İkiye bölünmüş olan tek bir ada.
Güney kısmı hollandanın,kuzeyi fransanın egemenligi altında buranın.Güneyi para birimi olarak hollanda antillerinin parası olan gülden kullaniyor(2013te değişecek),kuzeyi euro.Ada ikiye ayrılmasına ragmen,300 senedir 2 bölge arasında savaş çıkmamış.Dünyada bir ilk bu.
Hollandanın egemenligi altında bulunan kısmın adı St.Maarten,fransanın ki St.Martin.Başkentler sırasıyla philipsburg ve marigot.Ada Christopher Colombus tarafından keşfedilmiş.
Bisiklet kiralayarak 2 bölgeyi de gezdim.St.Martin daha güzel diyebilirim.Bizim gemi St.Maartende durdugundan dolayı oradan başlicam anlatmaya.
Philipsburg bütün gemilerin illaki durdugu bir yer.Çünkü vergisiz alışveriş cenneti oluyor kendisi.Karayip adaları arasında alışveriş yapabileceğiniz en iyi yer.
Philipsburgda görülecek 2 yer var:
-Mahkeme binası
-Alışveriş merkezlerinin bulundugu cadde.Front street olarak geçiyor.
Bunun dışında front street'in hemen paralelinde baya uzun bir kumsal mevcut.Turkuaz renkli denizle beraber.
Liman bölgesi baya geniş,10 dakikalık bir yürüşle şehir merkezine varabiliyorsunuz.
Liman bölgesi şu şekilde:
Sagdaki gemi benimkisi.
Mahkeme binası şu:
Hala da kullanılıyor.
Katolik kilisesi falanda mevcut:
Bunun dışında buraya özgü *guavaberry* adı verilen bir likörde var.
Front street dışında genelde magnetlerin,tshirtlerin vs. satıldıgı bir pazarda var:
Şehirden genel manzaralar şu şekilde:
Hükümet Konağı:
Philipsburgda ABD doları o kadar çok kullanılıyor ki,hatıra olsun diye gülden almaya çalişmiş,hiçbir yerde bulamamıştım.
Hollandalılar buraya ilk geldiginde o kadar çok tuz çıkartılıyormuş ki,bunun anıtını yapmış herifler:
Philipsburgda dünyada tek örnegi olan bir havaalanı mevcut.Olay havaalanı değil,havaalanı pistinin hemen bitiminde olan bir plaj.Uçaklar alçalırken 10 metre tepenizden falan geçiyor.Gitmedim ama wikipediadan bir resimle anlaticam nasıl oldugunu.
Philipsburgla işim bittikten sonra Fransız bölgesine doğru yollandım.Yoldan birkaç kare:
Philipsburg-Marigot arası bisikletle 1 saate yakın sürüyor.Arada ufak bir tepe var onu aşmanız lazım ama.Tam sınırda kontrol yok,ama 300 küsür senelik dostlugun anısına yapılmış bir anıt var:
Sınır en tepede oldugundan dolayı,dümdüz aşagı doğru bisikleti sürerken,mükemmel marigot manzarasıda yavaş yavaş kendini gösteriyordu.Gel gör ki Marigot'un tek gezilecek yerinden manzara resimlerimi çekicektim.
Marigot St.Martin'in başkenti.Philipsburgdan biraz daha ufak bi yer.Tek görülecek yeri Fort Louis adi verilen kolonizasyon döneminden kalma bir kale.
Şehir ufacık tefecik tipik bir karayip şehri.Philipsburgdan istanbul tadı aldıgım için sevmedim(çok kalabalık ulan),ama burayı sevdim.Sessiz sakin bir yer,gemiler genelde uğramiyor.Fransız tarzı butikler,restoranlar vs. var her yerde.
Fort Louis bütün şehri gören bir yapiya sahip.Adamlar restore etmemiş burayı,sadece tarihini anlatan tabelalar koyulmuş o kadar.Zaten çok bozulmamış+adamlar hor kullanmamış bizdeki gibi.
Şöyle bir mekan:
Enfes manzara şu şekilde:
Hollanda tarafı turizme daha önce başladıgı için,marigot çok turistik bir mekan haline gelmemiş.Bide üstüne fransız olması eklenince,yerlilerin hepsi ingilizce konuşamayabiliyor.Fransız dallamalığı diyoruz biz buna.
Marigotu sevdim baya,1 hafta kalınır burda.Daha fazlası aksiyona bağımlı olmuş yurdum insanı için zor zaten.Protesto neyim yok,biber gazı falanda yok,sıkıcı yani.
Normal şartlar altında St.Martinden sonra St.Thoması anlatmam gerekiyordu.
Gel gör ki amerikanın karayipleri olarak geçen St.Thomastan elektrik alamadım,gıcık oldum,bundan dolayı da gezmedim.Eski bir Danimarka kolonisi o da,hala izleri var.Ha çok şey kaybetmedim,karayip adaları birbirinin aynısı zaten.
Karayiplerle alakalı genel bilgileri de yazicam,daha sonra okyanusu geçmemiz gerekiyodu çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder