Böylece başımın belası olacak transatlantik yolculugu başlamıştı.7 gün art arda denizde geçecekti çünkü.
7 günden sonraki ilk liman olan Ponta Delgada'da çok az kalacaktık(öglen 2'ye kadar).Gel gör ki sabahın 7.30unda kendimi nası dışarı attıgımı hatırlamiyorum.Şimdiye kadar hiç bir limanda sabahın 7.30unda kalkmadigimi hatırlatmak isterim tabi(tallinn hariç).
Şansımıza,biz geldigimiz zaman festival vardı.Çok güzel görüntüler oluştu.Anlaticam sonra.
Ponta Delgada portekize bağlı özerk bir bölge olan azor adalarının başkenti(portekizce açores).Kendi bayragı ve parlamentosu mevcut.Bunun dışında bayrağı şimdiye kadar gördüğüm bayraklar arasında en orjinallerinden biri.Sao Miguel adasında yer aliyor kendisi.600 senelik bir şehir.Zaman çok az oldugundan dolayı sadece şehri gezebildim.Ama ada da görülecek çok şey var(krater,bahçeler,manzara vs).Avrupanın hawaii'si burası işte.
Avrupaya çok uzak oldugundan dolayı dışa kapalı bir yapısı var.Bundan dolayı insanlar muhafazakar.
Ponta Delgada'ya ilk insanlar 1450 yıllarında gelmiş.O zamandan bu zamana şehir çok bozulmamış zaten.
Buraya çok gemi gelmiyor açıkçası.Kanarya adaları cruiselarında uğraniyor arada bir,bunun dışında birde transatlantikte.Gelen gemilerde çok kalmiyor zaten.
Ponta Delgada'da görülecek yerler az aslında.Oyuncak gibi olan eski şehir ve botanik bahçesi görülebilecek yerler arasında.Eski şehir Unesco'nun koruması altında.Şöyle diyebilirim ki,öglen 2ye kadar kalmıştı gemi,12 gibi bütün şehirle işim bitmişti.Hoş eski şehirin her sokagının dolaşamamışımdır.Bunun dışında liman bölgesinin hemen yanında tarihi bir kale var,ama pazar günü geldigimizden kapalıydı orası.
Liman bölgesi geniş diyebilirim.Burger king vs. var,arada bir dükkanlar falanda var işte.Biz pazar günü geldigimiz için festival gırla gidiyordu ama hiçbir yer açık değildi.Üstümüzdeki dolarları bile düşük kurdan gemide bozdurmak zorunda kaldık.
Şimdi dil konusuna değinmem elzem.Bilindiği üzere ispanya ve portekiz ingilizce konusunda çok başarılı ülkeler değil.Ponta delgada çok turistik olmasına rağmen,ingilizce seviyesi sadece *yeteri* kadar.Şehrin turistik bölgeleri dışında tabelalarda ingilizce değil zaten.Az buz ispanyolcanız varsa tabelalar ve basit cümleler sorun olmuyor.
Eski şehirin girişi şu şekilde:
Hükümet konağı:
Hava baya sıcaktı aslında,niye uzun kollu giydim bilmiyorum.
Bahsettigim kale şu:
Festivalin olayı şu şekilde çiçekten yapılan yollardı:
Şimdiye kadar gittigim hiçbir yerde böyle birşey ne gördüm,ne duydum arkadaş.Muhteşem denilebilir.
Kanada konsolosluğuda uymuş tabi buna:
Finlandiya fahri konsolosluğu:
Evet sapıgım.
Azor adalarının sembolü şu çiçek:
Adı ne hakkaten bilmiyorum.
Eski şehirden kareler:
Eski şehirle ilgili bilinmesi gereken en önemli şey,evlerde hala insanların oturdugu.İnsanlar yüzyıllar önce oldugu gibi hala oturmakta bu evlerde.
Güzelce bir parkta vardı:
Botanik bahçesiyle işimiz bitince tıpış tıpış geri döndük tabi.Dönerken parlamento binasını görüverdik:
Liman bölgesi şu şekilde:
Şehirde heykel sayısı ortalamanın üstü:
Ponta Delgadaya ulaşım nası oluyor?
İstanbuldan direkt uçuş yok,lizbon aktarmalı tap portugal ile gidiliyor sadece.Azor adalarının kendi havayolu şirketi(sata international) oldugu için lizbondan sata uçagina aktarma yapılıyor.Gidiş dönüş 300 eurodan başliyor.Yaz ortasında pahalanıyo tabi.
Bunun dışında avrupaya çok uzak oldugu ve çok bilinmedigi için türk yoktur sanmayın,liman bölgesinde 1 tane kebapçı gördüm.Şehir içinde de kesin vardır birkaç tane daha.
Daha önce dedigim gibi,avrupanın Hawaii'si burası,ama Hawaii gibi*amerikanlaşmış* mekanlarla aram iyi olmadıgı için burayı hawaiiden daha çok sevdim.1-2 hafta kalınası,bütün adaları gezilesi bir yer.Her adada farklı bişey var çünkü.
Azorlardan sonraki duragımız neresi miydi?
Lizbon.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder