Evet,geldik baltik cruise'unun son limanına.
Aslında danimarkaya karşı bir önyargım vardı gelmeden önce,banu avarın saçma sapan ırkçı *sınırlar ötesinde* programı sağolsun(gerçi bazı görüşlerine katılıyorum).Artık o program kaldırıldı gerçi.
Şehri gördükten sonra düşüncelerim değişti tabi.
Kopenhag çok güzel bi mekan,insanlarıda dünya tatlısı,bayada sıcak.İskandinavyadaki en büyük şehir ama stockholm gibi iskandinavyanın *başkenti* değil.Gerçi stockholm neden iskandinavyanın başkenti sayılıyo onuda anlamış değilim ya,neyse.
Dedigim gibi,şehir çok güzel,çok sevdim,bi daha gidicem kesinlikle.Ama en büyük sıkıntı şu,saçma sapan pahalı bir şehir.Euro yerine kron kullandıkları için ilk başta bunu anlamiyosunuz ama paso döviz bürosuna gidip paraları bozdurunca *nooluyo lan* demeye başliyo insan.İsveçliler için bile pahalı bir yer burası.
Grup olarak çıktıgımızdan mütevellit,yerlilerle baya kaynaştık.Kendilerinin *dan gibi yaşamak* diye bir şeyleri varmış(danimarka vatandaşlarına ''dan'' denir).Nedir diye sorduk,şöyle bi yanıt aldık;
-Olabildiğince stressiz ve kaygısız yaşamak.İş hayatında da bu geçerli.İskandinavya genelinde böyle bi olay var aslında.
Yani adamlar relax,iş hayatlarıda stressiz.Zaten işsiz kalsalar devlet bunlara bakiyo,rahat rahat takılıyo herifler.Bize ütopya gibi geldi zaten,napalım.
İskandinavyanın genelinde oldugu gibi burada da ingilizce sorunu yok.Dedem yaşındaki insanlar benden iyi konuşuyolar.Şehirde çok kaybolduğumdan dolayı deli gibi adres sordum,o bakımdan rahat genelleme yapabilirim bu konuda.İngilizce bilmeyen tek kişi bisiklet tamircisi türk bi elemandı(çok şaşırdınız dimi?).Birde çok söylenir *danimarka çok ırkçı hacı*,o kadar uğradık buraya,öyle hor görme falanda olmadı,ki beni geçtim,benden baya baya daha kara olan arap eleman vardı,o da öyle bişey hissetmedi.Muhtemel nedenleri bi ara yazicam zaten.
Şehri tam anlamıyla gezemedim ama görülmesi zorunlu olan *neredeyse* bütün yerleri gördüm.Hippi mahallesi Christiania ve Amalienborg sarayı dışındaki yerlere gittim.Daha öncede dedigim gibi,uzun süreli kalmak lazım iskandinav şehirlerinde.Karayipler gibi değil yani.Tamamını gezemedigim iyi oldu aslında,sonraki ziyaretlerede bişeyler kalmış oldu.
Şehirde görülmesi gereken başlıca mekanlar:
-Tivoli gardens(dünyanın ilk lunaparkı denilebilir,konsept bizim lunapark anlayışımızdan BAYA farklı ama)
-Yanındaki hard rock cafe(bu benim kişisel görüşüm aslında,tshirt alacaksanız ufak bi serveti gözden çıkarıcaksınız ama)
-Amalienborg sarayı
-Christiansborg sarayı
-Stroget (strolling street,yani istiklal caddesi,çok beğendiğim bi yer oldu bu cadde).Strolling street'i direk türkçeye çevirirsek,sallana sallana yürüme sokağı anlamına geliyo.Saçma sapan oldu gerçi.
-Nyhavn
-Şehrin sembolü ''little mermaid'',denizkızı işte.
Başkada bişey aklıma gelmiyo şimdilik.
Geminin durdugu limanın adı Langelinie.Şehir merkezinin biraz dışında olduğundan dolayı otobüsler çalişiyor.Ama ben hiç uğraşmadım onla direk yürüdüm.Zaten ünlü little mermaid'de çok yakındaydı.
Langelinie aslında bir bölgenin adıymış.Efsanevi güzellikte bir parktan geçiyosunuz şehir merkezine gitmek için.
Little mermaidden başlayalım:
Little Mermaid neden bu kadar ünlü bilmiyorum ama deli gibi bir kalabalık oluyor sürekli.Böyle çekebilmek için 10 dakka falan bekledim.Bide sürekli kafasını kolunu falan kesiyolar,manyak bol yani.
Little Mermaidden sonra parkın içinden geçiyoruz:
Park baya büyük ve çok güzel.Kral Frederick'e selam verdikten sonra şehir merkezine doğru yollanıyoruz:
Şehir merkezine giderken Amalienborg sarayını gördüm hemen yakında,kendisine doğru yürüyüverdim tabi.Ama içeri giremedim,günlerden pazartesiydi ve kapalıydı.
4 tane büyük Saray aslında burası.Kralların kış sarayıymış.Hemen yanında Kral Frederik'in kilisesi vardi,oraya gittim amalienborg yerine(marble church olarakta geçiyo):
Bi olay yok,standart bi kilise işte.
Kopenhagda asıl görülmesi gereken yer Christiansborg sarayı yani kraliyet sarayı oldugu için,hemen oraya yollandım.
2 tane girişi var aslında mekanın,baya büyük ve 3 ayri yerden oluşuyor.
İlk durak kraliyet ailesininde yaşadığı(resmi olarak tabi,aslında burda yaşamiyolar,yabancı elçileri falan kabul ediyolar) olan ''royal reception rooms''a gittik.
Burada fotograf çekmek yasaktı,ama gel gör ki türklüğün getirdiği dalavereyle birkaç fotoğraf çekiverdim.Polis uyarana kadar tabi.
Kraliçe 2.Margaret:
Buradan sonra Kraliyet Ahırlarına yöneldik.Ahır dediğime bakmayın siz.
Herifler kraliyet ailesinin atlarından bile para kazaniyo,ne diyim birader.
Ahırlardan sonra sarayın altında tarihi kalıntıların oldugu bir bölge vardı.Bu saray kurulmadan önce bir kale varmış,onun kalıntılarıymış.Bi olayı yok ama söyliyim baştan:
Az buzda olsa çok iyi koruyolar,takdir ediyorum kendilerini.
Sarayın tarihsel evrimi:
İçerden genel görüntüler:
Bide Kilise bölümü var ama orda bi nane yok,dışardan bakıp çıktık.
Kraliyet ailesi:
Dedigim gibi,Christiansborg sarayının 2 tane girişi var.
Ana giriş şurası:
Çıkışta burası:
Ha ben naaptım?
Arkadan girip önden çıktım,kimsede bişey demedi.
Christiansborg sarayı hakkında söylenmesi gereken en önemli şey,eğer kraliyet ailesi bir resepsiyon veriyorsa,başka ülkenin yetkilileri falan geldiyse,bütün saray kapalı oluyor.
Saraydan sonra Nyhavn'a gittik.
Nyhavn 17.yüzyıldan kalma bir bölge diyebiliriz.Kopenhagdaki kanalların ortasında yer almakta.Çok tatlı bi yer.
Nyhavndan sonra istikamet dünyanın ikinci en eski lunaparkı olan Tivoliydi(en eskiside danimarkada zaten):
Daha öncede dedigim gibi,bizim lunapark anlayışımızdan baya farklı.Mekanın bir bölümü bahçe/park olarakta hizmet veriyor.Sessiz tarafıda var yani.Disneyworld'ün buradan ilham alınarak yapıldığını söylüyo dan'lar.Çoook uzun bir sıra olduğundan dolayı içine girmedim.
Hemen yanında hard rock cafe mevcut.Benim gibi tshirtlerini topluyosanız gidilebilir.
Son durağım Stroget'ti.Nedense fotoğraflarını çekmemiş buranın.Yılan gibi kıvrıla kıvrıla giden,sürüyle dükkanın falan oldugu bi yer.Çokta güzel.Kraliyet ailesininde mücevherlerini aldığı çok özel bir mekanda mevcut burada.
Genel fotograflar şu şekilde:
Kopenhag iskandinavyanın diğer şehirleri gibi görülmesi gereken bir mekan.
Eğer pahalılıktan şikayet etmezseniz,gidin görün.Ben çok sevdim şahsen.
Kopenhagdan sonra baltic cruiselarına bir süre ara vermemiz gerekiyordu.Norveçe gidilecekti çünkü.
Dünyanin en özel mekanlarından bir taneside norveçteydi.
Aslında danimarkaya karşı bir önyargım vardı gelmeden önce,banu avarın saçma sapan ırkçı *sınırlar ötesinde* programı sağolsun(gerçi bazı görüşlerine katılıyorum).Artık o program kaldırıldı gerçi.
Şehri gördükten sonra düşüncelerim değişti tabi.
Kopenhag çok güzel bi mekan,insanlarıda dünya tatlısı,bayada sıcak.İskandinavyadaki en büyük şehir ama stockholm gibi iskandinavyanın *başkenti* değil.Gerçi stockholm neden iskandinavyanın başkenti sayılıyo onuda anlamış değilim ya,neyse.
Dedigim gibi,şehir çok güzel,çok sevdim,bi daha gidicem kesinlikle.Ama en büyük sıkıntı şu,saçma sapan pahalı bir şehir.Euro yerine kron kullandıkları için ilk başta bunu anlamiyosunuz ama paso döviz bürosuna gidip paraları bozdurunca *nooluyo lan* demeye başliyo insan.İsveçliler için bile pahalı bir yer burası.
Grup olarak çıktıgımızdan mütevellit,yerlilerle baya kaynaştık.Kendilerinin *dan gibi yaşamak* diye bir şeyleri varmış(danimarka vatandaşlarına ''dan'' denir).Nedir diye sorduk,şöyle bi yanıt aldık;
-Olabildiğince stressiz ve kaygısız yaşamak.İş hayatında da bu geçerli.İskandinavya genelinde böyle bi olay var aslında.
Yani adamlar relax,iş hayatlarıda stressiz.Zaten işsiz kalsalar devlet bunlara bakiyo,rahat rahat takılıyo herifler.Bize ütopya gibi geldi zaten,napalım.
İskandinavyanın genelinde oldugu gibi burada da ingilizce sorunu yok.Dedem yaşındaki insanlar benden iyi konuşuyolar.Şehirde çok kaybolduğumdan dolayı deli gibi adres sordum,o bakımdan rahat genelleme yapabilirim bu konuda.İngilizce bilmeyen tek kişi bisiklet tamircisi türk bi elemandı(çok şaşırdınız dimi?).Birde çok söylenir *danimarka çok ırkçı hacı*,o kadar uğradık buraya,öyle hor görme falanda olmadı,ki beni geçtim,benden baya baya daha kara olan arap eleman vardı,o da öyle bişey hissetmedi.Muhtemel nedenleri bi ara yazicam zaten.
Şehri tam anlamıyla gezemedim ama görülmesi zorunlu olan *neredeyse* bütün yerleri gördüm.Hippi mahallesi Christiania ve Amalienborg sarayı dışındaki yerlere gittim.Daha öncede dedigim gibi,uzun süreli kalmak lazım iskandinav şehirlerinde.Karayipler gibi değil yani.Tamamını gezemedigim iyi oldu aslında,sonraki ziyaretlerede bişeyler kalmış oldu.
Şehirde görülmesi gereken başlıca mekanlar:
-Tivoli gardens(dünyanın ilk lunaparkı denilebilir,konsept bizim lunapark anlayışımızdan BAYA farklı ama)
-Yanındaki hard rock cafe(bu benim kişisel görüşüm aslında,tshirt alacaksanız ufak bi serveti gözden çıkarıcaksınız ama)
-Amalienborg sarayı
-Christiansborg sarayı
-Stroget (strolling street,yani istiklal caddesi,çok beğendiğim bi yer oldu bu cadde).Strolling street'i direk türkçeye çevirirsek,sallana sallana yürüme sokağı anlamına geliyo.Saçma sapan oldu gerçi.
-Nyhavn
-Şehrin sembolü ''little mermaid'',denizkızı işte.
Başkada bişey aklıma gelmiyo şimdilik.
Geminin durdugu limanın adı Langelinie.Şehir merkezinin biraz dışında olduğundan dolayı otobüsler çalişiyor.Ama ben hiç uğraşmadım onla direk yürüdüm.Zaten ünlü little mermaid'de çok yakındaydı.
Langelinie aslında bir bölgenin adıymış.Efsanevi güzellikte bir parktan geçiyosunuz şehir merkezine gitmek için.
Little mermaidden başlayalım:
Little Mermaid neden bu kadar ünlü bilmiyorum ama deli gibi bir kalabalık oluyor sürekli.Böyle çekebilmek için 10 dakka falan bekledim.Bide sürekli kafasını kolunu falan kesiyolar,manyak bol yani.
Little Mermaidden sonra parkın içinden geçiyoruz:
Park baya büyük ve çok güzel.Kral Frederick'e selam verdikten sonra şehir merkezine doğru yollanıyoruz:
Şehir merkezine giderken Amalienborg sarayını gördüm hemen yakında,kendisine doğru yürüyüverdim tabi.Ama içeri giremedim,günlerden pazartesiydi ve kapalıydı.
Bi olay yok,standart bi kilise işte.
Kopenhagda asıl görülmesi gereken yer Christiansborg sarayı yani kraliyet sarayı oldugu için,hemen oraya yollandım.
2 tane girişi var aslında mekanın,baya büyük ve 3 ayri yerden oluşuyor.
İlk durak kraliyet ailesininde yaşadığı(resmi olarak tabi,aslında burda yaşamiyolar,yabancı elçileri falan kabul ediyolar) olan ''royal reception rooms''a gittik.
Burada fotograf çekmek yasaktı,ama gel gör ki türklüğün getirdiği dalavereyle birkaç fotoğraf çekiverdim.Polis uyarana kadar tabi.
Buradan sonra Kraliyet Ahırlarına yöneldik.Ahır dediğime bakmayın siz.
Herifler kraliyet ailesinin atlarından bile para kazaniyo,ne diyim birader.
Ahırlardan sonra sarayın altında tarihi kalıntıların oldugu bir bölge vardı.Bu saray kurulmadan önce bir kale varmış,onun kalıntılarıymış.Bi olayı yok ama söyliyim baştan:
Az buzda olsa çok iyi koruyolar,takdir ediyorum kendilerini.
Sarayın tarihsel evrimi:
İçerden genel görüntüler:
Bide Kilise bölümü var ama orda bi nane yok,dışardan bakıp çıktık.
Kraliyet ailesi:
Dedigim gibi,Christiansborg sarayının 2 tane girişi var.
Ana giriş şurası:
Çıkışta burası:
Arkadan girip önden çıktım,kimsede bişey demedi.
Christiansborg sarayı hakkında söylenmesi gereken en önemli şey,eğer kraliyet ailesi bir resepsiyon veriyorsa,başka ülkenin yetkilileri falan geldiyse,bütün saray kapalı oluyor.
Saraydan sonra Nyhavn'a gittik.
Nyhavn 17.yüzyıldan kalma bir bölge diyebiliriz.Kopenhagdaki kanalların ortasında yer almakta.Çok tatlı bi yer.
Nyhavndan sonra istikamet dünyanın ikinci en eski lunaparkı olan Tivoliydi(en eskiside danimarkada zaten):
Daha öncede dedigim gibi,bizim lunapark anlayışımızdan baya farklı.Mekanın bir bölümü bahçe/park olarakta hizmet veriyor.Sessiz tarafıda var yani.Disneyworld'ün buradan ilham alınarak yapıldığını söylüyo dan'lar.Çoook uzun bir sıra olduğundan dolayı içine girmedim.
Hemen yanında hard rock cafe mevcut.Benim gibi tshirtlerini topluyosanız gidilebilir.
Son durağım Stroget'ti.Nedense fotoğraflarını çekmemiş buranın.Yılan gibi kıvrıla kıvrıla giden,sürüyle dükkanın falan oldugu bi yer.Çokta güzel.Kraliyet ailesininde mücevherlerini aldığı çok özel bir mekanda mevcut burada.
Genel fotograflar şu şekilde:
Kopenhag iskandinavyanın diğer şehirleri gibi görülmesi gereken bir mekan.
Eğer pahalılıktan şikayet etmezseniz,gidin görün.Ben çok sevdim şahsen.
Kopenhagdan sonra baltic cruiselarına bir süre ara vermemiz gerekiyordu.Norveçe gidilecekti çünkü.
Dünyanin en özel mekanlarından bir taneside norveçteydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder