Şöyle diyim,bu aralar yapıcak çok bişey yok.Christmas ayağına ayvalığa geldim,2 ocakta tekrar dönücem.
Bilindiği üzere ülkemizde ingilizce çok ciddi bir sorun.Maşallah herkes *derdini* anlatacak kadar konuşuyor(cem yılmazın tespitleri efsanedir ve doğrudur).Azımsanamayacak bir çoğunluk ise *bilmiyorum,eksikliğini hissetmiyorum* kafasında.2016da var böyle birşey,şaka gibi.
Sıkıntı şu ki,Türkiyenin mükemmel eğitim sistemi sağolsun,*mr and mrs.brown* dışında birşey öğretmiyor,tatil beldelerinde öğrenenlerse *do you sex*'ten öteye zor çıkıyor.Neyse ki istanbulda zorunlu ingilizce konuşulan bir cafe mevcut,googledan bakıverin haberlere de çıktı.
Aslında basit bir temel,altyazılı izlenen diziler vs sağolsun,artık öğrenmek çok zor değil de,ülkede adam gibi yabancı olmadığı için millet pratik yapamıyor -ki internet sağolsun o da kolay-.
Şahsen ben çocukken bilgisayar oyunlarıyla başlayıp(böyle bol diyaloglusundan),kıbrısta wow oynarken milletle konuşarak cayır cayır öğrenmiştim.
Bazı yararlarını yazayım ingilizcenin;
-Spesifik bölgeler hariç,bütün dünyayı açar size.Spesifik bölgeler:Eski sovyet ülkeleri(ab'ye girenler hariç),latin amerika,Çin.
-Kalifiye iseniz,trilyon ülkede sadece ingilizceyle iş bulma şansınız olur ki buna anadili ingilizce olmayan ülkelerde dahil.
-Turist olarak biryerlere gidildiğinde tam olarak gezmenin tadı alınır.
-Bilimsel makeleler olsun,genel kültür vs. olsun aşağı yukarı herşey ingilizce yazılır.*nooluyo hacı* demezsiniz.
Bilimsel makaleden kastım papaz eriğini imam eriğine çeviren makinenin nasıl çalıştığı değil yalnız,yanlış anlaşılmasın.
Şöyle ki,öğrenilen her dil ile dünyanın kapıları biraz daha açılır.Zaten an itibariyle elin isviçrelisi okulu bitirene kadar 3 dil öğrendiği için,bizim ingilizcemiz biraz cahil işi kalıyor ne yazık ki.
Öğrenelim,akıcı öğrenelim,bakış açımız değişsin,hadi bakalım.
Başımızdaki *bağzı* kişiler gibi *hello how are you*'dan öteye geçebilelim.
Bilindiği üzere ülkemizde ingilizce çok ciddi bir sorun.Maşallah herkes *derdini* anlatacak kadar konuşuyor(cem yılmazın tespitleri efsanedir ve doğrudur).Azımsanamayacak bir çoğunluk ise *bilmiyorum,eksikliğini hissetmiyorum* kafasında.2016da var böyle birşey,şaka gibi.
Sıkıntı şu ki,Türkiyenin mükemmel eğitim sistemi sağolsun,*mr and mrs.brown* dışında birşey öğretmiyor,tatil beldelerinde öğrenenlerse *do you sex*'ten öteye zor çıkıyor.Neyse ki istanbulda zorunlu ingilizce konuşulan bir cafe mevcut,googledan bakıverin haberlere de çıktı.
Aslında basit bir temel,altyazılı izlenen diziler vs sağolsun,artık öğrenmek çok zor değil de,ülkede adam gibi yabancı olmadığı için millet pratik yapamıyor -ki internet sağolsun o da kolay-.
Şahsen ben çocukken bilgisayar oyunlarıyla başlayıp(böyle bol diyaloglusundan),kıbrısta wow oynarken milletle konuşarak cayır cayır öğrenmiştim.
Bazı yararlarını yazayım ingilizcenin;
-Spesifik bölgeler hariç,bütün dünyayı açar size.Spesifik bölgeler:Eski sovyet ülkeleri(ab'ye girenler hariç),latin amerika,Çin.
-Kalifiye iseniz,trilyon ülkede sadece ingilizceyle iş bulma şansınız olur ki buna anadili ingilizce olmayan ülkelerde dahil.
-Turist olarak biryerlere gidildiğinde tam olarak gezmenin tadı alınır.
-Bilimsel makeleler olsun,genel kültür vs. olsun aşağı yukarı herşey ingilizce yazılır.*nooluyo hacı* demezsiniz.
Bilimsel makaleden kastım papaz eriğini imam eriğine çeviren makinenin nasıl çalıştığı değil yalnız,yanlış anlaşılmasın.
Şöyle ki,öğrenilen her dil ile dünyanın kapıları biraz daha açılır.Zaten an itibariyle elin isviçrelisi okulu bitirene kadar 3 dil öğrendiği için,bizim ingilizcemiz biraz cahil işi kalıyor ne yazık ki.
Öğrenelim,akıcı öğrenelim,bakış açımız değişsin,hadi bakalım.
Başımızdaki *bağzı* kişiler gibi *hello how are you*'dan öteye geçebilelim.