığımız için sis vardı çok.

 Limandan 5 dakikalık bir yürüyüşle varılabiliyor beyaz kuleye.



 Beyaz kule osmanlılar zamanında hapishane olarak kullanıldığı için yunanlar çok sevmiyor anladığım kadarıyla.Lakin şehrin sembolü kendisi.

 Beyaz kule sahil şeridinin hemen yanında ve şerit 12 kilometre devam ediyor.

Büyük iskenderin heykeline rastlayıverdik giderken:


 Beyaz kuleden direk şehrin içine girilmesi elzem.Pazar,sürüyle kilise ve roma dönemine ait kalıntılar mevcut.Alayı UNESCO listesinde.

 Lakin bizim önceliğimiz farklıydı:

 Atatürkün evi özellikle gösterilmiyor haritalarda benim gördüğüm.Özellikle sormak zorunda kaldım.
Elçiliğin hemen yanında ev.

 Fotolarla süslüyorum sadece:

  Solda güney afrikalı kankam


 Ev olmamış.Eşya yok birşey yok,bu ne arkadaş?

 Yine de insan duygulanıyor tabi.

 Evden çıktıktan hemen sonra kahvaltı yapmadığımdan dolayı gyros'a doğru yollanmak durumunda kaldım.Gyros=yunan dürümü.
 2.5 euroya gayet güzel doyabiliyorsunuz.Bedava neredeyse.

Yolda şöyle birşeye rastladık:

 Bu adamları bizim kadar tırsak olmadıkları(gezi olayları ufak bir grubun gösterisiydi sadece,genel hala tırsak) için seviyorum aslında.

 Roma döneminden kalma kalıntılar:


 Zannedersem amfi tiyatroymuş ama emin değilim.

 Pazara doğru kaykıldık:





 Açıkçası burayı bulmam tamamen rastlantı.İçinde herşey bulunmakla beraber,bizden tek farkı pazarcıların ingilizce bilmesi ve bağırtıların yunanca olması.
 Gemide yoğurt diye bir kavram olmadığı için 2-3 tane yoğurt kaptığımı hatırlıyorum.50 centti tanesi,şaka gibi.

 Genel fotoğraflarla bitireyim,açıkçası anlatacak çok şey yok çok fazla kalmadığımız için:








  Burası üniversiteden.Ne içtilerse artık







 Genel konuşursak;yemeklerini beğendim(bizden bi farkı yok gerçi),şehir güzel,dil sorunum olmadı,lakin gece hayatı efsane diyolar(Ona kalamadık).
  
 Birde paso erasmusçu var birader.

İzmirin kızkardeşi işte burası.Hakikaten benzerlik mevcut,zaten atatürkün sevdiği iki şehrin de egede olması değişik bir tesadüf diyelim.
 İzmiri de sevmiştim zaten.

Sonraki yazımda bu kontrat için son limanı yazıcam.Kendisi tabi ki italyan.

1 yorum:

  1. Ev olmamış.Eşya yok birşey yok,bu ne arkadaş?... eleştirisine nazaran diyeceğim; katılmıyorum. Kolaylıkla bulamayacağınız bir çok fotoğraf mevcut. Ayrıca evin el değiştirdiği bilgisini paylaşırsam, eşya olmamasının nedeni ortaya çıkabilir. Jest olarak tekrardan T.C'ye devredilmiştir. Onun dışında Bit Pazarı da unutulmamalı.. :)

    YanıtlaSil