27 Ekim 2017 Cuma

Yurtdışından ABD vizesi almaca

 Şimdi bildiğiniz üzere Türkiyenin popülaritesi kendisini padişah/peygamber zanneden *bağzı* kişi/kişiler tarafından taban yaptığı için,ülke bazı yaptırımlara maruz kalıyor.Kuzey kore gibi yani.Ha bu arada hayatımda ilk defa green card'a başvurdum.Ülkedeki durum o kadar fena yani.

 Gemiadamları için konuşursak,bize gereken en önemli şeyi ABD'nin verdiği C1D gemici vizesidir.Bunu her şirket ister aşağı yukarı.
 Bunu bilerekten 16 ekimde İstanbuldaki ABD başkonsolosluğundan randevu almıştım.Lakin soğuk bir pazar günü akşamında(roman girişi gibi oldu) mükemmel devletimiz ABD ile atışınca,giren bize girdi.

 Hayır neden her türlü bize giriyor onu anlamıyorum ben ya,neyse.

Bütün vizeler askıya alınınca(vize parası da çöpe gitti tabi) biz de yurtdışından başvurma yollarını aradık.

 Balkanlardaki bütün elçilikleri teker teker arayip, hepsi için ayri DS160 formları oluşturdum çünkü ds160'i bitirmeden randevu alınmıyordu.Gerizekalılar telefondan da *ayh göremiyoruz randevuyu,bilgi veremiyoruz* kafasında.

 Bunun dışında bir de balkanlarda boktan bir bankacılık sistemi var.Adamlar sana kağıt veriyor,o kağıtla bankaya gidip vize ücreti(160 dolares,oh yea beybi) yatırılıyor ve 2 gün sonra internetten randevu alınabiliyor.Bunun anlamı sen ülkeye gidicen,parayı yatırıcan,2-3 hafta sonrasına randevu verecekler.
 Türk genci yemez bunu.

Karadağda farklı bir sistem mevcut -ki zaten çük kadar ülke-.Kendilerine attığım maila gayet çabuk cevap verip,para vs. ödemeden acil randevu talebime de olumlu cevap verdiler.Elçilik dediğin böyle olacak.Bu arada prensip olarak herhangi bir ülkeden ABD vizesine başvurulabilir.Size sadece *neden kendi ülkenden değil de buradan başvuracaksın* sorusu sorulur,ona tatmin edici bir cevap verilmesi gerek.

 23 ekime randevu aldım,gittim 22sinde podgoricaya.

Bu arada şehirde bir nane yok.Baştan belirteyim.

 Karadağ'ın çük kadar bir ülke olduğunu göz önüne alırsak,zaten başvuran 10 15 kişi vardi.Bu arada elimde ds160 çıktısı,pasaport/gemiadamı cüzdanı vs.,136 euro vize ücreti(para üstü almak zor) ve fotograf var.
 Elimdeki hiçbir belgeyi almadılar şirketten gelen mektup hariç.Fotograf falanda vermedim ama götürün ne olur ne olmaz.

 Adres falan vermicem bakıverin allah allah.

Sabah 9.30da gittik,kale falan değil Tr'deki gibi,adamlar *sülalem raad* takılıyor.Girişte bir güvenlikçiye pasaportu verip,numara alıyorsunuz.Numaranız çağırılınca güvenlikten geçip vize odasına gidiyorsunuz.
 Telefon falan yassah,yakınlarda bırakacak bir yerde yok.Söyleyeyim.

Vize bölümünde 3 kontuar mevcut.Sağdaki vize ücretini alıyor,2 tane fiş veriyor,saklayın.
 Ortadaki parmak izi alıyor.*neden başka ülkeler değil de karadağı seçtin* tarzı bir soru sorabiliyor.*En çok siz yardımcı oldunuz* diyin.Bu arada elçilikler database paylaşımı yapmıyor herhalde,tekrar parmak izi verdim.

Bu arada türkiyede verdiğiniz vize ücreti transfer olmuyor.Tekrar o dolaresleri sayacaksınız paşa paşa.

 Parmak izini alan kadın pasaport + şirketten gelen mektubu da almakta.Vize memuru elemanda benim yaşlarımda büyük ihtimal california orijinli birisi.Genç yani.

 Benden önceki çoğu kişiye çatır çatır redleri verdi adam ki nedeni basit; 3-4 ay cankurtaran olarak çalışmışsın, *amcanı* ziyaret için b1/b2 istiyorsun.O adam sana vizeyi *nah* verir.
 Öbürü de abdde 11 ay kalmış,kanada çalışma vizesini bekliyormuş, *oldu canım* diyerek,ona da red verdi.
 Öbür hatun cruise çalışanıydı benim gibi,c1d ile girip çıkmış çokça,ona da vize vermedi adam.

 Bilindiği üzere C1D vizesi çok sınırlı bir vize.Zaten kontrat olmadan ABD'ye giremiyorsunuz ve elçilik görevlileri de bunu bildiği için 1-2 sorudan sonra vize onaylanıyor basit bir şekilde.

 Aynı şey bana da oldu,lakin görüşme bitip *vize onaylandı* dedikten sonra benim 2-3 sene önceki kanada reddim sistemde çıktı.Bu arada belirteyim eski anglosakson ülkeleri bilgi paylaşımı yaparlar.ABD-Avustralya-Kanada-Büyük Britanya-Yeni Zelanda.Birisinden alınan red diğerinde gözükür.
 Kanada reddi sistemde çıkınca eleman yeşil bir kağıt verdi 221(g) administrative process dalgası.

ADMINISTRATIVE PROCESS NEDIR?

Başına gelenler bilir,benimde ilk geldiği için ufak tefek bir araştırma yaptım.Genelde H1B çalışma vizesine başvuran hintlilerin başına gelmiş.

 Basitçe Administrative process'in anlamı şudur; *Senin adını soyadını databaselerde araştırdık,red flag denk geldi,araştırıcaz*.
 Bu arada administrative process *national security*dir,yani hiçbir şekilde hızlandırılamaz,sonuçlanana kadar bilgi alınamaz,*kanka tanıdıgım var* bir işe yaramaz.Amerikada *national security* diyince akan kan durur,bunu bilen bilir zaten.

 Genel anlamda 2 türlü administrative process var:

1)Elçiliğin kendisinin yaptığı basit administrative process:Başıma gelen buydu,kanada red verdiği için daha derinlemesine database araştırması yapılması.Bunun dışında eksik belge vs. var ise bu da elçilik araştırmasına girer.Kısa sürer genelde(1 gün sürdü benimki).Burdan çıkarılan ders *ağbi ben zaten vize aldım,çokta abdye girdim sıkıntı olmaz* diye bir durumun olmaması.Database'de çıkarsanız her türlü sokuyorlar process'e.

2)Elçiliğin Washington'a pasladığı administrative process:En basit anlatımıyla *b.ku yediniz* administrative process'i.60 günde çoğu case sonuçlanıyormuş.13 yıl süren bile varmışmış.
 Eğer isim soyisim bilinen terörist isim-soyismi ile benzerse,abd'nin tehlikeli saydığı işlerden birisinden çalışmışsanız falan filan bu tür administrative process'e girer.

Bunu takip etmek için bir site mevcut:
https://ceac.state.gov/CEACStatTracker/Status.aspx?eQs=WwjqOlbeRYzCYubaSQI+RA==
 Burada ds160 numarasını vs. girip durumu takip edebilirsiniz.

Admin. process'e girmişseniz elçilik size farklı tip renklerde kağıtlar verir.Açıklaması da googleda var zaten,yazdırmayın şimdi buraya.

Sistemde *issued* yazdığı zaman saat 2de size verilen kuponla gidip vizeyi alıyorsunuz.

 Bu arada bazı ipuçları vereyim turist vizesine başvuracaklara:
-Siz turist vizesine başvurduğunuzda vize memuruna *ağbi biz geri dönücez*'i kanıtlamak zorundasınız.ABD göçmenlik kanunlarına göre vize başvurusu yapan kişi tersi durumunu vize memuruna kanıtlayana kadar illegal göçmendir.Hatta bunu schengen/ingiltere vs. için gayet rahat genelleyebiliriz.
-Vize memuru %95 sizden belge istemez.Neden istemez çünkü her türlü belgenin sahtesinin yapılabileceğini bildiği için istemez.Eğer vize memuru sizden belge istemişse %90 red almışsınız demektir.
-DS160 formunda yazanlara göre görüşme yapılır.
-Vize memurlarının yetkisi baya baya geniştir.Kafasına göre red verebilme yetkisine sahiptir.
-Vize memuru vücut dilini okuyabilir.Yalan söyleyenler genelde elini burnuna,kulağına vs. götürdüğü için durumu çakarlar direk.
-Daha önceki alınan vizeler önemlidir(travel history).Özellikle anglosakson vizeleri sistemde çıktığı için daha da önemlidir.Çoğu kez memur *almanyaya ne zaman gittin,neden gittin vs.* sorularını sormuştu benden öncekilere.
-Vize reddi var ise sistemde görürler ve sorarlar *vize reddiniz var mıydı* diye.Dürüst cevap verin,adam zaten sistemde görüyor,orda sizin dürüst olup olmadığınızı ölçüyor.
-Vizenin süresi pasaporta göre değişir.ABD her ülkeye farklı geçerlilik sürelerinde vize verir lakin bu durumu vize memuru değiştirebilir.Tr için turist vizesi 10 sene,C1D 5 senedir.Mesela bosna için c1d vizesi 1 sene,slovenya 3 senedir ki slovenya Tr'den daha gelişmiş bir ülkedir.Ama vize memuru isterse daha kısa süreli vizeler verebilir.

 Genel anlamda bakarsak yurtdışından abd vizesi almak çok sıkıntılı bir konu değil.Lakin boşuna zaman+para gitmekte.Process ise Tr ile aşağı yukarı aynı.Tek büyük fark para yatırma konusu o da ülkeden ülkeye göre değişmekte.

 Bu arada Türkiye tarihinde tc pasaportu bu kadar aşağılanmamıştır.Hala kızgınım ve suçun ABD'de olmadığını da gayet bilmekteyim.Bizi yönetenler bizi aşağılamak için herşeyi yapıyorlar.
  Olay bu kadar boka sardı yani.

28 ekimde palma de mallorcadan gemiye binecekken,şimdi o da ertelendi bizim mökemmel hökümetimiz sayesinde.Gemi değişti,limanda Agadir(fas) oldu.28'inde karadağdan İstanbula dönüp,1 gün kalıp,Agadir'a gidip,tekrar 1 gün kalıp gemiye gidicem.
 Madalya falan almam lazım bir yerlerden.

İşin güzel tarafı,tekrar küba cruise'u(jamaika başlangıçlı) yapıcam,uuu beybi!
 Gitmediğim yerlerde var honduras,kolombiya falan.Hatta transatlantikte yeşilburun adalarına bile uğruyor(orası neresi lan?)

 Öptüm,ciao.

25 Ekim 2017 Çarşamba

Blue Carpet Gemiadamı vizesi,İspanya

 Zor kısımlardan bir tanesi STCW, lakin gemi 28inde Palma de Mallorcadan kalkacağı için, mükemmel tc vatandaşı olarak yine ispanya başkonsolosluğuna başvurmak zorunda kaldım.

 Araci şirket BLS International.

Başvurduğum zaman off season olduğu için, 4-5 kişi vardi ki ispanya manyağı yurdum insanı için mucizevi bir rakam bu.

 Çok bilinmeyen bir olay var, onu anlatayım.

Eskiden gemiadamları için eğer bu kişiler gemiden avrupada ayrılıyorsa, limanda 3-5 günlük transit vize verilirdi -ki hala veriliyor ama ender-. Hollanda bana da vermişti.

 AB ise bu durumu azaltmak için bizlere özel yeni bir program başlatmış. Adı *blue carpet*.

Olay şu, gemiye gitmek için transit vize lazım ise, schengen ülkeleri minimum 1 seneden başlayan vizeler vermekte minimum belge ile. Ülke,pasaport vs. farketmeksizin.
 Minimum belge dediğim cüzdan, şirket kontratı falan. 3-5 tane belgeyi veriyorsunuz, 3 gün sonra 1 senelik vizeyi alıyorsunuz.

Aldık almasına da, üstünde kafam kadar *transito* yazmayaydı iyiydi. 90 gün kalmalı transit mi olur allahın gerizekalı ispanyası.

 İyice kıl olmaya başladım ispanya devletine.

STCW ve Gemiadamı cüzdanı almaya çalışmaca, tekrardan

 Şirkete girdik girmesine de, istedikleri belgeler vardı, onlardan bir tanesi de STCW.

STCW'yi daha önce anlatmıştım, lakin sistem tabi değişmiş mükemmel ülkemde. STCW demek gemiadamları için 4 temel sertifikayı almak demek.

 Daha önce alındıysa sınava giriliyor, alınmadıysa kursa gidip, sonra başvuruluyor. Sıkıntı şu ki sistemden kimsenin haberi yok, herkes yanlış biliyor.

 Ayvalık liman başkanlıgı zaten allahlıkta, 3-4 liman başkanlıgını aradım hepsi farklı cevaplar verdi *hacı nası alıcaz bunu* sorusuna.

 Anlatayım, belki birilerinin işine yarar. Yazacaklarım ilk defa alanlar için DEĞİLDİR. Tazeleme için bu.

1) http://odemeler.udhb.gov.tr/login.aspx?ReturnUrl=%2f
 Bu siteye giriyorsunuz e devlet ile. Solda *stcw belgeleri* kısmını bulup, dolduruyorsunuz. Kaç tane belge alınacaksa ona göre dolduruyorsunuz ve çıkan *c kodu*nu alıyorsunuz. C kodu ve istenen miktarı halk bankasına yatırıp, dekont alıyorsunuz ki 80 lira mı neydi.

2)Aynı site üzerinden *sınav ve sınav itiraz harçları* kısmına girip,*denizde güvenlik* yada kaç tane belge alınacaksa o bilgiler girilip, yine harç yatırılıyor  halk bankasına.

3)Gemiadamı cüzdanı kısmına girip yine c kodu alıyorsunuz.Bu cüzdan harcı, 80 lira mı ne.

4)Bunları yatırdıktan sonra, en yakın liman başkanlıgına gidip belgeleri veriyorsunuz, onlarda 1-2 gün sonra size mail atiyorlar. Bu maildeki kullanıcı adı,şifre ile şu siteye giriyorsunuz:
 http://gss.gasm.gov.tr/goss/genel/Default.aspx?ReturnUrl=%2fgoss%2fdefault.aspx

Buradan STCW sınavı için randevu alınabiliyor. Herşey online yani.

5)Randevuyu aldıktan sonra tekrar liman başkanlıgına gidip, sınav giriş belgesi almak gerek. Randevu aldığınız liman başkanlıgında sınav online yapılıyor ve sonuçlar hemen çıkıyor.

 Şimdi sınav harbi kazık, çok pis sokmuşlar. Cruise çalışanı olarak girmeme izin verilmeyen makina dairesidir, köprüdür falan hepsini soktular bana. İnternette güzel bir soru bankası var,linkini vereyim:
 https://www.denizcikaptan.com/urun/stcw-sertifikalari-soru-bankasi/
bu soru bankasını alıp, ÖSS'ye çalışırmış gibi çözmeniz gerek. Ciddi ezber vs. mevcut.
100 üzerinden 60 geçiş notu. Ben ilk girişimde 40 aldım, 3 günlük çalışmayla 64 aldım sonra. Ciddi çalışılması gerek.

Veritabanında 1000 tane soru var, o sorulardan 100 tanesi rastgele seçiliyor sınavda ve soruluyor.

 Sınav geçilince, şunlar yapılacak:

 6)*sınavı geçtim hacı* formunu aldıktan sonra, sağlık raporu için bakanlıgın belirlediği hastanelerden birine(internette hastaneler mevcut,googlelayın) gitmeniz gerek. 150 lirayla 300 lira arası tutuyor bu. Ben aliağadakine gidip, 2 günde halletmiştim.

Hastaneden raporu aldıktan sonra sahil sağlık bilmem müdürlüğü onu onaylıyor ve iş bitti.

 Bundan sonra liman başkanlıgını arayinca gemiadamı cüzdanı için gerekli belgeleri söyleyecekler. Belgeleri verip başvurduktan sonra 4-5 güne geliyor cüzdan.

 Biraz zaman alan bir süreç,2 hafta civari sürebilir.


Nooldu burda?

 Oha mayıstan beri yazmıyormuşum,yeni farkettim.

 Neyse zaten çok birşey olmadı. Yazayım bak;
NCL'den geri geldim, gelmeden new yorktaki ofise uğradım. Freedom of the seasde tanıştığım bir hatunu sırf tekrar görmek için avustralya/kanada cruiselarını salladım ve bütün takvimimi değiştirdim.
 İşte biz buna halk arasında *gerizekalılık* diyoruz. Kadının sözüne güvenilir mi yahu?

 Sonuç beklendiği gibi oldu, hatun manyak çıktı, gittiğime bile değmedi. Haziranda freedom of the seas'e gittim 1 ay, kötü cruise'du, sonra ağustosta tekrar gittim, yine kötü cruise'du. Kaybım bi 10 bin dolar vardır bu arada.

 Bizim patronda tam adam çıktı, herifin bütün takvimini bir hatun uğruna değiştirdim gık çıkarmadı adam.Hoş belki *bu adam mal lan* demiş olabilir içinde.

 İşin özü haziran ve ağustosta ispanya çıkışlı 1 aylık cruiselar yaptım, bir bok olmadı. Zaten gördüğüm yerlerdi. Bu arada inadına 2 kez 30 günlük ucu ucuna vize veren ispanya başkonsolosluğu, sana çok pis sövdüm, hala sövüyorum. Şirket 2 kere üst üste 3 senelik istemiş. 30 gün ne ulan it?
 Belirteyim, İspanya başkonsoloslugu öyle şirket mektubu falan okumuyor, dilekçe falanda okumuyorlar. Kontrat ne kadar sürüyorsa o kadar veriyorlar. Hiç uğraşmayın.
 3 günde veriyorlar ama o iyi.

Burdan alacağımız ders şudur: bir kadının sözüne asla güvenmeyiniz, latina ise double güvenmeyiniz, salaklık yapmayınız. İş iştir, hiç değiştirmeye değmez bir kadın için. Hatun bol zaten dünyada.
 Hoş hata ben de, o ayrı.

Ağustos sonu eve geldim, bir sonraki gemi için texas'a gidip, ondan sonra tekrar barselonaya dönüp transatlantik yapacaktık ki hortum çıktı texas işi yalan oldu, sonra da bizim pozisyonumuz bütün gemilerde(starboard'un yönettiği) iptal oldu.
 Yani bildiğin pozisyonumu *delete* ettiler lan. Oha dedim. Bunu da gördük.

Lakin bizde çözüm bol. 4 şirkete başvurdum, tekinden cevap gelmedi, 2 tanesi beni almadı eski ingiliz şirketi blacklistlemiş beni(o müdürü bulacam ben, doğru zamanı bekliyorum, ağzına yüzüne artık), sonuncusu da tecrübemi çok beğendi *seni en yakın zamanda gemide görmek istiyoruz* dedi, birşey demedim tabi.
 İlk kontratı müdür yardımcısı olarak yapmaya kastımda, şirket politikasıymış, olmazmış. Bu hollandalılar harbi kuralcı çıktı rıza baba. Zaten eski bir arkadaşım önermişti bu şirketi. Adamlar baya büyük ama mağaza alanında yeniler, baya potansiyel var, yaladım direk kendilerini.
 6 ayi kuyumcu olarak çekicez artık, sıkıntı yok burada.

 Şirkete girdik girmesine de, eski sistem olduğu için abd vizesiydi,stcw idi hepsini tekrar alıcaz. Onları da yazayım bari ayrı başlıklarda.
 

1 Mayıs 2017 Pazartesi

NCL Getaway/NCL Epic

 Bilindiği üzere geçen yıl eylül gibi başladığım işime kasım gibi acil bir ara vermek zorunda kaldıydım.Şirkete dedim ki *ocaktan itibaren sal beni yavrum*.Onlarda nisan başına kadar saldı.
 Gemiden gemiye atlayarak tabi ki.

Açıkçası NCL(norwegian cruise line) hiç denemediğim bir şirketti,hiçbir beklentim olmaması sebebiyle memnun kaldım diyebilirim.Bizimkiler sadece bu şirketin büyük gemileriyle takılıyorlar.İyi para kırdım gerçi,tekrar giderim cayır cayır.

 Ocaktan şubat ortasına kadar NLC Getaway,daha sonra kısa bir süre Freedom of the seas,sonra NCL Epic'e geçtim.

 Şimdi NCL Getaway ile Epic baya benzer gemiler olduğu için,onları aynı başlıkta ele alıcaz.Hoş Epic farklı bir tersanede yapıldığı için mimarisi çok değişik(o kadar boktan ki -kabinler için tabi-,o mimarı umarım atmışlardır) lakin içindeki restoranlar vs. konusunda bir değişiklik yok.

 NCL'de Royal caribbean gibi bir cadde yok.Herşeyi birleştirip,3 kata sığdırmışlar.

Bu şirketin diğer şirketlerden en önemli farklı *freestyle cruising* olması.Yani türkçe çevirisi *sülalem raad* şeklinde.Öyle gala gecesi falan yok,garip dress code'larda yok.Hatta ve hatta belli bir saatte yemek yemene de gerek yok.Dining room dediğimiz ana restoranların açılış-kapanış saati var ve bu saatlere uyarak kafanıza göre takılabilirsiniz.

İki gemide de aşağı yukarı 4bin kişi falan var(personel hariç).

 NCL aslında lüks bir şirket gibi gözüküyor da,o maskenin altında baya baya ucuzcu adamlar olduklarını tecrübe ettim.En kıl olduğum tarafları benden her cruise 100 dolar zorla bahşiş almaları(şirkete yedirttim ama yine de kıl oldum birader).Ben zaten bana hizmet verenlere bahşiş veriyorum,sen neyin laga lugasını yapıyorsun?

 Zaten her aldığım şeye %18 gratuity(servis ücreti) ekliyorsun canısı.

Ha bir de süper ucuzcu diye geçinen Carnivalda bir imza ile bütün bahşişleri silebilirken,bu herifler form doldurmanızı istiyorlar.Formda *politik doğrucu* şekilde *bahşişleri silmeyin,kepaze herifler* yazıyor,üstüne imza atip *tamam daha sonra bilgi vericez* muhabbeti geçiyorlar.Bu kadar ucuzcu olmayın canlarım,güzel gemi yapmışsınız,bokunu çıkarmayın.

 Yeme-İçme:

Garden cafe:

  Bildiğimiz açık büfe,15.katta.Her gün farklı bir tema mevcut bunlarda.İtalyan günü önerimdir.Makarna+pizza+hint yemekleri bölümü her gün aynı.
 Peynirsever birisi olarak peynirlerine puanım 10 qanqa.Kurabiyelerde güzel baya.
Gece yarısı büfenin dış kısmında atıştırmalıklar mevcut.

 O'Sheehan's:
 Uuu beybi,işte favori mekanlarımdan.7.katta burası,direk alt kattaki televizyona bakıyor(sinema mi deseydim acaba?).Burası pub+grill.Restoran bölümüyle bar bölümü farklı.
 Aşağı yukarı her gece bizim mağaza tayfasını götürdüğüm yegane yerdir.Kendileri sadece müşteriyle gidebildikleri için,sıkıntı çıkmadı.
 Ha bu arada burası beleş(içecekler hariç).

 Menü:

Menüden bazı bazı:

Sol üst:Shepherd's pie;britanya mutfağına dair sevdiğim tek şey olabilir.
Orta üst:tavuk kanadı(değişik soslar var,güzeldir).
Sağ Üst:Bildiğin sosis(domuz ama).Domuz sosisiyle çok aram yok,tek sebebi sosisin çevresindeki plastiğimsi şey.Yoksa affetmem.
Sol Alt:Fish&Chips
Orta alt:Bildiğin burger(önermem hakikaten)
Orta sağ:Tatlı,yumulun.
Dediğim gibi burası tamamen beleş ki olayın bokunu çıkartıp ortaya hayvani şeyler istediğimiz oldu.

 Özellikle Fajitayi öneririm.

Yeme-içme dışında envai çeşit atari,dart vs. de mevcut burada.

 Savor&Taste Dining Room:
 Şimdi taste ve savor ayrı mekanlar ama menüler aynı.Birkaç kez gittik,çok tercih etmem.Servis uber süper yavaş olup,hakikaten bazen güzel yapamıyorlar yemekleri.6.katta.Ana lokanta ise *tropicana room* diye geçiyor.Arada bir canlı müzik çıkar.Dekorasyon güzel ama söyliyim.

 Shanghai's:
UUU BEYBİ İŞTE BU!
 NCL'yi tekrar seçme sebeplerimden başlıcası bu mekan olabilir.Sömürdüğümüz mekanlardandı ayrıca.
 Şimdi adından belli,burası Çin mekanı(noodle bar diye geçer).Bembeleş(hakikaten zerre ücret yok),yer bulmak inanılmaz zor yalnız.
 Şöyle ki,çoğunlukla yer olmaz,size beeper verirler(öten bi alet işte),yer açılınca o alet öter,sizde gidersiniz.
 Çin mutfağı diyince aklına *ayyyh böcek yaeee* gelen tek hücreli canlılara diyorum ki,amerikanlaşmış çin mutfağı burası.
 Hakikaten GÜZEL ÖTESİ.Herşeyini bin kere denedim,hepsini beğendim,kilo almamın başlıca sebeplerindendir burası.
 Ha bu arada sopa veriyorlar,öyle çatal yok(özel isteyeceniz).

Menü:
 Fiyatlara aldırmayın,eski menü bu.Tamamen beleş.

Bağzı bağzı şöyle oluyor:


 Şimdi çin mantısı diye bir orgazmik yiyecek mevcut(sağ alt).Keşfedeli sadece birkaç sene olmasına rağmen,hastası oldum gibi bişey.Bizim mantının atası ve litvanyada da garip bir şekilde çok benzerini yapıyorlar(ilgili başlığa bakınız).
 ABD'de denediğim çogu yer hamuru baya kalın tutarken,bu arkadaşlar gayet ince açıyor.Hastasıyız.

Hastasıyız buranın bebek!

Kaçırmayın,siz kaybedersiniz.Burası bile başlı başına NCL'yi seçme sebebi olabilir rahatça.O kadar da iddialıyım.
 Not:Aşçılar endonezyalı(bir cruise klasiğidir),ocak başı tarzı takılıyorlar,yani mutfak açık direk.Hatta mutfağın karşısına da oturabilirsiniz.
 7. katta,açılış kapanış saatleri sıkıdır,sadece akşam açıktır hatta.

Moderno Churrascaria:
Vegan ve vejetaryanlar bu kısmı okumak istemeyebilir baştan söyliyim.
 Burası brezilya steakhouse'i.Kafanıza hayvani bir bifteği dayarlar,*şimdiye kadar et mi yemişim ben* dersiniz.Brezilya et ürünleriyle ünlüdür,bunu da biliniz.
 Brezilyalı arkadaş baya beğendiydi.
8.katta,25 dolar ücreti var,içecekler ekstra.Böyle eti bırak ABD'de,hiçbir yerde 25 dolara yiyemezsin.

 Teppenyaki:
 Capon mekanı,hayır böcek yok.Valla yok ya.
30 doları bayılıyorsunuz ve 50 kilo alıp çıkıyorsunuz.Deniz ürünleri ağırlıklı,ondan çok takılmadım.Sevmem ki lan ben deniz ürünü.Japon mutfağını genel olarak sevmem zaten.
 6.katta.Yiyenler iyi yediklerini söylüyor.Artık nerenizden anlarsanız.

Cafe&Bar at the Atrium:
 Geminin merkezindeki cafe+bar mekanı.Çakallar güzel yere yapmış.
6.katta,resepsiyonun hemen karşısında.Burasının ilgimi çeken tarafı günlük makaron+cupcake ve değişik latin amerika ülkelerinden gelen çikolataların olması.
 Yani adam bildiğin 1 tane(evet bir) meksika çikolatasını 2.5 dolardan dayıyor.Denedim,bir olayını görmedim.

 Büyük cupcakeler 2.5 dolar(kafam kadar),ufaklar 1.5(harbi ufak ama,tek atışlık),makaronlarda 2 dolar mıydı neydi.
 Sağlam para harcadığımı hatırlıyorum buraya.Güzel kardeşim!
Kilo aldım zaten.

 Cagney's:
Amerikan usulü steakhouse'cu.Hani o efsane vardir ya *ağğbi amarigada etleri kanlı veriyorlarmış*,ha o işte.
 Harbi kanlı veriyolar lan.Kafanıza edeyim,kanlı et mi yenir.
Neyse,
Buraya gitmedim baştan söyleyeyim.8.katta,30 papel bayılıyorsunuz.

Amme hizmeti yapip menüyü de koyayım.
 Ha bu arada etler angus.

 Dolce Gelato:
Adından belli olacağı üzere dondurmacı burası.Top başı 2 dolar mıydı neydi.Bir olayını valla görmedim.
 İtalyada 1 euro ayrıca!(beleşçiyim)
 8.katta.

Jimmy Buffett's Margaritaville at Sea:
16.kattaki bir restoran.Ebesininkine kadar çıkacaksınız yani,en en en tepede.
 Burası aslında zincir restoranlardan.Özellikle karayipler+ABD'nin güney eyaletlerinde bol bol bulunan baya kazıkçı bir restoran zinciri diyelim.
Birkaç kez gidip ağzım yanınca hiç dokunmamıştım.
 Aynı kafayla gemiye binince dedim bir daha dokunmam.Sonradan öğrendik ki ucuzmuş lan.


Yani,görece ucuz.

 La Cucina:
 Evet bebek,güzellerden birisine geldik.
İsimden belli,italyan takılıyor bu arkadaşlar.Sadece akşamları açık,diğer zamanlarda arada bir böyle şarap dersleri falan verdikleri oluyor.
 8.katta.

Menü:
 İtalya dışındaki italyan restoranlarında hep aradığım ve bulamadığım tek şey burda da yok.
Tabi ki arancini! Supli'de deniyor. Hoş genelde güneyde bulunan bir şey.
Ne mi bu? Googlelayın anacım,herşeyi devletten beklemeyin.

 Gidin,güzel burası.İtalyadan kötü yemek çıkma olasılığı az baya.

 Le Bistro:
6.katta bulunan bir fransız mekanı.
 Tabi ki gitmedim,allah allah!
Salyongoz yiyen bir milletin mutfağıyla ciddi bir ilişki kurmamı kimse beklemesin.

Menü:

Adları düzgün söyleyenlere beleş yemek veriyorlarmış.Sarhoş olup,kusarken çoğunu doğru telaffuz edebilirsiniz(fransızca geneli için geçerlidir).
 Hadi kolay gele.

Ocean Blue:
8.katta bu arkadaşlar.İsminden belli olacağı üzere full deniz ürünü takılıyorlar.
 Deniz ürünü sevmem,dokunmadım kendilerine.
Bu kadar da ayrımcıyım.

 Menü:


 Wasabi:

 Başka bir capon mekanıyla karşınızdayız efenim.Geminin yarısı asya mutfağı anasını satayım.
Burasının teppenyaki'den farkı,teppenyaki dekorasyon itibariyle tuvaletsiz giremeyeceğiniz bir yer(atmosfer yani),wasabi ise *hacı şurda 2 atıştıralım* tarzı bir yer.
 Bunun dışında wasabi direk sushi'ye odaklanıyor.Direk önünüzde yapıyorlar ve gemide gördüğüm tek Sake ise burada var.Başka hiçbir gemide sake görmedim.

 Menü:

Bir kısmı tabi.
 Öldürsen 1 sushiye 4.75 papel vermem ben.Manyak mısınız lan?

Sake 5 dolar falan.Dünyanın en pahalı sake'si olabilir.

Yeme-içme bu kadar.Zaten çok birşey kalmadı.

Ayrica diğer gemilerden farklı olarak,NCL'nin büyük gemilerinde güvertede gezerken yukarıda yazan muhtelif mekanlara girebiliyorsunuz.Püfür oluyor yani dışardaki masalar.
 Başka hiçbir gemi/şirkette görmedim bunu.

Rastgele gidelim şimdi.

 Headliner's Comedy Club:
Nasıl bir yer olduğunu anlatmama lüzum yok,comedy club işte.6.katta ve cruise ahalisinin hatun kısmısıyla tanıştığı bilimum yerlerden.
 Özellikle yazdım bunu,anlayan anladı.
Aşağı yukarı her gece değişik komedyenler çıkar,arada bir gitarcılar falanda takılıyor.

Svedka and Inniskillin Ice bar:
 Baştan söyleyeyim,böyle birşey hiç beklemiyordum,baya sürpriz yaptılar.
İsveç,norveç vs.deki buzlu barların tamamıyla aynısı burası.Şaka maka değil,direk aynı.8.katta,içecekler kazık.

 Hemen dışında zaten paltolar mevcut,girmeden önce veriyorlar bunları.Önünde parmak arası terlik+şort+palto takılan süperzeka amerikalılar görebilirsiniz.
 Hoş aynı manzarayı ABD'de de göreceksiniz.

Illusionarium:
Başka bir şirkette olmadığına emin olduğum bir diğer yer burası.İsminden belli olacağı üzere burada illüzyon şovları düzenleniyor.
 25 dolar standart masa,30 dolar *premium*.Yemekte veriyorlar.6.katta.

Dekorasyonu *steampunk* tarzda.Tamamen kendine özgü.

 Gidin yani.

Aqua Park:
 İlla açıklayayım mi? 15.katta,dalın.

Bunların dışında yazmaya gerek görmediğim sürüyle şey de var.Çok değişik temalı barlar görmedim ve her NCL gemisinde yapılan broadway showları zaten endüstri standardında.

 Diğer şirketlerden farklı olarak,NCL'de tiyatrodaki şovlara ve diğer bazı şovlara katılmak istiyorsanız,*the box office* denilen yere gidip,önceden bilet almanız gerek(parasız).Millet tiyatroya doluşup olayın b.kunu çıkartmasın diye yapmışlar.
 Bununla uğraşmak istemeyenler odadaki televizyondan da yapabilirler.Bu kadar da teknolocikler.

Birkaç genel fotoğraf koyayım:

 Genelde benim kaldığım kabin şu şekilde:
 Desenlere dikkat:




Son söz olarak,sana puanım 8 qanqa!

Güzel şirket NCL,çok sıkıntı çekmedim,güzel para da yaptık,çalışanlarda tatlıydı öyle dram falan olmadı.Hani nazarımda royal caribbean'i burun farkıyla geçiyor(o'sheen's ve noodle bar sağolsun).

 Müşteri açısından bakarsam,güzel bir şirket.Aman aman pahalı da değil.

28 Nisan 2017 Cuma

İspanya Vizesi

 Uzun zamandır  yazmıyordum,direk tembellikten başka birşey değil.
Tr'ye geleli 1 ay oldu olacak,sonraki gemiler falanda belli zaten.Lakin durum şöyle ki,yaz sezonu olduğu için gemilerin çoğu avrupada.
 4 haziran-2 temmuz arası Barselonadan freedom of the seas'e bineceğim için,vizenin yolunu tuttum.

Baştan söyleyeyim,sinir oldum ve hala sinirliyim.

 Bilen bilir,popüler ülkelere vize başvurusunda bulunmam(bekleme süreci,ülkenin göt kalkıklığı vs.),lakin bu zorunluydu.

 İspanyayi BLS international adlı aracı şirket hallediyor.Elçiliğe direk başvuru yapabilirsiniz dediler de,ticari/turistik vize klasmanı yoktu.Yalan dolan yani.

  Tr'ye gelmeden ofise uğradim new yorktaki,2-3 belge hazırlatıp,imzalayip geri geldim.

İlk önce BLS internationaldan randevu alıyorsunuz(bana 2 hafta sonraya verdiler 20 nisanda,oha).Detaylı bilgi için bls'nin sitesine bakıverin.

 Randevu aldıgınızda bi saat belirleyeceksiniz,lakin başvuru merkezine girdiğinizde sadece isim check ediyorlar.Numara veren bir makina var,oradan numara alıp beklemeniz lazım.9.30'daki randevuya 12de girebildim,belirteyim.
 Millet 8.30da falan gelip numara almış.Mekan 9da açılıyor.İşin özeti:düzenli değiller.

 Başvuru merkezine girince danışmadaki süper tatlı elemana belgeleri verin,check edecek.İspanyollar kıl olduğu için(adamlar bunu bildiği için) bazı şeyleri kabul etmiyorlar.Uçak rezervasyonunun çıktısını bile belli bir şekilde olması lazım.

 Verdiğim belgeler şöyle:
-Pasaport fotokopisi
-Şirketten gelen yazı+kontrat
-Dilekçe
-Otel+uçak rezervasyonu
-Vukuatlı nüfus bilmemne kağıdı
-Seyahat sigortası
-İkametgah
 Evet sene 2017,hala ikametgah isteyenler var.

 Durum baya spesifik olduğu için,belgeleri verdim,parmak izi aldılar,kargoya da 30 lira bayıldık(oha),ayvalığa geri döndüm.

 Sıkıntı şu;bana minimum 3 senelik vize lazım ve bunu bizim şirket yazısında nedenleriyle üstüne basa basa belirtmesine rağmen,dalga geçermiş gibi 30 günlük çok girişli verildi.

 Beni ifrit eden noktalardan ilki bu.

İkincisi ise,itiraz dilekçesinin bizzat istanbula giderek,bls'ye verilmesi gerektiği.Hayır herkes istanbulda yaşamıyor ki cicim?

 Bu vizenin anlamı şu;ne yapacaksan yap ve ülkene geri git.

Yani;biz seni istemiyoruz.Irkçıyız.

İşin garibi,gemi AB'den çıkmadığı için,her sattığım maldan ispanya devleti %20 kdv alacak.Bu kadar kendi ayağına sıkan başka bir millet görmedim.

 Biz ispanyolları canayakın bilirdik.Devlet kademesinde birşey farketmiyormuş,hepsi o.ç imiş.

Ha bu arada,konsolosluğa telefonda hiçbir şekilde ulaşılamıyor.

Hayır kardeşim,ben artık genelde tek soruyla ABD'ye girebilen bir insanım(en boktan yerlerinden bile),senin açlıktan ağzın kokuyor,ev alana oturma izni verecek duruma düşmüşsün,ne diye gereksiz işlerle uğraşiyorsun canım benim?
 Amacın ne?

Hayır kimin illegal göçüp göçmeyeceğini artık anlaman lazım değil mi cicim? Kardeşler kebap salonunu temsilen gitmiyorum,bil yani.

Avrupanın ırkçılığı cidden baymaya başladı.Çok ciddiyim bu konuda.Kimse demesin *tr müslüman diye yapiyolar hede hödö* diye,bosnaya vize kalktı,azerbaycana kolaylaştırıldı,1-2 seneye kalkacak.Bize özel bir garez mevcut.Hani milliyetçilikten nefret ederim de başka bir açıklaması olamaz.

Ha bir de bizim devletimiz neden birşey yapmıyor,onu da anlamış değilim dicem de,neyse.

6 Mart 2017 Pazartesi

Başlıksız başlık

 Miami'den Orlandoya giderken baya bir düşünme şansım oldu(5 saat falan yol,internetle de bir yere kadar dimi).
 Şimdi ABD iyi güzel de,yaşanılır mı burada yaşanılmaz mı diye ciddi ciddi kafa patlattım.Sonunda şahsım adına yaşanmayacağında karar kıldım.Hani tamam bir düzen falan var da,bu ülkeye her gelişimde içten içe hissettiğim *bazı şeyler yanlış burada* hissiyatı var.Yani bütün ülkeye yayılmış çok gizli bir hastalık mevcut,sen sadece hissediyorsun ama ne olduğunu bilmiyorsun öyle garip birşey.
 Ha tabi bir yerde çalışıp aylık maaşa tamah etme muhabbetinin beni uyuz ettiğini de belirteyim.ABD bunun kalesi -ki adam gibi yıllık izin bile yok,tr standartlarında öyle düşünün-.
 ABD'de yaşayan kübalı arkadaşın dediği gibi *burası iyi güzel hoşta,aile denen birşey yok,sadece çalışma var*.
 Ha bu arada darbe tiyatrosundan(akşam 9da darbe olmaz cicim,öğrende gel) sonra ABD'de ev alan türk sayısı baya baya fazlalaşmış,belirteyim.
 E şimdi hadi yerleştik diyelim(ki zor değil hakikaten),trden kendini soyutlayabilecekmisin diye bir soru mevcut değil mi?
 Yani gemide olsam bile haberleri takip ediyorum,doğal olarak üzülüyorum tabi.Yani ilkokul arkadaşım gitti yerleşti texas'a(herif vatandaştı gerçi),*american dream*'i gerçekleştirdi,şu an mutlu takılıyor.İyi güzel de bunu herkes yapabilir diye bir şey yok dimi?
Aile Tr'de,arkadaşlar trde(özellikle abddeki arkadaşlık ilişkileri yanına bile yaklaşamaz,peşin peşin söyliyim),alışkın olduğumuz samimiyette hala trde.Bunları bırakıp nası yerleşicen?
 Tr'ye bırak 5 seneyi,gelecek sene ne olacağı belli değil.Bu bize çocukluktan beri empoze edildiği için,ABD gibi yaşamanın inanılmaz ötesi kolay olduğu bir ülkede oturup *ya gelecek sene şuraya tatile gideyim,yerimi ayırtayım* muhabbeti yapmak bünyeye baya ters geliyor.
 Tekrar belirteyim,en az ortalama bir işiniz olduğu sürece ABD'de yaşamak o kadar kolay ki,yamulursunuz.Dert tasa falan yok.Bu gerçeği anlayalı 1 sene falan oldu,hala hazmedemedim o ayrı konu.
 Ve bu kolaylık insanları umursamaz yapıyor çok net bir şekilde.
 İnsanlar size minnettar olduklarını belirtmek için para veriyor yahu bu ülkede(adı bahşiş,yersen),bu bir kültür olmuş artık -ki hakaret olarak kabul ederim ciddi ciddi-.Yani en insani şey olan *minnettar olmak* parayla bu ülkede.
 Anglosaksonlara özgü sahtelik ise ayrı bir muhabbet.Ben bu kadar *sorry*'i,*excuse me*'yi (d)ingilizlerde duydum ki zaten bu adamlar kardeş.*How are you*lar otomatik,*i appreciate it*ler robotik,*thank you*ların içi boş.İlk gemiye başladığımda hakikaten *iyi iş yaptım lan 'i appreciate it' falan dedi* diye düşünürdüm,o da fason çıktı.
 Bir erkek olarak kadın kalitesinin yerlerde olması(baya baya yerlerde,eksilerde hatta) da ayrı bir konu tabi.Latinler olmasa çekici hatun göremicez.Hayır cicim o *amerikan sarışını* bana çekici gelmez,geç.
 Birde ülkenin içine işlemiş muhafazakarlık var ki inanılmaz irrite ediyor beni.Aynı bizim memleketteki *aile salonumuz vardır* muhabbeti aynen ABD'de de mevcut.National pornographic tshirtümle bazı yerlere alınmadığımı çok net hatırlarım *kusura bakmayın burası bir aile mekanı* bahanesiyle.Yamuldunuz dimi? Yerim özgürlükler ülkenizi.
 İç eyaletler bizim anadoludan farksız yobazlık konusunda.Devletin her kademesine işlemiş *tanrı* muhabbeti,yok *help me god*,yok şu kilisesi yok bu,s.ttirin gidin kardeşim çakıcam dininize de,tanrınıza da.Binyıllar boyu halkı s.ktiniz din şu din bu diye.
 Buna rağmen şöyle bir gerçek var.ABD hala fırsatların en fazla olduğu ülkedir.En basit örnek olarak chobani yogurtlarının hikayesini okuyun,anlarsınız olayı(sahibi kürt,üretilen yogurt yunan,tad direk türk,yamul şimdi).Hatta chobaniyi geçtim,ABD'de o kadar çok *success story* var ki insan şaşırıyor.Cebinde 10 dolarla manhattana gelip,çok uluslu şirket sahibi olan mı dersin,her türlü başarılı hikaye mevcut.Bu hikayelerin ortak yani,başarılı olanların göt üstüne oturup çalışmaları.
 Bu ülkenin potansiyeli o kadar fazla ki(hala hepsini kullanmadıklarına eminim),şaşırıyorum.Teknoloji,bilim vs. muhabbetiyle bile herkesi donlarında sallıyor bu herifler.Hoş bu araştırmaları yapanların çok azı amerikan vatandaşı(anladın sen onu).
 Çok garip kontrastlar var ABD'de ve şaşırtıyor hala.Bir tarafta okulda evrimi öğretmeyen takım,öbür tarafta CIA destekli robot araştırmaları yapan başka bir takım(nerden biliyorsun diye sorma).
 Bu kadar yazmama rağmen yine de söyleyeyim;dünyanın en sağlam turist altyapısına sahip ABD.Herşey arabalar için dizayn edildiği için biryerlere gitmek çok kolay,benzin beleş gibi,insanlar gayet yardımcı,tr'ye göre ucuz, vs. diye gider bu.
 Yaşamam ben burda(çok güzel gezilir ama,dünya birincisi olur o konuda),anca en en son çare olarak o kadar.Hoş Tr böyle giderse,*son çare*ye koşa koşa yaklaşıcaz o ayrı bir konu.

 ABD hakkında bu kadar konuştuk,Tr'ye gelirsek;
Ben çocukken(90lar) en büyük düşmanımız yunanistandı,böyle dalaşır,sonra takılırdık.İnsanların ülkeyi terketmesinin en büyük sebebi ekonomiydi.Yani ne bileyim kanadaya,almanyaya falan gidenler o ülkelerin yaşam standartları daha iyi olduğu için gidiyordu.Ayrımcılığa uğradığı için gidenleri ayrı tutuyorum.
 Şimdi gidenler(ve gitmeye çalışanlar)in çok büyük çoğunluğu kendilerini ciddi bir tehdit altında hissettikleri için gidiyor.Aradaki fark çok çok ciddidir,belirteyim.
 Yani bu ülkenin yarısının hayat tarzı çok ciddi anlamda tehdit altında.Zannedersem dünyada başka bir örneği yok bu durumun.Genelde diktatörlüğün olduğu ülkelerde azınlıklar falan ezilir de,ülkenin yarısı ne yahu?
 Ülkede kafasına göre milleti terörist ilan edip,daha sonra *almanya düşünce özgürlüğünü öğrensin* falan diyen insanlar var ve bu insanların en önemlisi *başkan* olmaya çalışıyor.İşin kötüsü,ülkenin yarısı destekliyor bu insanı.
 Ciddi konuşursak,bir uçurumun ucundayız ve sonucu nisanın ortalarında belli olacak(ki biliyoruz sonucu,laga luga yok).Ha yabancı devletlerden medet uman *CIA kesin suikast düzenler hacı* falan diyenler avuçlarını yalayabilir.ABD'nin kankasıyız bayadır çünkü(1948lerden beri,böyle kucakta oturma tarzı kankalık).
 Ben bu ülkenin kadınlarına daha çok üzülüyorum.Sonuçta erkek olarak islami bir diktatörlükte yaşayabiliriz(bende dahil buna) rahatça.En nihayetinde bütün dinler(3 büyüğü kastediyoruz burada) gibi islam'da da erkekler üstündür.Lakin kadınların durumunun ne olacağını anlatmama bile lüzum yok,etraf benzer örneklerden geçilmiyor çünkü.
 Bu ülkenin kadınları da erkekler gibi düzgün bir hayatı hakediyor çünkü.Hoş azımsanamayacak bir kesim hala *zengin* erkek bulma peşinde o ayrı konu(dünyada var bu durum,ayrım yapmayayım).
 Alım gücünün son 5 yılda kesin bir düşüş yaşadığını anlatmama bile lüzum yok.Ha bizimkiler bunu anlamaz,*ekmek hala 1 lira* der,neyse.Pahalılık ise avrupa seviyesinde.En basit örneği kendimden verebilirim ki istanbulda harcadığım para(gittiğim zaman tabi) ABD'de harcadığım paranın en az 2-3 katıdır.Ki komisyonlarım dolarla veriliyor,kur benden yana çalışsa bile,çok ciddi bir pahalılık mevcut.
 Durumlar baya ciddi yani tr'de.Bir süre sonra iran gibi sadece *izin* verilenlerin yurtdışına çıkabileceği bir durum ortaya çıkabilir dicem de,zaten pasaport dünyanın en pahalısı,dolar olmuş 3.60TL,o tür tarzı kanunlara gerek bile yok.
 Ha ülkemi hala seviyor muyum? Seviyorum.Eskiden baya sevmezdim ama yaşlanıyorum herhalde(ya da yurtdışının mükemmel olmadığını farkına varmışta olabilirim).Temelli terketmek için ciddi nedenlerin olması gerekiyor an itibariyle.
 Ha buna rağmen pazar olarak konuşursak,tr'de hala güzel paralar yapmak mümkün o ayrı konu.

Ne olacak görücez.

23 Şubat 2017 Perşembe

Cruise Rehberi SSS

 Blogu açtığımdan beri baya soru geliyor özellikle facebook hesabıma(özellikle rehberi yazdıktan sonra),lakin çok rahat söyleyebilirim ki çoğunluğu saçma sapan.
 Bundan dolayı SSS yazayım(sıkça sorulan sorular),kafanızdaki soruyu bana sormadan burayı okuyun,cevabını bulun diye(hoş çogunluk bunu bile yapmıyor ama neyse).

 1)''Hacı ben şöyle şöyleyim,ingilizcem b1(her ne ise) seviyesinde,gemide çalışabilirmiyim?''
Şimdi bu soruda birden çok saçmalık mevcut.Akıcı ingilizce konuşabiliyormusun mesela? Cevap yok.Bu sorudan çok net belli oluyor ki rehber okunmamış,gidilmek istenen pozisyon yazılmamış,kişi kendisi hakkında hiçbir şey yazmamış,yalapşap saçma bir soru.

 2)''Rehberi okudum,x pozisyonu için gitmek istiyorum,nasıl yapabiliriz?''
Rehberde bütün pozisyonlar yok,lakin ajanslar var,cruise şirketlerinin websiteleri var,e kıçını kaldırıp adam gibi okuyup,bilgin olsun değil mi?

 3)''X şehrindeki denizcilik şirketiyle konuştum,x zaman eğitimden sonra beni direk yollayacaklarını söylüyorlar,maaş 3000 dolar,gerçek mi bu?''
 Bu nasıl bir sorudur arkadaş? Vasıfsız birine kim 3000 dolar maaş veriyor yahu? Onu geçtim bu arkadaş cruise gemisi mi yük gemisi mi belirtmemiş(yük gemisinden anlamam ki aradaki fark BAYA fazla).Cruise ise ajanslar belli,gerisi dolandırıcı direk.
  Biraz akıl mantık fikir,vs.

 4)''Burada kişi seceresini dökmüş.Sence bu işi yapabilirmiyim?''
Saçma sorulardan bir tanesi daha.Seni tanımıyorum,gemi işi çok spesifiktir ki blogda da yazdım +ları -lerini.Tanımadığım birisine *aslansın kaplansın yaparsın hacı devam et mükemmelsin* mi diyeyim,bu nasıl kafadır?

 5)Kişi rastgele bir soru sormuş,cevabım *cevabınız rehberimde lütfen okuyun* ve gelen cevap *ya buraya yazsan olmaz mı?*
 Şimdi başlayayım;Ben o rehberi yazmak için 3 hafta uğraştım,sapık gibi google'in dibine buldum,diğer departmanlardan arkadaşlarla konuştum koşullar hakkında ve hayatında hiçbirşey okumamış şahısın dediğine bakıyorum,sinirleneyim mi,üzüleyim mi,küfür mü etsem bilemiyorum.Ciddi anlamda geliyor bu tarz sorular.
 Üzülüyorum bir anlamda çünkü insanımız okumasını bilmiyor,okusa bile anlamıyor,ciddi anlamda bir eksiklik mevcut bu konuda.Benzer eksikliği tayland-endonezya ve filipinler vatandaşlarında da görüyorum.Hatta araştırma bile var bu konuda.

 6)*Abi ingilizce bilmiyorum,gidebilirmiyim? Gemi hayatı nasıl,acaba yapabilirmiyim? İngilizcesiz hiç mi olmaz?* falan tarzı sorular soran kesim var bir de.
  Bu efsanelerden,sadece bize özgü bir durum.Hani cem yılmazın muhabbeti *hiç mi yok?*.Yahu gemide adam gibi türk kalmadı,onu geçtim yabancı dilsiz kiminle anlaşıyorsun yahu? Akıl mantık kafa vs.

 Bu işe başlamadan önce hiçbir kaynak yoktu elimde(mezun.com'da 2004de açılmış bir başlık haricinde).İnternette sapık gibi araştırma yapip,sürüyle blog okuyup,gerekli bilgileri edinip *ha bu iş bana olur ya* kararını verip başladım.E normal olarak bana soru soran kişinin de en basitinden rehberimi okumasını beklemek hakkım.
 Onu geçtim, bu blog direk bir amme hizmeti.Öyle tık başına para almıyorum(ki ihtiyacımda yok),tr şartlarındaki tek rehberi yazmışım,sorsanız herkes ülkeden gitme derdinde ama gözlemlediğim sadece bu isteğin *lak lak* seviyesinde gerçekleşmesi. *Hacı ülkede yaşanmaz artık,gitmemiz lazım* diyenlerin kaç tanesi hakikaten araştırma yapiyor çok merak ediyorum.

 Uzun lafın kısası;sorulara gayet açığım ama mantıklı olmaları kaydıyla.Bu işe girmeden önce(hatta yurtdışındaki herhangi bir ülkeye yerleşmeden önce) en az 5 kilo taşşağınız olması gerektiğini de unutmayın.
 Öyle lay lay lom insanıysanız,*ayh annemsiz,arkadaşlarımsız yapamam* kafasında iseniz,hiç uğraşmayın,2 hafta sonra ağlaya ağlaya geri gidersiniz,harcadığınız paralara üzülürsünüz.

 Zaten kafasını koymuş insanlar bir şekilde hallediyor.Fırsatlar gözünüzün önünde ama bakmanız kaydıyla.


22 Şubat 2017 Çarşamba

Nooluyo

 Bayadır yazmıyorum farkındayım,lakin teknolocik sorunlar çıktı.
 Oyun için aldığım monster laptopun anakartı aniden patladı ve garip bir şekilde abd'de bu anakarttan yok(clevo özel üretmiş,sizin kafanızı ....).Bundan dersimi aldım,hatırlıcam zamanı gelince.Samsung tabletin eskidiğini farkedip,yeni laptop/tablet karışımı hp aldım,sıkıntı yok.

  Neyse,
NCL Getawayde idim 2 ocaktan şubata kadar,daha sonra 3 haftalık bir boşluk oldu,eve gidip gelmek mantıksız olacağı için,freedom of the seas'e şutladılar 3 cruise.Sıkıntı yok para yapıyoruz,sülalem raad falan.

 NCL Getaway'i yazıcam ayri bir başlıkta+elimde güzel porto riko fotoları var.Lakin laptopu tamir etmek lazım bunun için.

 Nisan başı gibi trye gelince halledicez,bu aralar boş olucak blog.

20 Ocak 2017 Cuma

Facebook sorunu

 Facebook hesabım bi 4-5 gün önce *disable* oldu.Sebebi *impersonation*mış.

Babamın dediğine göre profil fotoğrafım hataylı birisinin profilindeymiş şu an.

 Facebook nasıl bir dallama ise,kimlik istiyoruz diyorlar,yollayinca da *sizin konunuz farklı,profilinize girip yönergeleri izleyin* diyorlar,profile giremiyorum ama,fantastik.

 Bayadır uğraşıyorum,sinir oldum be birader.

Beni ispiyonlayan dallamayı ise bulurum bir şekil,yazık olur kendisine.

Edit:Hallettikte,facebook garip bir muessese.Herifler pasaportla selfie istiyor.