Aslında Odessadan önce Yaltayı yazmam lazımdı lakin şanssızlıklar peşimi bırakmadı(bu şirkete geldiğimden beri böyle be birader).İlk cruiseda yaltada *güvenlik testi* yaptılar,onuda tam günün ortasına koyunca anca 1 saat falan dışarı çıkabildim.
Çok tatlı ve güzel bi mekan.İçine giremedik ama.
Sonracığıma,rastgele gezerken anıt mezar tarzı bi mekana rastladık(herşey rusça abi,yoksa söylerim dimi ne olduğunu):
Sonraki durak arkeoloji müzesi(içine girmedik):
Başkada gezicek bi yer kalmadı zaten.
Genel fotoğraflar şu şekilde efenim:
Bu resimdeki ana tema hamburger köftesinin büyüklüğü değil,tabakta neden çilek olduğudur.
Evet var böyle bişey.
Yani sonuç olarak odessa güzel şehir
De
En büyük sıkıntısı(diğer eski sovyet ülkelerinde olduğu gibi -baltıklar hariç-) dil sorunu.Rusça bilmiyosanız boşuna gezmiş olursunuz.
İngilizce bilen yok,ingilizce tabela falanda yok.Hatta Odessada turist bürosu falan aradım uzun süre onu bile koymamışlar.
Yalan yani.Ama şehir tarihi eser kıvamında.Hakkını vermek gerek.
Böylece İstanbul cruiselarını bitirip,charter cruiselarına başliyoruz(daha sonrada israil cruiseları).Sonraki liman sürpriz olcak efenim.
2.sinde de envanter yapmamız lazımdı,yine gemiye tıkılıverdim.
Sonuç olarak Yalta patladı.Ha çok fazla görülecek yeri yoktu zaten.Yaltanın en önemli olayı dünyanın en ağır 3 o.çocuğunun(churchill,roosevelt,stalin) milyonların hayatını belirlediği *yalta konferansı*nın yapıldığı yer olması.Başkada bişey yok.
Gerçi hakkını yememek lazım,illaki vardır ama süper şirketim yüzünden göremedim.
Odessa aslında eski bi şehir denilebilir.1400lerde şehri Kırım hanı Giray kurmuş.Daha sonra kısa bi süre Litvanlar almış,sonrada osmanlı işte.Önemli olan kısım,soğuk savaş sırasında odessanın sovyetlerin en önemli limanı olması.Şehirde buna göre gelişme göstermiş.En basitinden,limandan şehir merkezi yürüyerek 5 dakika.
Şehirde görülecek yerler bol bol mevcut,gezebildiğim kadar gezdim.
İlk durak liman bölgesi tabi ki:
Liman bölgesinden hemen çıkışta ünlü *potemkin* merdivenleri karşılıyor sizi.Baktığınız açıya göre uzun veya kısa görünüyomuş merdivenler.Biz denedik hiçte öyle gözükmedi valla.
Mal mıyız diyede düşünmedim değil.
Merdivenlerde 2-3 tane grup var kuşları eğitmişler(yani dövmüşler diyoruz halk arasında).Hayvanları sevip abuk subuk pozlar verebiliyosunuz.
Kuşları eğiten tipler ingilizce bilmediği için biraz soyulduk ama ossun.Tecavüzden zevk almasını bilmek gerek.
Merdivenlerden çıkınca şehir merkezine variyosunuz zaten.
Bu arkadaş karşıladı bizi.Kendisi fransız dallamalardan birisi(asilzade işte).Duke de Richelieu adında bi herif.
Fransız devrimiylede alakası varmış.
Buradan itibaren şehrin tarihi kısmı başlamakta dicemde,şehir zaten eski çok.Mimari çok sağlam.
Biraz yürüyünce şu arkadaşa rastladık:
Arkadaş ilk ukraynalı havacılardan,Sergey Utochkin.
Odessada görülmesi gereken en önemli mekan opera binası aslında.
Şöyle anlatayım:
Sonracığıma,rastgele gezerken anıt mezar tarzı bi mekana rastladık(herşey rusça abi,yoksa söylerim dimi ne olduğunu):
Başkada gezicek bi yer kalmadı zaten.
Genel fotoğraflar şu şekilde efenim:
Bu resimdeki ana tema hamburger köftesinin büyüklüğü değil,tabakta neden çilek olduğudur.
Evet var böyle bişey.
Yani sonuç olarak odessa güzel şehir
De
En büyük sıkıntısı(diğer eski sovyet ülkelerinde olduğu gibi -baltıklar hariç-) dil sorunu.Rusça bilmiyosanız boşuna gezmiş olursunuz.
İngilizce bilen yok,ingilizce tabela falanda yok.Hatta Odessada turist bürosu falan aradım uzun süre onu bile koymamışlar.
Yalan yani.Ama şehir tarihi eser kıvamında.Hakkını vermek gerek.
Böylece İstanbul cruiselarını bitirip,charter cruiselarına başliyoruz(daha sonrada israil cruiseları).Sonraki liman sürpriz olcak efenim.