26 Aralık 2014 Cuma

kuba sezonu, izlenimler, ne ayak kardes?

 Evet, baslayayim,
 1 haftalik kuba+jamaika cruiselari yapmaktayiz.bunlardan bir tanesi jamaika sadece.
Limanlardan bahsetmeden once burokrasi muhabbetine gireyim:
Murettebat icin pasaport gerek.gemi her kuba limanina yanastiginda doktorlar herkesin vucut isisini olcmeden cikis izni vermiyor.
 Gemiden ciktiktan sonra gemi kartini verip, transit karti aliyosunuz.musteriler icin standart pasaport kontrolu gerekiyor.
 Turk pasaportuyla terorist muamelesi gormediginiz ender ulkelerden.

 Diger limanlarimiza kisaca bakarsak:
-havana:soyle bir gezindim ve kendisini en guzel 10 sehir icine sokabilirim.detayli bi rehber yazicam.cruise limani baya modern.
-cienfuegos:guneydeki bu ufak sehir tam turistiklesmemis mekanlardan.ilk limandi, sevdik.lakin kaziklanmadan geri donemedik.
 -santiago de cuba:kubanin en buyuk 2.sehri yokus cikma uzerine kurulu.karayip etkisi gayet yuksek olup,fidel amcamizin buyudugu ev sinirlari icerisinde.
 -punta frances:kubanin guneyindeki *isle of youth* adasinda bulunan bir plaj kendisi.tek olayi bol bol sivrisinek olmasi.yalan biyer yani
 -holguin:che'yle alakali mekanlardan.biz bir olayini gormedik ama cikarim bi ara burada.
 -montego bay:jamaikanin en buyuk 2.sehri inanilmaz yalan dolan bir yer.gitmemizin tek sebebi burada internet olmasi ve jamaikali zengin kesimin gemiye buradan girip, bok gibi para harcamasi.
Guncelleme:an itibariyle jamaika icin soylediklerimi geri aliyorum.Onceki cruise tableti magazada unutmus birisi olarak, bugun tableti aynen almis bulundum.Bunun ustune herifler aleti kapatip sarj bile etmis!
 Opuyorum sizi jamaikalilar.

 Bazi genel bilgiler vereyim;
Kubada 2 tane para birimi mevcut Cuc ve cup diye.Abd dolari bozduranlar % 10 ceza almakta ekleyeyim.
-CUC(pesos convertibles):turistlerin ve bircok yerlinin para birimi.An itibariyle 1 CUC 1 dolara denk gelmekte.Cogu yer sadece bu para birimini kabul ediyor.
 Fidel amcam yavas yavas bu para birimini resmi para birimi yapmaya calisiyor ayrica.
 -CUP:Yerel peso.24 tanesi 1 CUC'a denk ve bunu normal sartlar altinda alamiyorsunuz.Limanlardakiler bunu vermeyip sehir merkezine yollamakta ve sehir merkezinde surekli 2 km uzunlugunda bir sira mevcut (havana icin konusuyorum).Yerel mekanlarda ve sokak saticilarinda bu para birimi kullanilabilir.toplu tasima icinde ayni kural gecerli.

 Bunun disinda her sehir farkli kur veriyor euroya.Santiagoda 1.13'e degistirirken, cienfugos ve havanada 1.17'ye degistirdik.Devlet nasi kontrol ediyosa artik, bilemicem.

 Dil konusu havanada cok sorun olmasada, diger yerlerde sikinti.Lakin benim panpa ispanyolca bildigi icin cok sikinti yasamadik, lakin yerel dialekt muhabbeti mevcut.

 Insanina hasta oldum, gemideki kubali personel dahil.surekli bir yardimci olma durumu mevcut ve hatun kismisina mutemadiyen sarkilmakta.

Ozellikle havana disi limanlarda insanlar ciddi ciddi suratiniza tip tip bakmakta.Kotu niyetleri yok, sadece fazla turist gormemis kisiler bunlar.Kendimizi tehlikede hissetmedigimiz ender ulkelerden kuba.
 
 Bunun disinda havana disinda reklamdir, tabeladir falan hicbir sey yok, arabalarda az sayida.lakin ekonomi bakaninin ford kia kullandigini gormus olduk.

Genel konusursam kubayi sevdim gibi bisey,bir ulke 1960larda kalirsa sorusunun cevabi burada yatmakta.Ayrica ulkede hersey icin garip bir kota var.Mesela yilda 80 parca sutyenden fazla getiremiyosunuz ulkeye (o ne lan).

 Sehirleri yazmam biraz zaman alacak yalniz.internet sikinti cok.

15 Aralık 2014 Pazartesi

Kubaya gidis, transatlantik ve yunan gemisinde calismak

Bilindigi uzere 6 kasimda lavriodan (atinanin limanlarindan birisi) gemiye bindik.
Bindik binmesine de, 3 hafta boyunca kilimi kipirdatmadim.Gemi bakimdaydi, gumruk polisi magazalari acmak icin rusvet istedi, bizim mudur *deget lan* diyince,yatis mode olduk direk.
28 kasimda kuba icin 22 gunluk efsane uzunlukta bir transatlantige basladi ve hala devam etmekte.Lakin gemiye gelen 74 tane musterinin(ve 7 turkun) gelme amacini hala anlayamadik.Yapacak hicbirsey yok cunku.

Gelelim gemiye;
Genelde calistigim gemiler hakkinda yazmam cunku ilgi cekici birsey yok valla.Lakin bu gemi azicik farkli.
Hani kaptani personel icin yapilan partide dansederken gormek, anons yaparken *fuck* kelimesinin sikca kullanilmasi,sarisin hatunlara mutemadiyen sarkmasi ve zeybek+sirtaki oynamasi bunyede yeterince dumur yaratmakta.Birisi turk erkegi demisti dimi? Al sana yunan, optum.

Cruiseda kaptanin pozisyonunun genelkurmay baskani seviyesinde oldugunu ve bizim standart askerler oldugumuz goz onune alinirsa, durumun fantastikligi daha iyi anlasiliyor dimi?

Ayrica daha yeni kesfettigim bir sey mevcut.Bu koprudeki officer takimi kafasina gore geminin acik yerlerinde mangal yapmakta.Daha onceden planlanmis birsey yok yani.Herifler kafasina gore takiliyor.

Kotu tarafi yemeklerin harbi kotu olmasi.hayir daya girosu, cacigi, yogurdu, tek kisi sikayet etmez.Yunan sirketinde neden makarna yiyoruz arkadasim biz?

Hos mafya business hesabi uzoyuda, girosuda yiyoruz ya, neyse.

Cok fantastik bir kontrat olmaya gebe bu.kuba sezonu baslayinca gorucez nasil olacagini.

Saka bir yana yunanistan turkiyeyle birlesse dunyanin durumu cakmasi aylar surebilir.Hersey mi ayni olur yahu?  Hani gurbette falan hissetmiyorum hicbi sekilde.

Ayrica Hobbitin ciktigi gun denizde olmam affedilemez bir durum.

Fidel abi, optum.

20 Kasım 2014 Perşembe

AB'de kim ne kadar ingilizce konusabiliyor?

Gecen facebookta takilirken ispanyol arkadasin paylastigi bir fotograf dikkatimi baya cekti, hakkinda bir baslik yazasim geldi, o derece.
 Bakalim;
Yani diyor ki, avrupa birliginde ingilizce muhabbet edebilen insanlarin yuzdesi.

Liste benim tecrubeme gore baya sasirtici.Kendi listemi olustursam soyle olurdu heralde:

-Fransa:%1.Ingilizce soruyu anlayip fransizca cevap vermek gibi super bir dallamaliga imza atan fransada ingilizce konusan kesimin ulkede yasayan expatlar olduguna inancim sonsuz.Bunun ustune hediye olarak 10.sinif insan muamelesi gorup ustune azar isitebilirsiniz.Bunu yapmaktan hic gocunmazlar ustune ustluk.Vucut dili tabi ki gecersizdir.

-italya:%10-15 civari diyorum,o da sirf kuzey italyanin hatrina.Vucut dili sagolsun, gayet rahat takilinabilir italyada.Guneyi ingilizcenin I'sini bile bilmez, soylemis bulunalim.

-ispanya:fransayla tamamen ayni.Tek fark insanlarin ne dediginizi anlamaya calisip yardim etmesi.ingilizce bilinmemesinin sebebinin birlesik krallikla tarihsel cekismelerine bagliyorum sahsen.

 Almanya, baltik ulkeleri, slovenya ve yunanistanin bu kadar dusuk yuzde almasi gayet sasirtici.hollanda ve iskandinavyaya sasirmadik, finlandiyanin biraz daha yuksek olmasi gerekiyor.Hos utangacliklarindan dolayidir o %70.

 Sonuc olarak bazi ulkeler disinda gerceklikten biraz uzak bir istatistik olmus.Kimse beni fransanin % 30unun ingilizce konusabildigine inandiramaz anam.

5 Kasım 2014 Çarşamba

En güzel,en süper şehirler listesi

 Canım sıkıldı,yarın zaten atinaya gidicem gemiye binmek için.Naapayım derken böyle bir liste hazırlayasım geldi.
 Biraz zor olacak ama olsun.Nasıl olacak merak etmekteyim.Zannedilenden farklı bir liste olacak çünkü turistlikten boku çıkmış Paristir,Romadır,Barselonadır,Floransadır yok bu listede.Ona göre okuyunuz.

 Ayrica bu liste tamamen duygusaldır,sonra gelip *bu herif bişeyden anlamıyor* demeyiniz.

Bakalım en güzel 10 şehir neymiş.
Birinciliği 2 tane şehir paylaşmakta tahmin edeceğiniz üzere:
 -Helsinki:Baltıkların kızkardeşi lakabına sahip bu mükemmel ötesi,kainat güzeli(uzaylı yapsa daha güzel çıkmaz),hatta almanların deyişiyle uberalles şehrimiz medeniyet konusunda çoğu ülkeye ders verebilecek kapasiteye sahip finlandiyanın başkenti.
 Stockholm ile sık sık karşılaştırılır ve hayal kırıklığına uğranır.Eski şehir görmek isteyenlerin helsinkiye gelmemesi gerekir zaten.Modern mimarinin en güzel örnekleri burada.Özellikle bir tanıdık vasıtasıyla gezmek gerek(airbnb veya couchsurfing efenim).
 Şehrimizin sakinleri finler süper tatlı,süper yardımcı ve süper utangaçtır.Zannedilenin aksine yazın denize girilir,hatta plajı bile var(nüdist dahil).
 Tek kötü tarafı pahalılığıdır.Yazın gece 12-1e kadar hava kararmaz.
 ''Ne alınır panpa buradan'' diyenler için;Finlandiya dizayn konusunda aşmış bir ülke olduğu için,özellikle ev dekorasyonu konusunda süper firmalara ev sahibi yapmakta.Iittala,aarikka,Marimekko(tekstil),Kalevala(mücevherat),arabia bu firmalardan birkaçı.Hepsi pahalıdır onu söyleyelim.

 -Tallinn:Türkiyede bilinmeyen(bilinmemeye devam etmesi umuluyor) Finlandiyanın kardeşi estonyanın başkenti.Avrupanın en iyi korunan ortaçağ şehrine sahiptir kendisi.Euroya geçmesiyle biraz pahalanmış,lakin hala ucuz.
 Helsinki gibi mükemmel ötesidir,lakin farkı ortaçağ şehri görmek isteyenlerin buraya gelmesi gerektiğidir.Zaten iki şehir arası 2.5 saat feribotla.
 Bir yerliyle gezilmesi tavsiye edilir helsinki gibi.İngilizce sıkıntı olmamakta beraber,insanlar gayet yardımcıdır.
 Ne alınır?
Kalev çikolatası,marzipan(badem ezmesi yani),tahta işleri,eğer litvanyaya gidilmediyse kehribar.

 2)Vancouver:British columbia eyaletinin en büyük şehri görülecek değil ama dünyada yaşanılacak şehirler arasında en üst noktada.Kanada zaten yaşanılacak ülke,o ayrı.Kanada yerlilerinin yaptığı totemlerden oluşan şehrin ortasındaki stanley park'ı,gayet büyük chinatown'u ve eski gastownuyla gönülleri fethediyor.
 Doğa görülmek istiyorsa babası buradadır.*Ben ingiltereye gitmek istiyorum* diyenler için başkent Victoria feribotla 1-2 saat civaridir,ABD vizesi olanlar için Seattle'da gayet yakındır.Pozisyon gayet stratejik anlaşılacağı üzere.
 Alaskaya giriştir burası.
Ne alınır?
 Aslında alaskaya özgü *jade* adı verilen yarı değerli taş alınması gerekenlerden.Güzel dekorasyon ürünleri çıkabiliyor.Bunun dışında tabi ki *maple syrup* alınacak.Yani akçaağaç şurubu.

 İzninizle 2.yi değiştiriyorum.Vancouver güzel olmasına rağmen yaşanacak şehirdir lakin aman aman bir seksapelitesi yok.Hayvani bir seksapelitesi olan başka bir şehir ekliyorum direk.

2)Havana:Efsane ülke olan Kübanın efsane başkenti.Basitçe konuşursak çok az şehir kendisini ilk görüşte aşık eder,Havana bunlardan bir tanesi.Havana vieja(yani old town)'si,capitol building'i,*karşıyaka*sı(kale var,evet hayvani),capital building'in arkasındaki gerçek havanası(insanı şok eder,yamulursunuz),Malecon'u,insanıyla havana bambaşkadır,insana kendisini sorgulatır,*allah allah insanlar burda yaşayabiliyosa biz niye bok gibi tüketiyoruz herşeyi* dedirtir.
 Tabi ki bu şehrin kötü tarafları mevcut.Fahişelerden uzak durmak gerek(12 yaşından başliyor kendileri ama ısrar yok teklif var tarzı çalışıyolar),istanbulu aratmayacak olan *çakalları*(scam diyelim ingilizcede,türkçesini bilmem) ve kübanın geneline nazaran pahalı olması(rahatça iskandinav standardında para harcanabilir,anlamazsınız bile) bu şehrin kötü taraflarından birkaç tanesi.
  Bu şehrin tadına varmak için turistik mekanlardan anında çıkmanızın gerekli olduğunu söylemicem bile.Arka sokaklar insana kendini sorgulatır.
 Ayrica iskandinav ayarında güvenli bir şehirdir,sapsarı bebek yüzlü ukraynalının miniyle çıkıp kendisini bir saniye tehlikede hissetmemesi bunun en güzel örneğidir.

 3)Kaunas/Vilnius:Tatlı mı tatlı şirin ülkemiz litvanyanın en büyük 2 şehri tabi ki listeye girmeyi sonuna kadar haketmekte.Çok ayrım yapmadım çünkü iki şehir benziyor birbirine(bunu bir litvana söylemeyin tabi).
 En büyük farkları vilniusun ciddi turist alması ve polak/litvan/rus karışımı bir şehir olması,kaunasın ise dibine kadar litvan olması.
 Eski şehri,yaz ayında yapılan festivalleri,*day of the dead*(ölüler günü)'i,basketbol manyakları(tuvalette bile takip edilebilir),ucuzluğu,yeşilliği,sakinliği,gece hayatı,hatun kısmısının sosyal hayattaki baskınlığı,insanıyla bu iki şehir listeye 3.sıradan girmeyi haketmekte.
 Ayrica yaşanılabilir buralarda gayet rahat bir şekilde.
Ne alınır?
 Bal(evet yerel üretim bal var,tadı güzel,bizim bildiğimizden biraz farklı),tahta işleri,heryerde görülecek olan kehribar,Avrupa birliğince özel statü sahibi 8 ayrı peynir(turist bürosuna sorunuz) alınabilir.Bunun dışında eski sovyet ülkelerinde bulunabilecek gira(kvass,komünist kolası),ekşi krema,Curd snack(türkçesini bilmem ama çok bulunur) alınabilecek ürünlerden.

 4)Funchal-Madeira:Portekize bağlı özerk Madeira adasının başkenti Funchal mükemmel doğası,avrupadaki diğer şehirlerden farklı olan eski şehri,süper ve ucuz yemekleri,sıcakkanlı ve ingilizce konuşabilen insanıyla listeye giriyor.30.000 eurodan başlayan apartman dairesi fiyatlarını söylemek istemiyorum.Kötü tarafı lokasyon nedeniyle ulaşımın zor olması.
  Ne alınır?
Valla daha öncede yazdığım gibi saygıdan dolayı burasını gezmedim.Lakin dantel ürünlerinin ünlü olduğu kulağıma geldi.

 5)Villefranche sur mer:Listeye fransadan bir mekanın girmesi beni bile şaşırttı ama yiğidi öldür hakkını ver yapmak gerek.Ufak eski şehri,mükemmel manzarası,tren istasyonuyla istenilen yere gidilebilmesi(nice,monako,cannes vs),tatlı insanları ve güzel yemekleriyle gönlümüzü kazandı villefranche.Riviera'ya özgü sabunlar kaçırılmaması gereken hediyelik eşyalar arasında.
 Ne alınır?
Sabun alıcaksınız tabi.

 6)Olden:Norveçin fiyord bölgesinde bulunan bu ufak tefek köye gitmenin en kolay yolu Cruise'a takılmak(ciddiyim).Ufak bir köy olmasına rağmen listeye girmesinin tek sebebi,şimdiye kadar gördüğüm en güzel doğanın kendisinde olması.Ağzımın açık kaldığı çok nadirdir ama burada kalmıştır.
 Ne alınır?
Valla süpermarketten 10 euroya norveç bayraklı çorap almıştım ben(şaka değil).Troll alınabilir norveç genelinde olduğu gibi.

 7)Stockholm,Oslo,Kopenhag(iskandinav başkentleri):Geçmişlerinde yaptıkları(ve hala ara ara devam eden) ipnelikleri yüzünden finler gibi medeniyet dersi alamayacağımız(samilere yapılanlar) iskandinav başkentleri dünyanın en güzel şehirleri arasına gayet rahat girebiliyor.
 Kopenhag'ın Stroget'i,nyhavn'ı,stockholm'ün gamla stan'ı mükemmel yerler arasında.Tabi bu mükemmellik,fiyatlara gayet yansımış durumda.
 Dil sorunu olmaması,insanının yardımseverliği bu mükemmelliği pekiştiren detaylar.
Ne alınır?
 Valla bilmiyorum.Kusura kalmayacanız.

 8)New York:Bilen bilir metropolleri sevmem ama New york'un listeye girmesinin en önemli sebebi dünya başkenti olması.Şehrin birleşmiş milletler gibi olması dışında,istenilen herşeyin bulunabilmesi(legal yada değil),broadway gibi bir güzelliğin olması,yemek konusunda hiçbir sıkıntının olmaması,metropol olmasına rağmen cayır cayır bisiklet kullanabilmeniz şehrin başkentliğini destekleyen ufak detaylar.En büyük eksiği pahalı olması,genel anlamda.
 Ne alınır?
Magnet dışında new york'a özgü birşey yok.Zaten olmasıda mantıksız.

 9)Honolulu:Güzel ülkemizde *honolululaştıramadıklarımızdanmısınız* adlı güzide şakanın doğduğu yer olan güzel hawaii başkenti listeye girmeyi tabi ki hakediyor.
 Cayır cayır pazarlık yapabildiğiniz açık hava pazarı,new york'u aratmayan gökdelenleri,waikiki beach'i,*aloha*sı,hayvanat bahçesi ve genel olarak atmosferiyle honolulu en güzel şehirlerden.
 Şehirde ciddi bir japon etkisi olduğunu söylemem elzem.Hatta wal marttan çok japon menşeli *abc shop* mevcut ve iş alımlarında japonca bilinmesi gerekiyor.Garip.
  Deniz sevenlerin nirvanası hawaiidir.Daha ötesi ve güzeliyle karşılaşmadık daha.

 10)İstanbul:Bir *Angaralı* olarak istanbulu bu listeye katmak garip gelse de,turistik açıdan bakmak lazım olaya.Galataport tamamlandığından inanılmaz popüler bir liman olacağına eminim.
 Uzun uzun yazmıcam,direk turist ağzıyla özet geçicem;
*Boğaz güzel,rakı güzel,kebap güzel,yine gelecek ben*.
Ne alınır?
 Yok artık,yazıcak mıyım bunu da?

Listeyi bitirdik ama juri özel ödüllerini de vermek gerek:

-Ajaccio:Turistik olmayan eski şehri,napolyon müzesi ve mükemmel paninileriyle korsika başkenti kalbimizi kazandı.

-İzmir/Selanik:Anlatmaya lüzum yok.Şehirde bir turist olarak görülmesi gereken yerlerin eksikliği en büyük eksisi izmirin.Millet paso efese gidiyor,şehre bakan yok.
 Ama kalbimizi kazandı izmir,bağımsızlığını ilan edip,hanzoları atarlarsa yaşarım burda.
 Selanik ise izmirin zaten kopyasi.Çok severim kendisini.

 -Barbados:Ayrı bir şehir haline dönüşmüş cruise limanı,boatyard'ı(netten bakınız),karayiplerin en gelişmiş adası olması,tatlı insanları,garip yemekleri(kurutulmuş muz cipsi),süper plajlarıyla barbados juri özel ödüllerinden birisini kazanıyor.

 -St.Martin:Hollandanın sahip olduğu St.Maarten adasının fransız kısmı.Bisikletle gayet rahat ulaşılabilecek olan bu şehir,fransız tarzı butik ve kafeleri,kalesi,ingilizce konuşamayan ama yardım etmeye gayret eden halkı ile tabi ki juri ozel odulunu kapiyor.

-Ponta Delgada:Portekize bağlı özerk azor adalarının başkentine tam festival zamanı geldiğimiz için gönlümüzü kazandı.Her yeri çiçek böcekle kaplayan yerlilerini sevdik,eski şehrini daha da sevdik.
 Lakin heryerden uzak olmasını sevmedik.Atlantik okyanusunun tam ortasında olmasa da,ortasına yakın,şaka gibi.
 Dantelleri meşhur buranın,yumulun.

-Longyearbyen:Norveçe bağlı özerk svalbard adasının ufacık başkenti(2bin kişi) longyearbyen,daha öncede dediğimiz gibi dünyanın en özel yerlerinden bir tanesi.
 Adada ölmek yasak(anakaraya taşıyolar),vergi yok(hala pahalı) ve şehrin dışına çıkmak için silahlı gardiyan tutmak zorunlu.
 İnsan nüfusundan çok kutup ayısı nüfusu mevcut,*ayyyh bu çok tatlı* diyenlerin aklını almakla meşgul bu arkadaşlar.
 Yavrusu tatlı o ayrı,uzaktan tabi.O pençe kafandan büyük delikanlı yurdum insanı.

 -San Francisco:California'nin büyük şehirlerinden san francisco golden gate köprüsü,alcatrazı(1 sene önceden sıraya girin efenim),italyan/yunan mahalleleri,tramvayları,limanın şehir merkezine bitişikliğiyle gönlümüzü kazandı.

 -Icy strait Point:Alaskada cruise turizmi için özellikle yapılmış,takriben 3 bina(şaka değil),bir adet yerlilerin oluşturduğu kasaba(hoonah) ve bir adet dünyanın en uzun zip lining'inden oluşan icy strait point efsane güzellikte bir mekan olması sebebiyle juri özel ödülüne layık.
 10 dolara yenilen kral yengeci(çekiciyle beraber),geyik etinden yapılma hamburgeri(dünyanın en güzeli),efsane manzarası,zip lining'i(efsaneler ötesidir),alaska yerlilerinin ilginç hikayeleriyle alaska cruiselarının vazgeçilmezidir.
 Ayrica yazın burada güneş batmaz.

 -Oulu:Finlandiyanın deniz kenarında yer alan teknoloji başkenti Oulu'ya cruise ile gelmenizin imkanı yok(çünkü giden yok).Pikisaari'si,upuzun plajı,bütün teknoloji firmalarının ofislerini bulundurması,parkları,şehir merkezindeki kapalı marketi,bisiklet yolları,zombi ve air gitar festivali,bilim müzesi,bütün şehri kapsayan bedava internet ağı(melih gökçeğe selamlar),tatlı mı tatlı hatunlarıyla gönlümüzün başkenti Oulu.
 Ayrica 5 sene üstüste finlandiyanın en yaşanabilir şehri seçilmiştir.
Bunun dışında buranın yerlilerinin fince aksanı değişiktir ve güneyliler dalga geçer(bizim karadeniz hesabı).

 -Rodos:Yunanistanın bu güzel adası tabi ki juri özel ödülüne layık.Adadaki herşeyin tarihi eser sınıfında olması,vize istemesinden dolayı türkiyedeki hanzo/apaçi kesimin gelememesi,marmarise 20 dakika oluşu,sakinliği,efsanevi güzellikte olan eski şehri rodos'a juri özel ödülünü kazandıran özelliklerden sadece birkaç tanesi.
 Kötü tarafları ise vizenin artık kolay verilmesi,yaz aylarında inanılmaz yurdum insanı dolması ve akabinde ingilizceye ihtiyacınız olmaması(2014te,hele benim yaşlarımdaysanız o ingilizce bilinecek!),turistik oluşundan dolayı bazı yerlerin ciddi pahalı olması bile juri özel ödülünü kaptıramıyor.

 Liste şimdilik bu kadar.Özellikle yapacağım 3 aylık küba cruiselarından sonra değiştirebilirim bu listeyi.

 Fidel abi,gemiyi hazırla.

4 Kasım 2014 Salı

Liman rehberi

 Evet efenim,bu başlıkta gidilen limanlarla ilgili kısa kısa bilgiler vermeye çalişicaz.Shuttle gerekiyor mu,liman şehrin dışında mı,limanda beleş internet var mı,duty freesi var mı vs. gibi işe yarayacak bilgiler.

 Bakalım nasılmış:

-Limnos:Çanakkalenin hemen yanında olan bu tatlı yunan adasında duty free'yi geçtim,adam gibi bina yok limanda.Dil sorunu çekmedik.

-Agios Nikolaos-Girit:Giritin önemsiz şehirlerden agiosta duty free falan yok,hatta limanda bina bile yok.Zeytinyağı alıp,gyros takılıyosunuz.

-Midilli:Duty free var.Arada bir tekneyle yunanistana kaçan kaçak göçmenler görülebilir.Internet falan yok limanda.

-Kuşadası:Valla açık söyliyim,güzel liman yapmış bizimkiler kuşadasına.Lakin o duty free'yi azıcık genişletin canlarım benim.
 Bunun dışında niye yemek yemek bu kadar pahalı onu anlamadım ben.

-Symi:Çok rahat dünyanın en tatlı mekanlarından birisi olabilecek potansiyele sahip Symi'de ufak bir duty free mevcut lakin limandan çıkıp yürümek gerekiyor(ne alakaysa).Liman bölgesi yok zaten,direk şehir(köy diyelim) merkezindesiniz.

-Çanakkale:Çanakkale savaşlarının yıldönümü ayağına geldik buraya,böyle yalan dolan birşey görmedim ben arkadaş.Kepez limanında duruyo gemiler lakin şehir merkezine ulaşmak için taksi dışı alternatif yok,limanda zaten bişey yok.

-Santorini:Ufağından büyüğüne bütün gemiler tender yapmak,yani müşterileri botlarla adaya taşımak zorunda.Liman bölgesinde ufak bir duty free ve şehre gitmek için asansör(1 euro mu ne) mevcut.İsteyenler kendi başına da çıkabilir.Dil sorunu yok.

-Mykonos:Santorini gibi bütün gemiler tender yapmak zorunda.Santoriniden farkı liman bölgesinin farklı bir kasabaya evrimleşmiş olması.Restoranlar pahalı yalnız söyleyeyim.Dil sorunu yok.

-Rodos:Bizim marmaristen gelen katamaranların demir attığı yere demir atar cruiselar.Duty freeden ucuza rakı alınabilir.Eski şehir kısmı 10 dakika yürüme mesafesinde.Bilmemkaç yüz yıl önceden kalmış taşlardan atlaya atlaya gidiliyor.Ayrica yakınlarda western union/moneygram mekanı da var.Dil sorunu yok,hatta yurdum insanı buraya aktığından dolayı türkçe bilen personelle karşılaşmışlığım var.

-Cenova:Sevdiğimiz italyan şehirlerinden.MSC'nin ana üssüdür,batı akdeniz yapan bütün gemiler istisnasız buradan kalkar.Liman bölgesi gayet büyük olup,şehir merkezine 15 dakika yürümeyle ulaşılabilir.Duty free yok.Dil sorunu yok gibi.

-Venedik:MSC'nin ana üslerinden birisi.Liman diye size sunulan şey aslında bir ada(şaka yapmıyorum).San marco'ya gitmek için deniz taksisi dışında başka bir seçeneğiniz olmamakla beraber,bu taksi 10 euro civari tutmakta.Saçma sapan limanlardan bir tanesi yani.Kullanışlı değil.
 İyi tarafı limandan çıkışta manzaranın muhteşem olması.
 Duty free yok.

-Napoli:Dikkat edilmesi gereken italyan şehirlerinden.Liman direk şehir merkezinde ve internet için ufak bir mekan mevcut,duty free yok.Buradan elektronik vs. almak tehlikeli olup,200 euroya açılmamış pakette aldığınız iphone 25 size *soguk su şişesi* olarak geri dönecektir.Arkadaşların başına gelmişliği var.
 Sadece yemek yiyip,ortalıkta dolaşılması önerilir.Pizzalarda aman aman değil zaten.Dil sorunu mevcut.

-Messina:Duty freesiz olan,sevdiğimiz bir sicilya şehri.Limanla şehir merkezi arasında sadece bir sokak bulunmakta olup,öğleden sonra birkaç mekan hariç heryer kapanmakta.O birkaç mekan da zaten ya turistik,yada kebapçı.Dil sorunu mevcut.

-Palermo:Sicilyanın başkentinde cruise limanı yok,kargo limanı kullanılıyor.Duty free'de yok haliyle.Limandan hemen çıkışta sizi geberene kadar taciz eden taksi şöforleri ve at arabalarıyla karşılaşmamak mümkün değil.
 Şehrin kendisi tehlikeli,rahat etmedim,hiç uğraşmayın derim.Dil sorunu mevcut.

-Trapani:Sicilyanın batısında kalan ufak şehirlerimizden.Liman şehir merkeziyle bitişik,duty free yok,ortalık kilise/katedral dolu.Dil sorunu mevcut.

-Valletta(malta):Duty freesi olup,liman bölgesi 5 dakika yürüme mesafesinde.Bütün şehir *açık hava müzesi* şeklinde.Hard rock cafe direk liman çıkışında bulunabilir.Dil sorunu yok.

-Zakynthos:Yunanistanın pek bilinmeyen(doğunun çiçeği der venedikliler) iyonya denizindeki adalarından(batıda yani).Cruise limanı yok,tender gerekiyor,haliyle duty free'de yok.Kasaba 2 tane caddeden oluşmakta.Burada gayet güzel gyros ve poğaça çeşitleri yenebilir.Kafa dinlemek için güzeldir.Dil sorunu yok.

-Kotor:Karadağ'ın meşhur şehri.Liman tek gemi aldığı için genelde tender olur.Duty free mevcut lakin şehir içinde daha ucuza bulunabiliyor.Eski şehre gitmek 5 dakika falan almakta yürüyerek.Tallinn'den sonra avrupada en iyi korunan eski şehre sahip kendisi.Dil sorunu yok

-Limassol:Tc vatandaşı olarak normal yollardan baya zor gidilebilecek rum tarafı şehri.Liman bölgesi uzakta,shuttle gerekiyor.Shuttle eski şehir merkezine bırakır direk.Duty free yok.Eğer türk yemekleri özlendiyse burada takılınabilir.Dil sorunu yok,ara ara türkçe bilenlerde var.

-Haifa:İsrailin Aşdod'dan sonraki en büyük limanı.Hayvani bir güvenlik kontrolü olur(laptopu açarsınız,hiç şaşmaz).Terminalde beleş internet ve birkaç tane duty free mevcut.Ayrica tren istasyonuda aynı bölgede,her yere gidilebilir buradan(şabat -yani cumartesi- olmadığı sürece).Şehir merkezi 5 dakikalık mesafede.
 Bu şehrin en kötü tarafı öküz gibi pahalı olması.İsrail zannedersem bu konuda norveçle yarışıyor.
Rusya ve fransadan göç eden museviler dışında dil sorunu yok,gençler aksansız konuşuyor.Arapça,rusça ve avrupa dillerini bilenlerde çıkıyor buradan.Ülke zaten birleşmiş milletler gibi anasını satim.

 -Pire limanı:Atinanın ve avrupanın en işlek limanlarından.Atinaya metroyla gidilebilir,eğer burada takılınacaksa terminal binasında duty free ve internet mevcut.Liman bölgesi efsanevi derecede büyüktür,15-20 tane gemi rahat rahat görülebilir.Çevrede trilyon tane gyrosçu,cafe vs. mevcut.Dil sorunu yok.

-Selanik:İzmir'in kızkardeşinde liman yakın,duty free yok.Beyaz kuleye 10 dakikalık sahil kenarı yürüyüşüyle ulaşılabilir,aynı yolda starbucksta mevcut(internet isteyenler).Dil sorunu yok(pazarcı bile ingilizce biliyor,olaya gel).Sevdiğimiz ama cruiseların çok uğramadığı yerlerden.Duty free yok.

-Ancona:Livornonun işlevini doğu italya için gören ufak şehrimiz.Liman bölgesi şehir merkeziyle bitişik halde ve işlek limanı mevcut.Dil sorunu eh işte denebilecek seviyede.Duty free yok.

-Ajaccio:Korsikanın bu ufacık başkentinde duty free yok,liman şehir merkeziyle bitişik.Fransaya bağlı her yer gibi dil sorunu ciddi derecede mevcut ama bunlar fransızlardan farklı davranıp,küstahlik yapmayıp,sizinle anlaşmaya çalışıyor.Şimdiye kadar yediğim en güzel panini'yi ana meydanın karşısındaki(blogu okuyunuz efenim) tek kelime ingilizce bilmeyen amca yapmakta.

-Calvi:Bu tatli korsika şehrine gitmek için tender gerek,liman diye birşey yok.Şehir merkezi direk karşınızda.Dil sorunu eh işte seviyesinde.Sahil kenarındaki restoranlar pahalı,içeri doğru takılın.

-Villefrance-sur-mer:Batı akdeniz cruiselarının popüler limanlarından.Tender gerekiyor ve duty free yok tabi ki.Burası inanılmaz tatlı olup,sahil şeridindeki mekanlar bir tanesi hariç inanılmaz pahalıdır.
 Tren istasyonu için biraz yürümek gerek.Buradan monako,cannes ve nice'ye gidilebilir.1 saatten fazla sürmüyor hiçbirisi.Dil sorunu var.

-Monako prensliği:Buraya en sağlam gemiler(azamara gibi) demir atabiliyor liman vergisinden dolayı.Genel kısım dışarıya demir atıp tender yapıyor.Limanla şehir bitişik,zaten ufacık bir yerden söz ediyoruz.İnternet ve duty free yok.

-Santa cruz de Tenerife:Özerk kanarya adalarının las palmasla beraber başkenti olan tenerife tam bir hayal kırıklığı.Liman biraz uzakta,shuttle gerek.Mürettebat için her türlü imkan mevcut burada(moneygram,ucuza arama vs.).İnternet ve duty free yok,zaten şehrin kendisi duty free.Dil sorunu yok ingiliz nüfusundan dolayı.

-Las palmas de gran canaria:Kanarya adaları cruiselarının başlangıç noktası kendisi.Tenerife hakkında söylediklerim kendisi içinde geçerli(hayalkırıklığı dışında).

-San sebastian de la gomera:Ufak kanarya adalarından san sebastianda liman azıcık uzak,yürümek gerek.Terminalde internet mevcut,duty free yok.Buranın asıl olayı el yapımı ürünler alınabilecek en güzel yerlerden olması.Turistik değil,arada sokakta millet ufak çaplı konser falanda yapıyor.Dil sorunu var.

-Puerto del rosario:Burası değişik adalardan.Liman şehir merkeziyle kıç kıça ama görülecek hiçbir yer yok.Adanın geneli güzel ama çok sallamayın derim.Dil sorunu var,internet ve duty free yok.

-Funchal-Madeira adası:Portekizin özerk olan adalarından madeira.Funchal ise ülkenin en güzel şehirleri arasında yer almakta ve ciddi anlamda favorilerimizden.Dil sorunu varla yok arası,şehri kaplayan internet mevcut ve liman yürüme mesafesinde.İki tane liman var,bir tanesi şehrin dibinde,artın şansınıza hangisi gelirse.

-Marsilya:Fransanın en çok göçmen bulunduran ve en fakir şehirlerinden marsilya kötü ününe rağmen,sevdiğimiz şehirlerden.Shuttle gerekiyor ve şehir merkezindeki alışveriş merkezinin dibinde bırakıyor.Şehirdeki ciddi ermeni nüfusu sayesinde türkçe muhabbet kurulabilir.Dil sorunu yok gibi(başıma gelmedi açıkçası,çok garip).

-Toulon:Fransız rivierasının incilerinden toulon için shuttle'a girmek zorundasınız.Özel bir cruise limanı yok,feribotların durduğu limanda takılıyorsunuz.Duty free ve internet yok tabi.
 Efsane olan *le pamukkale* adlı yurdum restoranı burada.Kıçınızla gülebilirsiniz.
Le pamukkale nedir yahu?

-Palamos:Barselonanın *çayyolu*suna anladığım kadarıyla sadece thompson gemileri gelmekte.Liman bölgesi 1 tane gemi alıyor ve shuttle mevcut ama gerekli değil,yürünebilir.İspanyanın her yerinde olduğu gibi dil sorunu mevcut ama bunlar fransız olmadığı için bir şekilde iletişim sağlanıyor.Duty free yok.Siesta dibine kadar mevcut.

-Barselona:Eğer batı akdeniz cruise'u yapıyorsanız buraya banko geleceksiniz,kurtuluşu yok.Eğer gemi ufaksa ramblanın hemen güneyindeki terminale demir atar.Eğer büyükse şehrin 5 dakika uzağına demir atar,oradan shuttle ile takılırsınız.
 Terminalde internet ve duty free mevcut.Dil sorunu var tabi ki.

-Palma de Mallorca:Ünlü *mayorka* incisinin(ki yalan dolandır aslında) anavatanında ufak bir duty free mevcut ve şehir merkezi biraz uzakta.Dil sorunu turistler sayesinde var ile yok arası.İspanyolların kafasına vura vura öğretmişler zannedersem,iyi de olmuş.
 Ünlü limanlardan kendileri.Terminalde internette mevcut(varla yok arası diyelim biz ona).Hemen liman çıkışında moneygram/western union halledilebilir.

-Cartagena:Liman bölgesi şehir merkeziyle bitişik,arada bir cadde var sadece.Duty free yok,hatta terminal binası bile yok.Hemen dipte *ay ben tapas mapas sevmem,ağız tadım yok,salağım ben aslında* diyenler için burger king mevcut.Dil sorunu konusuna *eh işte* diyoruz.

-Motril:Bu ufak tefek endülüs kasabasının liman bölgesi şehrin baya dışında.Shuttle mevcut(bi 15 dakika sürüyor).Dil sorunu var,duty free ve internet tabi ki yok.Shuttle sizi direk şehir merkezine atar.

-Cadız:En sevdiğimiz endülüs limanlarından.Popüler bir mekan olmadığından dolayı şehir merkeziyle liman bölgesi dip dibe.Duty free yok,internet yok,dil sorunu var.

-Cebelitarık(Gibraltar):İspanya soslu ingiliz mekanı burası.Liman şehrin azıcık dışında,duty free yok zaten bütün şehir duty free(vergi yok cidden).Dil sorunu yok ama bazı kişiler resmi dil ingilizce olmasına rağmen bilemeyebilir.Terminalde internet yok.Eğer hayatınızda ingiltereye gitmemişseniz(aha ben),ufak bir supermarket seyahati değişik gelebilir.

 -Lizbon:Euro bölgesinin en ucuz şehri favorilerimizden.Liman biraz dışarıda kalıyor ama rahat yürünebilir.Dil sorunu eh işte diyebiliriz.Duty free ve internet yok ama herşey inanılmaz ucuz,yemekler güzel.

 -Tangier:İspanyanın 2 saat uzağında yer alan Fas liman kenti.Dil sorunu var(fransızca ve ispanyol biliyorsanız yok),liman bölgesi biraz uzakta ve duty free mevcut.Garip bir yer,kıçınıza başınıza bakın derim.Hoş fas evlat olsa sevilecek bir yer değil ama herşey ucuz.

 -Kasablanka:Geldik fas'ın ünlü limanına.Kargo limanına yanaşır gemiler(şehrin dışında).Terminal binası falan yok,shuttle'da yok.Ya taksilere 5 euro bayılacaksınız(sabit ücret) veya yürüyeceksiniz.Garip bir şekilde şehir merkezi yürümek için çok uzak,taksiyle gitmek için çok yakın.
 Hiç takılmayın derim.Şehir 1970lerde çekilen türk filmlerindeki istanbula benziyor.Dil sorunu var.

 -Ponta Delgada:Portekize bağlı azor adalarının bu tatlı başkentine çoğu gemi uğramaz.Bundan dolayı şehirle liman iç içe.Shuttle gerekmiyor,taksi mevcut.Duty free ve internet yok.Dil sorunu var.

 -St.Nazaire:Buraya normal şartlar altında gelmeyeceksiniz.MSC gemilerinin yapıldığı tersane burada olduğu için,eğer yeni gemi açacaksanız,buraya tıpış tıpış geliyosunuz abicim.Tersane kasaba merkezinden uzakta,rahat 20 dakika yürümek zorundasınız.Zaten şehirde görülecek birşey yok,bir tane pub,bir tane carrefour,bir tane ufak alışveriş merkezi mevcut.Duty freeyi falan unut zaten.Dil sorunu var,hatta ipneliğine sorulan her soruya özellikle fransızca cevap veren kesim burada.

 -Le Havre:Geldik Paris'in limanına.Genelde müşteriler buradan parise atlar(hızlı tren 2.5 saat).Terminalde internet ve duty free yok,shuttle gerekiyor(allahın unuttuğu yerde liman).Shuttle direk şehir merkezindeki meydana bırakır.Duty free falan yalan.Dil sorunu var tabi ki.

-Civitavecchia:İtalyanın en önemli ve yoğun limanlarından civitavecchia(civi diye kısaltılır genelde)'da terminal binası yok,internet yok,duty free zaten yok ama shuttle var.Aranılan herşeyi bulabileceğiniz ufak bir mekan burası,pazarı bile var.
 Buradan Roma 1 saat uzaklıkta.Eğer gemi batı akdeniz yapıyorsa illaki burada duracaksınız,kaçarı yok.
 Merkezde kürt bir abimiz tarafından işletilen kebapçıda mevcut.Herif 4 dil biliyor şaka maka.Dil sorunu yok burada.

-Dover:Gittiğim ve birkaç saatliğine kalabildiğim tek ingiliz limanı.Shuttle gerekiyor,wifi ve interneti unutun.İngiltere olduğu için dil sorunu tabi ki yok.Fish and chips ve pub takılınabilir.Yakınlarda gezmek için kalede mevcut.

-Amsterdam:Burası aslında ilginç.Eğer sabahın köründe kalkarsanız,geminin kanallarda geçişini izleyebilirsiniz.Değişik ve güzel diyelim.
 Liman merkezde değil ama *ijmuden* denilen bir bölgede yer almakta.Tren istasyonu yürüme mesafesinde.Internet ve duty free yok.Eğer kontratı amsterdamda bitirmişseniz,vizeyi burdan veriyolar(hintliye vietnamlıysa 15 gün,türkiye vatandaşına 3 gün,bunu söylemektende çekinmiyorlar).
 Tabi ki bir hollanda klasiği olarak bisikletle takılınabilir.

 -Kopenhag:Burcuma göre seveceğim yerlerdenmiş(kafaya bakarmısın).Hoş sevdik o ayrı.Kopenhag limanı şehrin azıcık dışında,little mermaid'in oralarda yer almakta.Duty free yok ama çevrede irili ufaklı sürüyle mağaza bulmak mümkün(tabi danimarkadan alışveriş yapacak kadar zenginseniz).Shuttla kullanılabilir ama şahsen yürünmesini tavsiye ederim.Liman bölgesi devasa bir parkın hemen yanında çünkü.Internet yok,zaten terminal binası diye bir muhabette yok.Dil sorunu tabi ki yok.

 -Oslo:Dünyanın en pahalı şehrinde liman hemen kalenin yanında(oy oy oy,lokasyona gel).Duty free ve internet yok,terminal binası zaten yok.Bunun üstüne dil sorunu hiç yok.*kahve içeyim,internete girerim* diyenlerdenseniz,kahve 8-10 euro civarlarında hatırlatırız.

-Stavanger:Norveçin petrol başkentinde liman şehrin dibinde,hemen yanında denizaltı var(o ne lan?).
Duty free ve internet yok terminal binası olmadığından dolayı.Big mac menü'ye 15 euro verebileceğiniz bir yer kendisi.En ucuz yiyecek olan kebap,10 euro.Hadi bakalım.
 Dil sorunu tabi ki yok.

-Alesund,Molde,Bergen:Bu üç norveç şehrinde de aynı muhabbet söz konusu.Terminal binası yok,duty free yok,internet hiç yok.Bergen için konuşursak şehre gitmek için 5 dakika yürümek gerekiyor.Dil sorunu norveç genelinde olduğu gibi yok.

-Geiranger,Skjolden ve Olden:Norveç fiyord bölgesine yaz aylarında ciddi manada gemi geldiğinden dolayı liman bölgesi mevcut değil.Elemanlar iskele yapmışlar *botunu al gel kardeş* muhabbetindeler.
 Bu dediğimiz olden için geçerli değil.Olden tek gemi alabilecek kapasiteye sahip ufak bir köy.Terminal binasından bisiklet kiralanıp wonderland'e gidilebilir.20 euroydu hatırladığım kadarıyla.
 Duty free falan tabi ki yok,hatta buralarda internet bulmak bile sorun.Dil sorunu yok.

-Leknes,Höningsvag:Norveçin kuzeyinde yer alan bu şirin köylerin tabi ki limanı yok ama iskele yapmışlar,tam ortasına da büyük bir troll'ü dikmiş arkadaşlar.Tender bittikten sonra birde shuttle'la köy merkezine gitmek gerek.Dil sorunu varla yok arası ufak bir köy olduğundan dolayı.

-Longyearbyen:Bu çok güzel ve çok özel svalbard adasının başkentinde özel bir cruise limanı yok ama zaten adam gibi gemide gelmiyor buraya anladığımız kadarıyla.Köy merkezine kısa bir yürüyüşle varılabilir,merkezdeki iranlı abimizin açtığı kebapçıda takılınabilir.Duty free ve internet hak getire,zaten köyde tek internet kütüphanede var,o da varla yok arası.
 Köyden çıkmak yasak kutup ayısı saldırılarından dolayı.Silahlı rehber kiralayacaksınız.Kutup ayısı adamın aklını alır.
Yamuldunuz dimi?

-Stockholm:İskandinavyanın başkentinde liman yakışmayacak kalitesizlikte ve çirkinlikte.Shuttle tutulabilir veya yürünebilir.Yürünmesi manzaradan dolayı tercih sebebidir.Shuttle direk gamla stan'a atar.Ayrica bu limanda diğerlerinden farklı olarak ultra konforlu bir gemiadamı merkezi bulunur ve kendisinin özel shuttle'ı limana gelir.
 Duty free ve internet yok terminal binasında.Dil sorunu yok ama utangaç insanlar olabiliyor.

-Warnemünde:Alamanyanın baltık denizi kıyısındaki bu ufak kasabası cruiseların uğrak mekanı.Buradan 2.5 saatte berline veya yarım saatte rostock'a gidilebilir.
 Burasının diğer limanlardan farklı gemiden indikten sonra pasaporttan geçmeniz gerekliliği.Adamlar ciddi ciddi banko koymuş,2 tanede polis yerleştirmiş,pasaport bakıyolar.Süpersonik tc vatandaşı olarak size günlük giriş için kağıt veriliyor bu kağıtla berlin'e *nah* gidiyorsunuz.Hoş gidilir ama yasal olarak kaçak duruma düşersiniz kontrolde(kontrol olur mu bilemeyiz).
 Tren istasyonu limanın hemen yanında gayet süper bir lokasyonda.Ufak bir açık hava marketi de mevcut,efsane alaman sosisi ve xl hamburgeri mevcut.
 Ayrica gemiadamı merkezide mevcut tren istasyonunun orda.Kebapçı tabi ki mevcut.
Dil sorunu olabilir.Ben almanca bilen arkadaşla çıkmıştım ve *iyi ki çıkmışım* dediğim zamanlar oldu dilden dolayı.Gençlere sorun ne soracaksanız.

-Klaipeda:Litvanyanın bu tatlı mı tatlı ufak şehrine gemiyle gelmedim(her an gelebilirim) ama limanı gördük.Duty free ve internet mevcut değil,liman şehrin dibinde hemen.Kehribarcılar burada.Litvanya genelinde olduğu gibi 30 yaş altı ingilizce,30 yaş üstü rusça bilir.Rusça biliyorsanız bile çok konuşmamanız önerilir zorunlu olmayan durumlar dışı.

-Kefalonia:Zakynthos gibi iyonya denizinde bulunan adalardan.Liman şehirle entegre ama görülecek bir nane yok.Duty free yok ama internet mevcut terminal binasında.Burada kekik balı yapıyorlar,yamulun.

-Helsinki:Dünyanın en güzel şehri söz konusu cruise turizmi olunca sınıfta kalıyor ne yazık ki.Liman bölgesi *allahın unuttuğu* şeklinde tabir ettiğimiz yerde.Büyük ihtimal hernesaari limanına gelir gemi,ufak bir çadır tarzı terminal binası(hediyelik eşya vs.) mevcut.Hatta adamlar ayı etiyle,talvisota(kış savaşı,bloguma bakınız fin filmi rehberi için) filmini satıyorlar.Beleş internet var,duty free yok.
 Shuttle mevcut,finlandiya müzesinin oralara atar.Eğer otobüse binmek istenirse(terminal binasının hemen dışında) tek otobüs gelmekte ve direk kauppatori'nin oraya atmakta.
 Ufak gemiler kauppatorinin oraya direk demir atabiliyor(ah ah olsada yesek).
Dil sorunu yok ama finler tipik utangaçlıklarını gösterebilirler.Çok fazla muhabbet beklemeyin ama yardımcı olur hepsi.Hatunlara soru soracaksınız tabi.

 -St.Petersburg:Geldik en kötü limana sahip şehre.Ruslar akıllarını çalıştırmış ve devasa bir liman bölgesi yapmış,lakin işin içine ruslar girince durum karmakarışık olmakta.Hemen açıklayalım:
 Rusya hava sovyet kafasına sahip olduğu için,eğer gemide müşteriyseniz,vize isteniyorsa ve vize almadıysanız(ki almadınız eminiz ki) gemiden dışarıya sadece turla çıkabilirsiniz,tur bittikten sonra gemiden adımınızı atamazsınız.
 Eğer personel iseniz ve rusya sizden vize istiyorsa gemiden shuttle için bilet alınırsa bu vize yerine geçer.Shuttle dediğimiz şey ufak bir dolmuş olup,gidiş dönüş 10 dolara gelir(bu değişkenlik gösterebilir).
 Eğer rusya sizden vize istemiyorsa(ki bu sizsiniz efenim),pasaporttan kafanıza göre geçip(damga falan var yalnız) takılabilirsiniz.Lakin şehir merkezine gitmek için shuttle dışında başka yol olmadığı için,o bileti çatır çatır alacaksınız.
 Pasaporta gitmeden önce *immigration card* alıp doldurmak gerek.Bu kart pasaport kontrolü sırasında yırtılır,bir tarafı sizde kalır,öbürü poliste.Geri dönerken diğer kısmıda alırlar.Ayrica bu kart Belarus içinde geçerlidir.
 Pasaport polisi katiyen ingilizce bilmez,batılılara cayır cayır bağırmakta bir sakınca görmez,kıs kıs gülersiniz.
 Eğer rusça biliniyorsa dolmuşu süren abiye rüşvet verilebilir,veya limandan dışarı yürünüp metroya binilebilir.
 Shuttle hermitage müzesine yok yakın yerde bırakır.
Limanda duty free,internet,turizm ofisi ve birkaç tane hediyelik eşya satan yer bulunmakta.Bu turizm ofisindeki insan(büyük ihtimal hatundur) zerre ingilizce konuşmamakta.En güzel tarafı burada bir bankamatik mevcut ve resmi kur'dan euro/dolar/sterlin'i rubleye çevirebiliyorsunuz.
 Dil sorunu inanılmaz boyutta.Basitçe konuşmak gerekirse,ingilizce anlaştığım tek kişi viyana cafesinde çalışan genç bir hatundu öyle söyleyeyim.Dışarı çıkılacaksa mümkün mertebe rusça bilen biriyle çıkılması gerek.
 Not:Bazı ufak gemiler Direk St.Peterburg şehir merkezine demir atabiliyorlar.Bu durumda yukarıda yazılanların hiçbirisi geçerli değil.Ha şehir yine pahalı o ayrı.

-Tallinn:Geldik dünyanın bir diğer en güzel şehrine.Helsinki-tallinn feribotlarının durduğu yerde duruyor gemi.Duty free yok ama hediyelik eşya satan mekanlar mevcut.Cafe ve internette var.Bunun dışında *ben para koleksiyoncusuyum,kron alayım* derseniz,onu satan mekan bile var.
 Hatta en son geldiğimde sırf kalev çikolatası satan mekan bile vardı.Şehir merkezine 5 dakika uzaklıkta.Eğer eski şehre girecekseniz,fat margaret tower'dan giriliyor.
 Dil sorunu tabi ki yok.

-İstanbul:Bilen bilir,istanbuldan hiç hazetmem,lakin yiğidi öldür hakkını ver yapıcam.İstanbul gerek limanın lokasyonundan olsun,gerek turistik bölgelere yakınlık olsun,gerek alışveriş vs. olsun,dünyadaki en güzel limanlardan bir tanesi.
 Gemiler karaköyde durur,sultanahmet bir metrobüs/otobüse bakar.Duty free vardı kapanmış,internet yok.
 Tc vatandaşıysanız çantanız aranabilir veya kimlik göstermeniz istenebilir.Hatta gemiadamı cüzdanı göster diyen polis bile oldu.
 Karaköy limanının tek kötü tarafı turistlere yönelik zerre birşey olmaması.Turist bürosu yok,harita falan hak getire zaten.
 Yabancı arkadaşların dediğine göre dil sorunu mevcut.

-İzmir:İzmir'i sevdim açıkçası(sıcağı olmasa yaşarım).Limanda duty free var,hatta hemen karşıda migros var,bizi sevindirdi.İnternet yok,shuttle yok,gerekte yok.Dil sorunu var mı yok mu bilmiyorum ama faslı bir iş arkadaşımı taksici elemanın kuytuya götürüp tecavüz etmeye çalıştığını biliyorum.Hani söylemiş olayım.

-Marmaris:Liman şehir merkezinin biraz dışında ama yürünebilir(arada alışveriş merkezi var).Shuttle'da mevcut ama çok gerekmiyor açıkçası.
 Direk çarşının oraya bırakıyor shuttle.Duty free var,internette var.Ayrica rodosa giden katamaranlarda burdan kalkıyor.Dil sorunu yok gibi,zaten marmaris ingiliz şehri.

-Odessa:Ukraynanın en önemli limanlarından.Burasının ilginç tarafı pasaport vs. istenmiyor ama illa gemiadamı cüzdanı istiyorlar ve kontrol ediyorlar(sapık mısınız?).Limandan çıkışta direk ünlü merdivenler çıkılıp şehre varılabilir.Duty free ve internet yok.Euro/dolar kabul eden hiçbir yer yok,parayı grivnaya çevirmeniz gerek.Buradaki sıkıntı döviz bürolarındakilerin size bağırıp çağırması.

-Yalta:Eski sovyetlerin tatil beldelerinden yalta şimdi ukraynanın tatil mekanlarından.Kendisini 3 tane has o.çocuğunun(küfürü hakedene küfür ederim canım benim) 2.dünya savaşında dünyanın kaderine karar verdiği yalta konferansından tanıyoruz.

-Dubrovnik:Nam-ı diğer *Kings landing*,veya *Ragusa*'nın limanı süper bir yerde.Limanın bitişiğinde otobüs durağı,yanında baya büyükçe bir süpermarket ve hemen karşısında cevapi yapan yerler mevcut.
 Tek kötü tarafı eski şehre gitmek için otobüse binmek zorunda olmanız ve yazın bu otobüsün *istanbul otobüsleri* kıvamına gelmesi.Garip olan kısım ise kimsenin ter kokmaması buna rağmen.
 Duty free yok ama sürüyle hediyelik eşya satan mekan mevcut,seamen center'da var.Hırvatistandaki heryer gibi burda da ortayaş üstü hariç herkes cayır cayır ingilizce biliyor.

-Bari:El yapımı bariye özgü orecchiette(makarna lan işte)nin anavatanında liman boktan bir yerde.Terminal binası var ama yürüyeceksiniz arkadaşım.Öyle duty free falan yok,ingilizce konuşan yok zaten.

-Trieste:Görevi *venediğe kargo limanı olmak* olan trieste sürpriz bir şekilde güzel ama fotoğraf çekilecek kadar değişik bir yer değil,bundan dolayı yazmıcam kendisini.Avusturya egemenliğinde kaldığı için mimarisi baya değişik,ingilizce konuşan insan sayısı italya geneline oranla fazla.
 Cafeleri güzel.Terminal binası ufak,duty free falan yok.

-Brindisi:Güney italyanın büyük şehirlerinden olan brindisi'de görülecek birşey yok ama 3 euroya tshirt alınabilir.
 Liman baya uzak,shuttle'la gitmeniz gerek.

-Split:Hırvatistan'ın bu ünlü şehrinde liman dubrovnik gibi gayet stratejik konuşlanmış durumda.Karşıda anadolu şehirlerinin otobüs terminallerini andıran bir otobüs terminali,sürüyle börekçi vs. mevcut.

-Korcula:Eski bir venedik şehri olan,lakin şimdilerde hırvatların olduğu Korcula'ya gemi yanaşamadığı için dışarıya demir atiyor(tender).Liman dediğimiz yer ufak bir baraka.Ciddi bir venedik etkisi mevcut,herkes italyanca konuşuyo zaten.

-Koper:Slovenyanın tek limanı olan Koper'de şehir merkezinin dibine yanaşıyor gemi.Çok popüler bir yer olmadığı için(güzel yer,popüler olmasın zaten) çok turist yok.Ljubljana 2 saat uzaklıkta,adamlar güzel dondurma+börek yapiyor.Baya da ucuz.
 Balkan ülkesi diye gelinmesin,adamlar direk batı avrupa standardında.İngilizce sorunu yok tabi.

-Corfu:Osmanlı idaresinde kalmamış tek yunan vilayeti olan Korfu(ada aslında)değişik bir mekan.Mimarisi direk venedik(adamlar yönetmiş yıllarca,bizimkiler almayı becerememiş).Duty free var,gyros var,frappe var,souvlaki var,ingilizce sorun yok,tekrar gelecek ben.
 Baya turistik yalnız.Özellikle çok ingiliz geliyor.

-Itea:Yunanistanın batı kıyı şeridindeki limanlardan birisi.Hiçbirşey yok ama delfi antik kenti burda.

-Corinth:Yine yunanistanın batı kıyı şeridindeki limanlardan.Atinaya gitmek için kullanılıyor kendisi.

-Katakolon:Meşhur olympia'nın olduğu katakolon takriben 25 binaya sahip ufak bir kasaba.Gyrosu güzel ama.Duty free'yi unutmamış yunanlar.Rakı 25 euro,uzo 5 euro.


Böylece avrupayı bitiriyoruz.Bütün limanlarda turist bürosu veya harita alabileceğiniz herhangi bir yer mevcut palermo ve istanbul hariç.

Devam edelim;

 -Fort Lauderdale:Miami'nin çayyolusu diyebileceğimiz bu şehir aslında inanılmaz yoğun.Her gün en aşağı 10-15 gemi gelir ve çok ciddi bir miktardır bu.Duty free ve internet yok,shuttle yok,şehir merkezi saçma sapan uzaklıkta.Tek yol taksi.Hiç kasmayın derim.ABD olduğu için dil sorunu yok.
 
 -Karayipler:Karayipleri tek bir maddede ele alıcam çünkü hepsi birbirinin aynısı.Hepsinde hayvani bir duty free mevcut.Adaların kazançlarının ciddi kısmı buralardan geliyor çünkü.İnternet yok(hoş bazılarında var),shuttle'a gerek yok.Sadece barbados ve st.maarten'de liman bölgesi biraz dışarda o kadar,o da yürünebilir mesafe.Her yerde haritadır,turist bürosudur vs. gırla.Karayiplerdeki liman bölgesini türkiyedeki alışveriş merkezleri olarak düşünmek daha mantıklı.
 Karayiplerde de dil sorunu yok.Tek dil sorunu yaşanma ihtimali olan yer st.martin,o da fransız olduğu için -ki gemiler genelde burda durmaz,adanın güneyinde durur,isteyen fransız bölgesine gider,1 saat bisiklet mesafesi-.
 Güncelleme:Bazı limanlarda alışveriş merkezi yok.St.vincent ve dominica bunlardan iki tanesi.

 -Ensenada:Ufak bir meksika kasabası.Shuttle'a binmek zorunlu gibi birşey.İnternet yok,duty free'de yok.Meksikada götü kollamak zorunlu gibi birşey,söyleyeyim.

 -San Diego:ABD'nin en iyi iklimine sahip bu kalifornia şehri liman bölgesi açısından alkışlanacak bir güzelliğe sahip.Limanla şehir merkezi yanyana,hatta bu bölgede eski gemiler falanda mevcut korsanlardan kalma.Lakin internet ve duty free yok,shuttle'a gerek yok.

 -Hilo,Honolulu,Kauai:Bu üç güzel hawaii şehri(ve adasıda diyebiliriz) için shuttle gerekiyor.Hatta honoluluda shuttle yok,direk taksiye bineceksiniz.Duty free ve internet yok tabi ki.Bu üç mekanın en güzel tarafı denize girme konusunda jübile yapacak olmanız.Nirvana burası yani(ötesi tahiti ama gidemedik).Sahiller bol miktarda ve yakın mesafede.

-San Francisco:Cruise turizminin en yoğun olduğu california şehirlerinden.Gayet düzenli bir liman bölgesi olup,şehirle bütünleşmiştir.Alcatraz'a direk buradan gidilebilir(tabi dolu olmadığını varsayıyoruz).Duty free ve internet yok.

 -Seattle:ABD'nin teknoloji merkezlerinden birisi seattle.Liman biraz dışarda ama yürünebilir,zaten şehir merkezi küçük.İnternet ve duty free namevcut efenim.

 -Victoria:Kanadanın British columbia eyaletinin başkenti olan bu ufak,ingiliz mimarisine sahip süper şehri favorilerimden.Shuttle gerekir,şehir merkezine bırakır.Duty free ve internet yok tabi.

-Vancouver:Vancouver aslında bize bir metropolle liman bölgesinin nasıl adam gibi yapılacağını gösteren bir örnek gibi.Gemiler *canada place*'te durur ve sadece 2 gemiye izin vardır.Limandan çıktığınız anda gökdelenlerin arasında bulursunuz kendinizi.
 Kötü tarafı canada place'in karmaşık olması,çıkarken polisin *kardeş ne ayaksın sen,naapcan ne edicen* diye sorması ve dönüşte güvenlik kontrolünün sıkı olmasıdır.
 Internet ve duty free yok ama birkaç tane mağaza mevcut canada place'te.Ayrica çıkışta dilenciler olabilir,*veremem canım* denilince *özür dilerim* diyip gitmesini biliyor arkadaşlar.Hayat garip.

 -Ketchikan:Alaskanın somon başkentinde liman şehirle bitişik.Lakin burası sürekli yağmur alan bir yer olduğu için,çok dışarı çıkmanız tavsiye edilmez.Her yerde duty free mevcut,internet sorunlu.Ayrica burada wal mart mevcut,shuttle ile gidilebilir.

 -Juneau:Alaskanın başkenti artık tam bir duty free cennetine dönüşmüş durumda.Ciddi manada şehrin ana caddesinde en aşağı 25-30 tane duty free mücevheratçı vs. bulunabilir.İnternet yok tabi,liman şehrin hemen dibinde.
 Burada yapılması gereken en önemli iki şey helikopter tutup şehrin hemen arkasındaki dağa gitmek(tepesi silme buz ve husky kampı) ve limanın hemen yanındaki restoranda ABD'nin yarım porsiyonunun türkiyede 1.5 porsiyona denk geldiğini tecrübe etmektir.

 -Icy strait point:Alaskada kendi başınıza ulaşamayacağınız(zor baya) lakin gemilerin sık sık geldiği en özel yerlerden birisi.Liman bölgesi iki binadan oluşuyor sadece(şaka değil).Shuttle gerekmiyor ama tender yapılması zorunlu.1 km ötedeki hoonah adlı alaska yerlilerinin kasabasına gidilip takılınabilir,kral yengeci yenilebilir(çekiciyle beraber),veya çevredeki ormandan avlanan rengeyiklerinin etiyle yapılmış hamburger tadılabilir.
 Favori mekanlarımızdan.Duty free falan yok tabi,naaptın abi sen?

 -Skagway:Alaskada *vahşi batı* tadında ufak kasabamız.Şehir(kasaba diyelim) biraz limanın dışında kalıyor.Bu kasaba direk vahşi batı kasabaları tadında,treni bile var(kanadaya giden).Duty free falan yok ama kasabada efsanevi bir tatlıcı mevcut.Eskiden kullanılan kerhane şimdi müze.Tadını çıkarın.

 -Montego bay:Jamaikanın en büyük 3.şehri olan montego bay fantastik bi yer gibi geldi bana valla.Uyuşturucu falan had safhada,yemekler *spicy*,tavuklar efsane(dünyanın en güzel kfcsi burda),limanda duty free yok ama.Şehir merkezine gitmek için taksi zorunlu ama 3 dolardan fazla vermeyiniz,yerliler 1 dolara gidiyor.Biz çok kazık yedikte.

-Havana:Kübanın 1960larda kaldığını söyler insanlar lakin cruise limanı direk 2010'larda takılıyor.Her yerde küba bayrakları mevcut.Pasaport kontrolünden geçilmesi gerek.
 Terminalde puro alınacak birkaç mekan ve para çevireceğiniz yer mevcut.Lakin moneda nacional(yerli para yani) vermiyolar.Her türlü CUC alacaksınız.
 Şehir merkezindeki döviz bürosunda sürekli olarak 5 kmlik bir kuyruk olduğunu(abartma yoktur) varsayarsak,burdakini kaçırmayın,paraları değiştirin.
 İnternet falan yok,hatta havananın merkezini wifi açık gezmişliğim ve tek bir ağ bile bulamamışlığım mevcut.

-Santiago de Cuba:Kübanın 2.en büyük şehrindeki terminal 60larda kalma direk.En büyük güzelliği pasaportla uğraşan ablaların gayet çekici olması.
 Burda da bir adet döviz bürosu mevcut,moneda nacional alındığını duydum birkaç yerden.Olmadı liman çıkışı zaten bir tane *business center* mevcut.Bunun dışında sürüyle hediyelik eşya satan mekanda var.
 Ayrica burada demir atmış bir türk kuru yük gemisi görmüşlüğüm ve mürettebatıyla rastgele tanışmışlığım vardır.Hatta burada bir(sayıyla bir) adet ankaralı abi yaşamakta,karısıyla takılmaktadır.

 -Cienfuegos:Ne yazık ki fransızların kurduğu bir şehir olan cienfuegostaki terminal biraz farklı.Gemi montego bay'den buraya geldiği için gümrük biraz sıkı(gemideki kübalılar buzdolabına kadar alıyor montego bay'den) lakin yabancılara sorun yok tabi ki.En ucuz puro ve rom'lar burada,şehir merkezine ineceniz ama bir 5 dakika yürüyerek.
 Döviz bürosundan kesintisiz moneda nacional aldığım tek limandır.Ayrica şehirdeki birkaç yerde internet cafe gördüm,hani internetsiz duramayanlar için söyleyeyim.

 Böylece okyanus ötesini de yazmış bulunmaktayız.

Tabi ki bu ucu açık bir başlık,gezilen yerlere göre güncellenecektir.
 




3 Kasım 2014 Pazartesi

Livorno-İtalya

 Geldik bu kısa kontratın son limanına.

MSC'de yaşadıklarımdan sonra italyaya ve italyanlara nefret duymam beklenebilir dimi?

 Kendilerini ve ülkelerini severiz lakin hala italyanlarla iş yapılmaması gerektiği konusunda düşüncelerim değişmez.

 Livorno popüler limanlarımızdan.Buradan pisa ve floransaya gidilebilir.Piso 45 dakika,floransa ise 2 saat civari.Turistlikten boku çıkmış mekanlarla(kule çekmek için 45 dakika yol mu gidilir lan?) ilişkim gayet bilindiği için,hiç kasmadım pisa diye,burada da gayet keşfedilecek güzel yerler buldum,mutlu da oldum valla.

 Ayrica limandan shuttle'a binmeniz gerek,tam şehir merkezinden indiriyor.

Bunun dışında 1921de italya komünist partisinin kurulduğu şehir burası(hala solun en güçlü olduğu şehirlerden) ve *venedik* bölgesiyle meşhur diyebiliriz.
 Şehrin tarihiyle ilgili ilginç bir detay ise,1500lerin sonunda çıkardıkları yasayla beraber hırlı hırsız,kaçak vs. herkes livornoya gelebilecek ve kafasına göre takılabilecekti.Takip yok yani.

 Burayı gezerken diğer italyan limanlarında uyguladığım ritüeli aynen gerçekleştirdim.Öğleye doğru 11 gibi kalkıp,rastgele bir pastaneden çörek vs. alıp(kötü çıkma olasılığı yok),bitirdikten sonra dondurmayla(yine kötü çıkma olasılığı yok) devam edip,arada fotoğraf+harita muhabbetine girmek.%100 çalışıyor tavsiye ederim.
 Benzeri fransa ve ispanya limanlarında da yapılabilir.

 Shuttle sizi *piazza grande* meydanında bırakıyor:


 Hemen karşıda livorno katedrali mevcut:


Limanda verilen harita gayet güzel.Yürüyüş rotaları yapmışlar ve takip etmek inanılmaz basit.Bu rotalar piazza grande'den başlamakta.

 Kısa bir yürüyüşle liman bölgesine varip,deniz canavarlarını sembolize eden birbirinin aynısı 2 heykel görülebilir.


  Liman bölgesine çıkıldığında hemen sağ tarafta *four moors* heykeli görülmesi gerekenlerden:

 Korsanlara karşı kazanılan zaferleri sembolize ediyor kendisi.

Hemen karşıda 1500lerde yapılmış olan eski kale görülüyor:


 Kaleden sonra 15 dakika yürüyerek venedik bölgesine ulaşılabilir.
  Kendisi şu şekilde:

 Yeşil alan yeni kale(şu an park),altta görülen kahverengimsi mekan ise eski kale.Ortası kanalların oluşturduğu bölge.

 Garip bir şekilde hiçbir turistikliği yok buranın,bundan dolayı kazıklanma gibi bir durumda yok.

Burasını fotoğraflarla anlatıcam:











 Buradan yeni kaleye gidilebilir.





 1590larda mimar Buontalenti tarafından yapılan kalenin amacı şehrin nüfusunu kaldıracak bir mekan yapmakmış.Daha sonra gereğinden fazla büyük olduğu anlaşılmış o ayrı(aha kafa bizimle aynı abi).
 İkinci dünya savaşında ise evleri yıkılan kişiler burayı kullanmış.

Giriş falan bedava tabi.İçerisi park en nihayetinde.

 Manzarası da güzel.Buradan piazza della republica(cumhuriyet meydanı yani) görülebilir:
  Tabi ki bu meydanda kebapçı mevcut.

 Şehir genel olarak şöyle:











 Garip bir durum ise,magnet almak için rahat 20 dakika yürümem oldu.Magnet satan yer yok arkadaş!

Bunu geçersek,livorno güzel mekan,sevdim.Dondurmayı alıp,takılıyorsunuz basitçe.

 Değişik bir detay ise koskoca şehirde magnet bulamamam.Magnet yok arkadaşım! Hoş ufak bi yer bulduk sonunda.

 Böylece topu topu 1.5 ay süren kontratıda bitirmiş oluyoruz.6 kasımda atinadan yeni gemiye binip,nisana kadar küba,daha sonra yunanistan-türkiye cruiselarıyla beraber olucaz efenim(transfer olmayacağını varsayarsak).

 Birkaç şey yazarım arada yine.

2 Kasım 2014 Pazar

Calvi-Korsika adası

 Korsika sevdiğimiz adalardan birisi.Resmi olarak fransaya bağlı olsa bile,biz kendisini fransız görmüyoruz,zaten kendileri de görmüyor.Lakin ingilizce konusunda fransızlardan aşağı kalır bir yanları yok -ki garip bir durum-.Buna rağmen seviyoruz.

 Neden seviyoruz?
Yemekler güzel ve ucuz.Ortam sakin(hoş baya bir underground mafya olayları varmış),iklim güzel(ekimin sonunda t-shirtle gezmek) ve turistik değil.
 Bu elemanlar fransayı ve fransızları sevmediği için mafya olayları mevcut ama turistlerle bir alakası yok kendilerinin.
 Ayrica bağımsızlık mücadeleside veriyorlarmış.FLNC olarak geçiyor.Kendileri aynen mafya gibi çalışıyorlar.Bizim pkk gibi düşünmek gerek,partileri de mevcut.Saldırılar genelde fransayla alakalı binalara falan yapıyor.

 Başkent ajaccio'yu yazmıştım,şimdi sıra Calvi'de.Hatta bastia'ya da uğramıştık ama işim vardı çıkmadım.Anlaşılacağı üzere adada sadece 3 tane şehir mevcut.

 Aslında burası olağandışı bir liman çünkü inanılmaz rüzgarlı.Rüzgardan dolayı çoğu kez rotayı ajaccio'ya çevirdiğimizi bilirim.
 Ayrica gemi dışarıda demir atıp,botlarla milleti yolluyorlar şehre.

 Şehir şu şekilde:


 Sağda gidilmesi zorunlu olan kale ve solda şehir mevcut.

 Sahil şeridini beğendim ama pahalı valla.
 


 Calvide esasında görülecek iki yer var.Eski şehir kısmı ve kale.

 Eski şehir kısmındaki *pembe* kiliseye daldım ilk:



 Asıl ismi *sainte-marie marjeure* kilisesi ama kendisi pembe olduğundan,pembe kilise demek kafi.Zaten şehirde heryerden görülüyor.

 Bunun dışında burası kristof kolomb'un evinin olduğu ve doğduğu yer.Hoş herkes Cenova diyor ama bilemiyoruz tabi.



 Kolomb'a adanmış heykelde mevcut:



 Açık konuşmam gerekirse *old town* bölgesi efsane güzellikte bir yer(ve efsane ufaklıkta).Turistik değil,el yapımı ürünler bol,kazıklanma minimum ve atmosfer süper.Hoş bitirmesi yarım saat sürüyor o ayrı.









 Calvi kalesi 13.yüzyılda yapımına başlanıp,15.yüzyılda bitirilmiş büyükçe bir mekan.Cenevizliler zamanında yapımına başlanmış.Şimdilerde ordu kullandığı için her yerini göremiyorsunuz.

 Bunun dışında burada hala yaşayanlar var.








 Kalenin içinde hayat olanını ve manzaralı olanını severiz:



 Kaleden geri dönerken ara sokakta fantastik isimsiz bir kiliseye rastladım,direk daldım içeri:








 Burasının fransa toprağı olduğunu anladığımız an:



 Şehirden genel fotoğraflar ise şöyle:





 Kısaca konuşmak gerekirse,burası birkaç gün kafa dinlenecek gibi bir yer geldi bana.Hoş sırf kafa dinlemek için bir insan neden korsika adasına gelir bilemeyiz.Gelmişken bütün adanın gezilmesi gerek çünkü.


 Sonraki limanımız italyada.