Geldik litvanyanın *bodrum*una,*çeşme*sine vs..Hoş benzetme biraz saçma(palangaya hakaret olur) ama yapcak bişey yok.En yakını bu.
Aslında daha önce buradan geçmiştim,lakin hiç tatil yapmamıştım burada.Hatun *haftasonu gidelim!* diye buyurunca(abartı oldu ama olsun),gidiverdik.Maksat denize girmek.
Palangaya Kaunastan 3 saat süren bir yolculukla varılabiliyor.Otobüs 2 yerde duruyor(klaipeda ve başka bi yer daha var).Otobüste wifi falan mevcut.Bilete 15 euro falan verdiğimi hatırlıyorum.
Ayrica havaalanı mevcut.
Şehir aslında yeni değil,12 yüzyıldan beri var.Bir ara hansa şehirlerine dahil olmuşlar,daha sonra rus elemanın birisi bütün şehri satın almış(oha),daha sonra sovyetler *naapiyosun canım,bi gel bize* demişler,daha sonrası da AB üyeliği işte.Hoş ab üyeliğide olsa,palangaya hala deli gibi rus turist gelmekte.
Bu kadar olaydan sonra bu şehirde değişmeyen tek şey *kehribar işlemeciliği*.Yüzyıllardan beri aynı şeyi yapiyo herifler.Hatta sovyetler zamanında yılda 20.000 kilo kehribarın işlendiği bir şehirmiş(köy diyelim).Bu arada nüfusunun türkiye standartlarına göre *çük kadar* olduğunu belirtmem gerek.
Geleneksel girişle başlıyorum efenim:
Bu nedir abi?
Ve bu?
Arkası:
Bu bina zannedersem otel.Birkaç tane daha gördüm yakınında çünkü.
Kehribar satıcıları:
Aslında daha önce buradan geçmiştim,lakin hiç tatil yapmamıştım burada.Hatun *haftasonu gidelim!* diye buyurunca(abartı oldu ama olsun),gidiverdik.Maksat denize girmek.
Palangaya Kaunastan 3 saat süren bir yolculukla varılabiliyor.Otobüs 2 yerde duruyor(klaipeda ve başka bi yer daha var).Otobüste wifi falan mevcut.Bilete 15 euro falan verdiğimi hatırlıyorum.
Ayrica havaalanı mevcut.
Şehir aslında yeni değil,12 yüzyıldan beri var.Bir ara hansa şehirlerine dahil olmuşlar,daha sonra rus elemanın birisi bütün şehri satın almış(oha),daha sonra sovyetler *naapiyosun canım,bi gel bize* demişler,daha sonrası da AB üyeliği işte.Hoş ab üyeliğide olsa,palangaya hala deli gibi rus turist gelmekte.
Bu kadar olaydan sonra bu şehirde değişmeyen tek şey *kehribar işlemeciliği*.Yüzyıllardan beri aynı şeyi yapiyo herifler.Hatta sovyetler zamanında yılda 20.000 kilo kehribarın işlendiği bir şehirmiş(köy diyelim).Bu arada nüfusunun türkiye standartlarına göre *çük kadar* olduğunu belirtmem gerek.
Geleneksel girişle başlıyorum efenim:
Görüleceği üzere 3 tane cadde,bir tane hayvanı uzunlukta sahil(letonyaya kadar gider) ve şehrin 3'te 1'ini kapsayan park mevcut burada.
Konaklama sorun.Millet baya önceden yer ayırtıyor.Biz zor bulmuştuk adam gibi kalınacak yer.İnsanlar evlerinin odalarını kiraya veriyor ama bunun için rusça veya litvanca bilmeniz gerek.Sonuç olarak doğu avrupada yaş ilerledikçe ingilizce bilme oranı azalır,rusça bilme oranı artar.Söylemiş bulunayım.
İlk uğradığımız yer Palanga katedraliydi.İsmi var ama çok uzun+türkçeye çeviremem,yazmıyorum o yüzden.
500 senelik bir katedral.Ufak bir kilise olarak inşa edilmiş,daha sonra büyümüş.Mimari isveçli.
Kilise bahçesindeki şu *şey* dikkatimi çekti.
Pagan geleneklerinden gelen bir muhabbet zannedersem.Yolda da görmüştüm birkaç tane böyle.
Katedral dışında daha önceki papazların mezarları var.Mezarlarda şunu görebilirsiniz:
Bu bir litvanya geleneği.Her sene insanlar yakınlarının mezarlarına gidip böyle mumlar yakıyor.Eylül civariydi zannedersem(katılmışlığım var).İşin güzelliği sadece mezarlara değil,bütün yerleşim yerlerinde bu mumlar yakılır.
En işlek caddede sağlı sollu mumlar(garip bir şekilde kimse devirmiyor,allah allah bak sen şu işe),evlerin içinde karanlıkta yanan mumlar görülebilir.
Kiliseden sonra sahil'e gidilebilir:
İskele garip bir şekilde gördüğüm en uzunlardan bir tanesi(palanganın sahibi eleman yaptırtmış bunu).Lakin atlamak yasak çünkü deniz baya sığ+yassah kardeşim.
İskelede *biji apo*,*kurdistan* tarzı yazılar görülebilir.Dalga geçtiğimi zanneden bizzat gidip bakabilir.
Görüleceği üzere sahil ciddi anlamda uzun ve yaz sezonu bok gibi kalabalık olmakta.Genelde rus ve litvanlar var ama ingiliz,fransız vs.de gördüm.Fransız gelmese de olurmuş.
Sahile gitmek gayet basit.Haritada görülebileceği üzere yaklaşık 1 km'lik dümdüz bir yol var bu yolda sağlı sollu trilyon tane mekan var alışveriş yapılabilecek.
Bu yolda şöyle birşey var:
Heykelin adını söylememe lüzum yok heralde? Hoş çok ayıp böyle şeyler,mazallah hatun kısmısına daha sonra *ısırılmış elma* derler.
Siyasi mesajımı da veriyim arada.
Bu heykelden dümdüz parka gidilebiliyor -ki palanganın olayı bu parkta-.
Parkın adı *Birute*.Tarihçesini anlatmadan önce palanga tarihine damgasını vuran bir elemanı anlatmam gerek.
1820lerde litvanya rus çarlığının egemenliğindeyken,Rus Albay Mykolas Tsyhkevich Palangayı içinde herşeyiyle satın alır(oha paraya bak) ve şehir 50 sene sürecek olan bir *kont* egemenliğine girmiş olur.Bu eleman palangayı gayet sevdiğinden dolayı birute parkını yapar(torunu yapar aslında),parka kendi malikanesini inşa ettirip(mimar ne yazık ki bir fransız),liman bölgesine de adam gibi iskele ve liman yaptırır.Hatta gemi bile satın alır.
Asıl Tsyhkevich ölünce,torunu parkı genişletir.Belçikalı bir bahçıvanla çalışan bu eleman,avrupadaki botanik bahçelerinden getirilmiş 500 küsür tane değişik ağaç diktirir,alanı genişletir,parkın tam ortasına da alman bir mimarın tasarladığı bir malikane yaptırır.
Herşey gayet güzel giderken 2.dünya savaşında almanlar parkı bombalar(sapık mısınız lan?),Tsyhkevich Sarayı yıkılır ama diğer malikane kurtulur(hasarlı tabi).Almanların litvanyaya hakim olduğu zamanlarda parkı kimse sallamaz.
Sovyetler zamanında Kaunas politeknik enstitüsünden gelen öğrenciler parkı derler toplar,adam eder,genişletir ve halka açar.
Şu an park 100 hektar bir alanı kaplıyor ve sahilinde mavi bayrak mevcut.
Biraz fotolarla süsleyelim:
Ve bu?
Baya güzel bir park,şahsen sevdim.Varşovadaki gibi sincaplar falan gelmiyor ama olsun.
Bu parkta ufak tefek heykeller dışında görülmesi gereken mekan Kehribar müzesi.
Parkın tam ortasında zaten:
Arkası:
Bu vazolar pariste yapılmış:
Mekanın resmi adı *Kont Feliksas Tyshkevich Sarayı*.Yani palangayı alan elemanın torununun malikhanesi.Biz gittiğimizde restore ediyolardı ama kehribar müzesi açıktı(hepsi değil).
Gintare litvancada kehribar demek olup,bu kelimeyi her yerde görürsünüz.Baştan söyleyeyim.
Daha öncede anlattığım gibi,kehribar bu adamların herşeyine işlemiş.Kehribarın ilk kayıtlarını asur yazıtlarında görülebilir(M.Ö 10.yüzyıl),lakin ne olmuş ne bitmiş bilemem,bu heriflere gelmiş kehribar,bunlarda ağzını yüzünü dağıtmışlar taşın.
Kehribarı litvanya kültürü ve tarihinin her alanında görebilirsiniz(insanların günlük hayatları dahil).Aklınıza gelebilecek herşeyi yaparlar ve asıl ustaları palangada bulunur.Hoş şimdi ülkenin geneline dağıldıklarını söyleyebiliriz.
Kehribar müzesi 1960larda açılmış,sovyetler patladıktan sonra da genişletilmiş.Bütün litvanya genelinden toplanan kehribarlar görülebilir.
Fotoğraflar kendisini anlatsın:
Müzede ufak bir mağazada bulunmakta.
Ayrica palanga bünyesinde kehribar atölyesi de bulunmakta.İsteyenler atölyede ders alabiliyor.2 katlı mekan.
2003'te palangadaki 26 kehribar ustası ve ailelerinin birleşimiyle açılmış bir mekan.
Birute Parkında sürüyle atraksiyon da yapılıyor.Klasik müzik konserleri,festivaller vs.
Parktan sonra heykel müzesine gidiverdik.Yol üstündeydi zaten.
1980'lerde kurulan bu açık hava müzesinde ermeni,ukraynalı,eston vs. heykeltraşların eserlerini görmek mümkün.
Açık hava heykel müzelerini severim.Haifadakini bulmak için özel çaba sarfetmişliğim var.
Açıkçası palangada daha çok görülecek birşey yok.2.dünya savaşında hayatını kaybedenler için bir anıt var.
Eğer anayoldan değilde,arkadan sahile gitmeye çalışırsanız şöyle bir yol çıkıyor:
Genel fotoğraflarla bitireyim:
Bu bina zannedersem otel.Birkaç tane daha gördüm yakınında çünkü.
Kehribar satıcıları:
Açık konuşmam gerekirse burasını beğendim.Maksimum 1 hafta kalınabilir,daha sonra sıkar.
Şehirde birkaç tane kebapçı ve bir adet ermeni lokantası mevcut.Ermeni lokantası şahsımı dumur etse de,gayet güzel dolma ve sashlık(şiş kebap işte) yapiyo herifler.Lahmacun yoktu ama.
Arkaya mangalı kurmuş eleman.Dalga geçmiyorum.
Denize girmek isteyenler için baya uzun ve düzgün bir kumsal var.Şezlong kiralanabilir ama kumsala girmek için para vermiyosunuz.Buradaki sıkıntı şu;
Çaktığımın baltık denizi BOK gibi soğuk.Götünüz donar ama bu herifler alışık.Hoş denizle çok bir aram yok zaten.
Daha sonraki durağım tam hobbit serisi gibi olacak.*There and back again*gibi,
Yani hala dünyanın en güzel şehri ünvanını koruyan Tallinn.Nazarımda tabi.
Kapsamlı bir rehber yazmayı düşünmüyor değilim.Sonuçta kendisi bir rehberi sonuna kadar haketmekte ve önceki yazım gayet baştan savma olmuş.Beğenmedim,0'dan bütün fotoları çekicem.
Bakalım turistler bok etmiş mi şehri görücez.Sonuçta 3-4 sene falan oldu rahat,heyecanlanmıyoda değilim aslında.
Bekleyiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder